"Neyi öğren-diniz?"Bana bir adım daha atarken, oldukça yaklaşmıştık. Onun nefesini hissederken bilincimi kaybetmekten korkuyordum.
Hafifçe başını eğerek bana yaklaştı. Sonrasında heyecanıma yenilerek gözlerimi kapattım.
Önce belimde hissettiğim el, sonrasında dudaklarıma değen dudaklar...
*****
Zamanı, mekanı, kim olduğumu unutmuştum. Gözlerim kapalı bir şekilde en güvenli olduğum yerdi burası.
Neden olduğunu bilmeden, sorgulamadan her zaman yenik kalacağım tek an...
Hissettiğim sıcaklık benden uzaklaşınca yavaşça gözlerimi açtım. Ne yapacaktım şimdi. Ne yapmalıydım. Ben kıpırdayamazken o konuşmasına devam etti.
"Çok benziyorsun. Ama bir o kadar da uzaksın ona."
Algılamak için biraz düşünürken, anlamayacağıma karar verip ağzımdan bir "N-ne" nidası kaçtı.
O ise sanki transtaymış gibiydi.
"Ona benziyorsun, ama farklısın."
Beynim hızla çalışmaya başlayınca, idrak ettiklerimle merakım arttı.
"K-ime?"
O ise bir müddet daha durup sonrasında yavaşça kendini toparladı. Sanki dediklerini dememiş gibi en başa dönerek konuşmasına devam etti.
"Benim hakkımdaki düşüncelerinizi ve ailenizi."
Nerden biliyordu.
Onu da geçtim o biliyorsa p-peki, Tom Riddle?
Ona da söylemiş miydi? Ne kadar hain bir insan olabilirdi. Birden sinirlerimle alt üst olan heyecanım saçma sapan düşüncelere itiyordu beni."O b-biliyor mu? Söylediniz mi ona. "
Sesim hafifçe yükselirken, onun bilmesinin tek yolu olarak Profesör Dumbledore'un söyleme ihtimali geliyordu aklıma.
"Kimden bahsediyorsunuz?"
Bilmemezlikten mi geliyordu. Kimin kızı olduğumu bildiği halde başka birinin öğrenip öğrenmemesini ne umursayacaktım.
"Voldemort."
Biraz bekledi. Sanki düşünür gibi.
"Belki biliyordur, belki de bilmiyordur."
Ne zannediyordu bilmiyorum ama bu konu onun için oyuncak olmalıydı. Sakince söylüyordu sanki alay eder gibi.
"Benimle dalga mı geçiyorsun!" diyerek onu göğsünden ittim. Sadece biraz kıpırdarken şaşırmıştım bu hareketime.
"Bayan Matthews ben sizin..."
Şimdi profesörüm olduğunu hatırlatacaktı öyle mi.
"Ne? Profesörüm müsünüz? Evet, beni öpen bir profesör."
Sesim tekrar kısılırken o, o kadar sakindi ki bu durum oldukça canımı sıkıyordu.
"Hayır, bilmiyor. Ama bu öğrenmeyeceği anlamına gelmez değil mi?"
Dumbledore gerçekten güveniyor muydu ona? Oysa arkasından onca iş çeviriyordu. Daha da canımı yakan bunlara rağmen ona aşık olmamdı.
"Siz ne planlıyorsunuz?" diyerek ona yaklaştım.
"Bana olan hislerinize karşılık vermem mi? Yoksa bana aşık değil miydiniz?"
Ona aşığım diye beni mi öpüyordu.
"Bu sizde beni seviyorsunuz anlamına mı geliyor?"
O kadar saf ve masumca sormuştum ki, gerçekten kendime şaşırmıştım. Bu kadar muhtaç mıydım beni sevmesine. Bu kadar mı yenilmiştim aşka karşı.
"Ba-..."
"Bayan Matthews demeyi bırakın. Miranda."
Biraz bekledi. Sakindi ama bir o kadar da endişeli gibiydi. Sanki korkuyordu. Neyden korkuyordu ki? Benden mi? Bana aşık olmaktan mı. Bu kadar mı kötüydüm onun için.
Gözümden bir damla düşerken bu sorumun cevabı belirlicekti geri kalan tüm hayatımı. Çünkü bir daha asla sormayacaktım bu soruyu ona. Bir daha aldırmayacaktım masum aşkımı dillere.
Dinliyordu. Beni duyuyordu. O kadar güçsüzdüm ki onun karşısında bu kadar değişmemden korktum.
Bir aşk mı değiştirdi beni bu kadar."Miranda."
O kadar güzel çıktı ki adım ağzından, tebessüm ettim.
Bir an adımı değiştirmeyi dahi düşündüm. Başkaları bana 'Miranda' demesin. Sadece onun demesi kulaklarımda kalsın istedim.
"E-fendim."
Başkasını sevmişti zamanında, biliyordum. Ama bu kadar korkuyor muydu tekrar sevmek için.
Korkmasındı. O kadın ne yaptıysa ben yapmazdım ona.Gerçekten uzaktan sevmekten yorulmuştum. Ne olurdu ki beni sevseydi?
Bana yaklaştı. Ellerini ellerime değdirdi sadece. Ama tutmadı.
"Seni sevmiyorum ama sevmeyi denerim. Bunun için bana yardım et."
*517*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Severus Snape
FanfictionSeverus Snape'in acı dolu hayatını bitirmeyi üstelenen bir genç kızın hikayesi bu. **** Ne ara yaşanmıştı bunlar. Ne ara onu görmeden bile o olduğunu tahmin edebilmişti. Onca gerçeğin arasında bildiği tek şey vardı ki. 'Aşk, ne yaş tanır ne de zam...