"Ne demek 'çalışmaya gidiyorsan'? Ne için gidiyor olabilirim?"Oturduğu yerde bir sağ bir sol yaparak sesizce konuştu.
"Yani iki sevgili birbirine vakit bulamayınca, böyle zamanları değerlendirmeli."
Şaşırıp kalırken, masanın üstündeki elime geçen ilk eşyayı alıp ona fırlattım.
"Aaa!"
"Tam isabet!"
****
Aşk.
İki insanın birbirine aşık olması. Dünyada bunca insan varken iki kişinin birbirine aşk duyması ne kadar mümkün?
Aşk bir duygu derler. Çoğunlukla çok sevmektir aşk. Kimisine göre ise güzel sevmektir.
Aşk, birden fazla duygunun tek bir kişi için hissedilmesidir. O yüzden derler ya 'aşk ile nefret arasında ince bir çizgi vardır' diye. Çünkü aşkı oluşturan duygulardan biri de nefrettir. Ama sadece bu kadar değil.
Aşk paylaşmaktır, fedakarlıktır, beklemektir... Aşk affetmektir.
Aşkı oluşturan bu kadar duygu varken, nasıl olurda onu tek parça görebiliriz. Aşık olmak bir yana dursun, aşkına karşılık bulmak çok daha zor.
Hele ki aşık olduğun insanın sana aşık olmadığını farkedebilmek.
Aklıma birden gelen bunları düşünürken Severus'un kapısına gelmiştim bile. İhtiyaç olduğunu düşünmeden kapıyı tıklatmayı es geçerek, beklemeden içeri girdim. Ama kapıyı açtığımda kesinlikle görmek istediğim manzara yoktu içeride.
Büyük masanın üzerinde oturmuş bir kadın. Gözleri kapalı,bacaklarını iki yana açmış, elleri aşık olduğum adamın boynunda, dudaklarıysa onun dudaklarındaydı.
Kalbimin bir anda hızlı bir şekilde atması ve sıkışmasıyla yaptığım tek şey o anı kafama kazımaktı.
Beynim bir fotoğraf gibi manzarayı çekerken, saniyesinde geri adım attım.
Fazla ışık olmayan odada bana sırtı dönük Severus ve dudaklarını teslim ettiği masadaki yüzünü tam olarak gördüğüm kadın.
Geri adım attığım anda beynim burdan kaçmamı fısıldarken, kalbim ağlamak istiyordu.
Elimle ağzımı kapatıp kapıdan geri çıktım ve yürümeye başladım. Odadan adım sesleri geldiğini duyunca, elimi ağzımdan çekip dünyaya haykırmak isteyen hıçkırıklarımı serbest bıraktım ve koştum. Nereye gittiğimi, kimleri gördüğümü bilmiyordum. Bildiğim tek şey durmayan göz yaşlarımın, tenimde izlediği yolların yanmasıydı.
Koşarak kaçtığım şey sadece onlar değildi, duygularımdı. Kalbimin daha önce bu kadar hızla attığını hatırlamıyordum. İçim yanıyordu. Ateşimin yükseldiğini hissediyordum. Beynim bedenimin tepki vermesini sağlayıp düşünmemi isterken, kalbim susuyordu. Konuşmuyordu.
Kafamı kaldırıp baktığımda astronomi kulesinin orda olduğumu gördüm. Yukarı çıktım. Onunla konuştuğumuz yere.
Ama başka hiç bir şey yapamadım.
Hayal mi görmüştüm? Belki de yanlış görmüşümdür.
Kendimi kandırdığımı hissettiğimde hıçkırıklarım tekrar başladı. Yere oturdum. Duvarı tekmeledim. İtmeye çalıştım. O kadar acınası haldeydim ki saçma hareketler yapıyordum. Ama bir kaç dakika sonra hıçkırıklarım kesildi. Ağlamam sadece gözyaşımın sessizce akmasıyla duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Severus Snape
أدب الهواةSeverus Snape'in acı dolu hayatını bitirmeyi üstelenen bir genç kızın hikayesi bu. **** Ne ara yaşanmıştı bunlar. Ne ara onu görmeden bile o olduğunu tahmin edebilmişti. Onca gerçeğin arasında bildiği tek şey vardı ki. 'Aşk, ne yaş tanır ne de zam...