"Delirtme beni Pınar, yemeyecem dedim" sabahtan beri Pınar'ın kahvaltı için zorlamalarına maruz kalıyordum. "Hem niye zorluyorsun bu kadar beni? Yaralı da değilim, alt tarafı burnum kırık""Murat abim sabah işe gitmeden söz verdirdi Tuğra. Sözümü tutmam gerekiyor değil mi?" deyince ellerimi semaya kaldırıp "Allah'ım sen bana sabır ver" "amin" diyen Ceren'e dönüp baktım.
"Sen de olmasan ben ne yapardım bu konakta? Gerçi sen olmasan konakta da kalmazdım ya neyse"
"Çabuk yap kahvaltını Tuğra. Birazdan annem dikilir tepemize "haydi kalkın, saat kaç oldu, misafirler gelmek üzeredirler ama bizim daha hazırlığımız bitmedi" diye, benden söylemesi"
"Abartma, saat daha kaç ki?"
Ayşe Teyze odaya girip "haydi kalkın, saat kaç oldu, misafirler gelmek üzeredirler ama bizim daha hazırlığımız bitmedi" deyince Pınar'a baktım şaşkınlıkla. Birkaç saniye sonrada gülmeye başladık. "Edepsizlere bak, ben burda ne diyorum onlar gülüyor"
"Babaanne, edepsiz ne demek?"
"Haydi açıkla Ayşe Xanım""Şey kuzum, edepsiz demek terbiyesiz demektir. Ben burda konuşurken annenle halanın beni dinlemeyip gülmesi ayıptır o yüzden dedim"
"Vallahi çok güzel açıkladı, tebrikler annecim"
"Tebrik edeceğine kalk yardım et Pınar, Fatma mutfak ne alemde" diye bağırıp içeri girdi.
"Kalk kalk, bir dahaki gelişi elinde oklavayla olacaktır" deyip kalktık.
"Anneee, bence Tuğra yemeklere baksın!" diye bağırıp bana sırıtarak bakınca
"Pislik seni. Yemek yapamadığımı biliyorsun ya, gelirsin üstüme tabii"
"Öğren diye uğraşıyorum ben de. Abimi aç mı bırakacaksın yengecim"
"Seni de abini de-" cümlemi tamamlayamadan Pınar'ın uyarı dolu bakışları yanımda merakla bizi izleyen Ceren'e gösterince susup gülümsedim ona. O da bana gülümsedi. Pınar'a dönünce elini havaya kaldırıp mutfaktan çıktı.
" Fatma, Tuğra ile yemekleri yapın siz. Bu kız bugün yemek işini kavrasın anlaşıldı mı Tuğra?"
"Tabii ki" deyip zoraki bi gülümseme ile ona baktım.
Fatma Teyze de "Sen sebzeleri yıka Tuğra"
"Anne, anne ben de yıkayacam" diye yerinde hoplayıp zıplamaya başladı. Ona bakıp "gel bakalım" deyip onun için çektiğim taburenin üstüne çıktı ve beraber sebzeleri yıkamaya başladık. Çeşmenin hızını ayarlayamadığımız için aniden şiddetli akan suyla ikimizde sırılsıklam olduk. Ceren ile birbirimize bakıp kahkahalarla gülmeye başladık. Kapıdan gelen gülme sesiyle oraya döndüm. Ön tarafta sahte bi sinirle ellerini beline koyup bize bakan Ayşe Teyze, arkasında ise gülen Pınar ve Murat. Murat mı? Onun ne işi var burda?
Ayşe Teyze kızarak "Hemen çıkıp üstünüzü değiştirin. Ortalığı da batırmışlar. Neyse vazgeçtim yemekten, siz ikinizi temizliğe veriyorum. Odaları elektrikli süpürgeyle temizleyin. Allah'ım ya rabbim" diye diye çıktı mutfaktan. Murat yanımıza gelip bana bakınca bakışları değişti, zorla da olsa yutkunup
"Bence gidip değiştir üstünü, hem de hemen"
"Niye ki?" deyip üstüme bakarken
"Görünmemesi gereken yerler şu anda açıktalar. Bayağı açıktalar ama" deyip bana baktı. Noluyor lan? Adamın bakışları değişmişti. Onun baktığı yere bakınca ıslanıp şeffaflaşan tişörtümden göğüslerimin göründüğü görünce gözlerim kocaman açıldı şaşkınlıkla. Ellerimle önümü kapatıp
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Planlı Berdel
General FictionBu bir berdel hikayesi ama aslında tam da berdel hikayesi değil. Şöyle ki en basit açıklaması berdeli araç olarak kullanıp amacına ulaşmak olarak tanımlayabiliriz bu hikayemizi. Klasik berdel hikayelerinden sıkılanlar için veya yeni konular arayanla...