Arabanın önünü kesip silahlarla taramaya başladıkları gibi anında Ceren'i tutup iki koltuğun arasına sakladım ve "Ben söylemeden sakın ama sakın burdan kafanı kaldırma Ceren, tamam mı?" Beni onaylayınca korumalardan birinin silahını belinden zorla da olsa aldım ve koltuğun arkasına saklanarak öndekilere doğru ateş ettim. Onlar da hemen arabanın arkasına kaçıp saklandılar.
Düşün Tuğra düşün, ormandasın, önden ve arkadan kıstırılmışsın, silahlar ise hiç susmuyor. Düşmanın çok kalabalık, sen ise küçücük bi çocukla bu arabada sıkışıp kalmışsın. Bu durumda nasıl kaçabilirsin? Üstünde üniforman yok ama önemli değil. Sen tüm kalbinle ve aldığın eğitimlerle tamamen bir Özel Hareketçısın. Her zaman bir yolunu bulursun sen.
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Ceren'i elinden tuttuğum gibi ormana doğru koşmaya başladık. Ama daha 50 metre ilerlemeden ikimizde onlarca kurşunla vurulduk ve yere düşüp öldük. Yani arabadan çıkıp ormana doğru koşarsak hiç şansımız yok iki taraftanda kabak gibi ortadayız. Anında mermi manyağı yaparlar bizi. Kafamı iki yana sallayarak "kötü plan hemen değiştir ve başka bir şey düşün" dedim.
Başımı kaldırıp biraz daha ileriye baktım ve arabayla toprak yola sapıp öndeki araçları geçip tekrar aynı asfalt yola çıkabileceğimi fark ettim. Tek sıkıntı şoför koltuğuna geçip gaza nasıl basabilirdim? Yapacak bir şey yok. Anında şöfor koltuğunda yatan adamın ayağını hali hazırda durduğu frenden çektim ve öne doğru bastırıp arabayı harekete geçirdim. Allah'tan otomatik vites bu araba. Yoksa vites değiştirmek için devriyaja falan bas çok uzun işler bunlar. Debriyaj mıydı doğrusu?
Tam öndeki araçlardan kurtuldum derken bi lastiğin patlatılmasıyla sağa sola yalpalayan arabanın kontrolünü kaybettim ve ağaçlardan birine arabayla çarptım.
Elimdeki silaha bakıp "bu silah bana yetmez. İnşallah diğer korumanın silahı vardır" Elimi diğer korumanın beline attım. Diğer korumanın da silahını alıp şarjörü kontrol edip, belime taktım. Hala aynı pozisyonda duran Ceren'e baktım ve saçlarından öpüp "Ceren korkma güzelim, ağlama ben yanındayım merak etme" deyip araçtan indim. Telefonu elime alıp rehberden Murat'ı aradım. Demek ki Murat'ı da ilk aramam böyle olacakmış, kısmet bu işler işte. Bir taraftan da yaklaşıyorlar mı diye başımı hafif kaldırıp kontrol ediyordum. Açsana be adam Kürşat ile dedikodu yapmanın zamanı değil.
"Alo, Tuğra sen de benim numaram var mı-"
"Murat, Murat çok zor durumdayız. Nolur yardım et"
"Tuğra noluyor? O sesler ne Tuğra? Silah sesi mi o? Nerdesiniz Tuğra ?" diye bağırması işime geldi çünkü yoğun silah seslerinden dolayı duyamıyordum."Eve giderken orman yolundan geçiyorduk. Bir anda 4 araba etrafımızı çevirdi."
"Korumalar oradalar mı? Sizi koruyorlar mı? Iıı, Boran ve Bozo isimleri. Çağır onlardan birini ya da telefonu ver birine" diye sorunca kafamı hafif kaldırıp baktım aracın dışından onlara. İkisinde de tık yoktu
"Bilmiyorum Murat. İkisi de ölmüş galiba. Hareketsiz yatıyorlar ve ve bir sürü de kanayan yaraları var ikisininde. Murat çok korkuyorum nolur yetiş!" tabii ki korkmuyordum en azından kendim için ama bu yanımdaki masum için korkuyordum.
"Allah kahretsin. Allah kahretsin. Ben böye işin gelmişini geçmişini. Kürşat orman yoluna sür çabuk! Tuğra dayan güzelim en fazla 15 dakikaya oradayız."
"Çok kalabalıklar ve bende de sadece iki silah tek var. Yettiği kadar dayana-" gelen sesle beraber telefona baktım. "Lan şarj, lan şarj sen sadece filmlerde böyle çatışmalı falan olan ve sana en çok ihtiyaç duyulan ortamlarda biterdin gerçek hayatta değil" Telefonu kırıp birkaç parçaya ayırdım ve önümdeki su birikintisine fırlattım. Ne olur ne olmaz ele geçirirler falan. Gizli yazışmalarımızı ele geçirme ihtimallerini düşünmek bile istemiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Planlı Berdel
General FictionBu bir berdel hikayesi ama aslında tam da berdel hikayesi değil. Şöyle ki en basit açıklaması berdeli araç olarak kullanıp amacına ulaşmak olarak tanımlayabiliriz bu hikayemizi. Klasik berdel hikayelerinden sıkılanlar için veya yeni konular arayanla...