Elimi ondan kurtarıp ayaklanmaya çalıştım. Ayaklarımı soğuk zeminlerle birleştirip, ayağa kalktım yavaşça.
Yanıma gelmeye çalıştığını görünce elimle yaklaşmamamsını işaret ettim. Yatağın yanında ki masada duran asamı da alarak onun yanından ayrıldım.Evet, ona kızgındım. Ona öfkeliydim. Ama ikimizi de ağlatan, mutlu bir suçlu varsa bu da Bell'di. Severus'u bu hale sokan oydu. Bu kesinlikle Severus'un beni aldattığı gerçeğini değiştirmezdi ama Bell'i öldürmem için yeterli bir sebepdi.
*****
Revirden hızla çıktığımda orda duran Hermione koluma yapıştı.
"Nereye gidiyorsun?"
Kolumu ondan sert bir şekilde kurtarıp bahçeye doğru ilerledim.
O kadının burada olmasını ümit etmekten başka bir çarem yoktu. Ama bir türlü bulamamıştım.En sonunda kendimi sakinleştirip Harry'lerin bahsettiği Hagrid'in oraya doğru ilerledim. Orada kimsenin olmamasını umarak.
Hagrid'in klubesinin oraya geldiğimde kapının açık kaldığını gördüm. İçeriden sesler gelirken, kapı arasından gördüğüm kadınla kan resmen beynime sıçradı.
"Daha fazla sorun çıkarmadan git" diyordu Hagrid olduğunu düşündüğüm kişi.
Elimde asayla içeri doğru giricektim ki biri kollarımı bedenime bağlayarak bana sarıldı.
Bırakması için çırpınmaya başladığım zaman, beni kaldırıp ormana doğru götürdü. Bağırmaya çalıştığım halde ağlamaktan kısılmış sesim buna olanak vermiyordu.
Ormanın içine girdiğimizde bir ağacın önünde yere indirdi. Belimden ters çevirip ağaca yaslandırttı.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen ya!" diyerek bağırdım. Ama bu Severus'u pek de etkilememiş olucak ki, dediklerimi duymazlıktan gelip, ellerini iki yanıma koyarak gitmemi engelledi.
"Ne yapacaktın? Oraya gidip hesap mı sorucaktın!"
Ya ben deliriyordum ya da karşımda duran adam beni delirtiyordu.
"Evet, evet! Hesap sorucaktım. Niye, yapamaz mıyım, hakkım yok mu! Söylesene, benim ne yapmaya hakkım var. Herkes benim hayatımı belirliyor ya!"
Bir şey demedi. Sustu ama hala kımıldamıyor, gitmeme olanak sağlamıyordu.
Diyecek bir şey bulamadığımdan değil, ses tellerimin artık sızlamasından dolayı sustum bende.
O bana bakarken, kafamı sola çevirip onu görmeyi reddettim. Eliyle çenemden tutup ona bakmam için zorladı.
Zorla kendisine bakmamı sağladı.
"Miranda. Ben temiz bir adam değilim. Geçmişim de aydınlık değil. Hayatımda bir sürü kadın tanıdım. Bir sürü şey yaşadım. Şimdi burda bunları sana inkar edersem, yalan söylemiş olmaz mıyım sana?"
Söylediklerini net olarak duyamıyorum bile. Çünkü bana o kadar güzel bakıyordu ki, odaklandığım tek şey gözleriydi.
"Ben seninle tekrar başlangıç yapmak istedim, gerçekten. Çok istedim. Seni haketmediğimi düşünsem bile sen buna izin vermedin. Kendi kendime daha çok toy dedim. Yaşayağı, göreceği çok şey var dedim. Ama sen her hareketinde bunu inkar ettin. Her baktığım yerde seni gördüm. Belki de son şansımdın dedim, senin yanına geldim. Ama şimdi sen, beni bir kere bile istemezsen ben devam ettiremem. Ben senin kadar güçlü değilim. Sevdiğimi elde etmek için çok yorgunum."
Sözlerinde doğdum, büyüdüm ve öldüm. Her sözünde faklı duygulara büründüm.
Hayatımda aşık olduğum tek adam, bunları söylüyordu bana. Şimdi nasıl reddederdim onu. Nasıl git derdim.
Ellerini indirip elimle kenetledi. Ban yaklaştı. Alnını alnıma değdirdi.
"Miranda."
Gözlerimi kapatıp sadece onu gördüğüm ilk zamanları düşündüm.
Sonra sordum kendime. Onu affedecek kadar seviyor muydum?
"Miranda, seni seviyorum."
*461*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Severus Snape
FanfictionSeverus Snape'in acı dolu hayatını bitirmeyi üstelenen bir genç kızın hikayesi bu. **** Ne ara yaşanmıştı bunlar. Ne ara onu görmeden bile o olduğunu tahmin edebilmişti. Onca gerçeğin arasında bildiği tek şey vardı ki. 'Aşk, ne yaş tanır ne de zam...