31.Daily

1.7K 136 34
                                    


Odanın kapısı kilitledi ve dışarı ses gitmesini engelledi.

Olduğum yerde gerilirken, büyümü farketmesi olanaksızdı.Hele ki onun gibi sıradan bir büyücü için.

Severus onun söylemesini beklerken, duyduklarımı idrak edemiyordum.

"Karanlık lord sizi çağırıyor."

*****

Saklandığım yerde nefesim kesildi.

Bu kadını öldürmem için çok fazla neden vardı ve ben kendime engel olamamaktan korkuyordum.

O sırada aklıma mektup geldi.
Bu okula elini kolunu sallaya sallaya birinin girmesi çok zordu. Aynı zamanda bana mektup gelen gün, bu kadının Hogwarts'a gelmiş olduğu zamanlara denk geliyordu.Mektubu bana bırakan oydu ve bunu Voldemort istemişti.

O sırada bir şeyler dediklerini duydum ama aklım o kadar doluydu ki dediklerini anlamadım bile.

Severus sanki kaçmak ister gibi ses çıkarmadan Bell'e başını sallayıp, kendini koltuğa attı.

"Dediklerin bittiyse gidebilirsin."

Bell kapıya yöneldiğinde odadaki büyü kalktı.

Kapıdan çıkıp gittiğinde, bir süre yerimden kalkmadım. Sonrasında büyüyü hızla kaldırıp, kapıya yöneldim.

Severus hala oturduğu yerde kımıldamıyordu.

Bende kapıyı açıp, dışarı çıktım. Onun karanlık lordla iş birliği içerisinde olduğunu bildiğim halde, bu gerçek şimdi yüzüme çarpıyordu.

Bunu en başından beri biliyordum zaten. Tek sorun bu gerçeği, ona olan sevgim gölgede bırakıyordu. Ama şimdi lordun adını tekrar duymak, içimin ürpermesine neden oluyordu.

Nereye gideceğimi bilemeden yürüdüğümde, daha kahvaltıya çok olduğunu düşünerek kütüphaneye vardım. Kitaplara bakınca başıma giren ağrıyla birlikte sadece tek başıma orada oturup sessizliğin tadını çıkardım.

****

Akşam...

"Ya başımıza bir şey gelirse ve yardıma ihtiyacımız olursa?"

"Eğer iki saate kadar ortalarda olmazsak, bıraktığım mektubu Profesör Dumbledor farkedecektir."

"Peki ya bir şey olmazsa ve Dumbledore mektubu farkederse?"

"Ron bırak da tek sorunumuz mektubu geri almak veya da mektubu açıklamak olsun. " diyerek Hermione'nin Ron'u susturma çabalarını takdir ettim.

Hermione ikimizin tek başımıza olmamızın tehlikeli olacağını düşündüğü için Ron'a ve Ginny'e haber vermişti.

Ginny'le aramızdaki soğukluk giderilse de pek eskisi gibi değildik.
Neyseki o günden sonra Harry konusu açılmadı. Sanırım Hermione onunla konuşmuştu.

"Miranda, tam olarak ne yapacağız? "

"Hogwarts'da güvenlik önlemlerinin en zayıf olduğu yerleri bakıcaz."

Ginny cevabımla birlikte başını sallarken, okul binasından çıkmıştık.

"Böyle olmayacak, yarım saattir diken üstünde yakalanacağız diye çok yavaş gidiyoruz. Böyle yaparsak sabaha kadar dolanırız etrafta. En iyisi ayrılmak." diyerek bıkkınlıkla nefes verdi hermione.

"Hermione filmlerde ayrılan insanlar tek tek ölür bunu bilmiyor musun? Ölmek mi istiyorsun, merlin! "

"O zaman dua edelim ki bu bir film olmasın." diyerek etrafı gözetledim.

"Tamam şöyle yapalım. Hermione ve Ron bina da dolaşsınlar. Eğer herhangi bir şey farkederseniz hemen  haber verin."

"Nasıl?" diyen Ron'la, Hermione'ye baktım. Kütüphanedeyken onunla boş zamanımızda muggle araçları hakkında konuşmuştuk ve ihtiyacımız olursa diye birbirimize işaret verebileceğimiz bileklikleri almıştık. Birbirimizden ne kadar uzak olursak olalım, biri bilekleğe bastığında, diğer bileklikten ışık süzülüyordu.

Hermione'ye baktığımda başını sallayarak beni onayladı ve Ron'u da alarak gittiler.

Ginny'le birlikte bahçeyi talan ettikten sonra, astronomi kulesine gittik.Merdivenden çıkarken büyük  sessizlik ve soğukluk bize eşlik ediyordu.

"İyi misin?" diyen Ginny'le bakmak için merdivende durup arkamı döndüm.

"Neden sordun?"

"İyi gözükmüyorsun. Tenin solmuş ve bir süredir yorgun gözüküyorsun."

Söylediklerini umursamayıp merdivenden çıkmaya devam ettim.

"İyi olup olmamam bir şeyi değiştirmiyor."

Aramızdaki sessizlik tekrar oluştuğunda ikimizde buna engel olmadık.

Merdivenler bittiğinde derin bir soluk aldım. Başım ağrıyor, vucüdüm soğuktan titriyordu. Üstüme kalın şeyler giyinseydim demeden edemiyordum.

"Burada bir şey yok gibi gözüküyor."

Yorgunlukla birlikte başımı eğip omzumu ovaladığımda yerde bir şey farkettim.

"Bu ne?"

Oraya doğru gidip Ginny'i arkamda bıraktığımda yerdekinin günlük olduğunu anladım. Yere eğilip elime aldım. Daha önce buraya geldiğimde böyle bir şey farketmemiştim. Elime aldığımda eski ama tozlanmamış olması dikkatimi çekti.

Üstünde isimler kazılıydı ama yazı o kadar kötü kazınmıştı ki zamanla da okunmaz hale gelmişti.

"Sanırım bir şey buldum. Bir günlük."

Ginny'den ses gelmediğinde aldırmadım ve asamı günlüğün altında tutarak günlüğün sayfasını çevirdim.

İlk sayfayı çevirdiğimde ssyfalardaki isimler direk gözüme çarptı.

"Lucius Malfoy, Antonin Dolohov, Rodolphus Lestrange, Severus Snape..."

Yazılan her isim ölüm yiyenlerdi. Bu günlüğün burada, şimdi bulunması asla tesadüf değildi.

Zaten bunu istiyorlardı.

Yavaşça günlüğün altından bilekliğimdeki düğmeye bastım.

"Ginny bunun ne olduğunu biliyor musun?" diye sorduğumda, arkamda olan Ginny'nin hala soğuktan üşüdüğü için cevap vermediğini umuyordum.

Ama aksini haykıran bir gülüş ve sonrasında asamı sıkıca kavramamı sağlayan alaycıl ses.

"Ah, sanırım bu küçük onun ne olduğunu bilmiyor. Ama sen biliyor olmalısın kızım?"

Vote 15?

Severus SnapeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin