Saatler sonra, yüzüne vuran yağmur damlaları ile kendine geldi. Zorlada olsa doğrularak sırtını bir ağaca yasladı. Baygınken işlevini yitiren beyni dinlenmiş olsada, vücudunda ki ağrılar yerli yerindeydi.
Arada soğuktan dolayı kasıklarına vuran şiddetli sancıda cabasıydı.Şiddetli olmasada yağan yağmurun altında oturduğundan sırıl sıklam olmuştu. Buna açlıkta
eklenince titriyor olması kaçınılmaz sayılırdı.Üşüyor olsada ne yapacağını bilmediği için oturduğu yerden kalkmaya cesaret edememişti.
Katil olmuştu ve büyük bir ihtimal polis her yerde onu arıyordu.Bir an polise teslim olmayı düşünse de, hapishaneye kapatılacağı aklına gelince bu fikiri aklından hızla kovdu.
Aylardır yaşadığı esaretten kurtulup özgürlüğüne kavuşmuşken, dört duvar arasına kapatılmak korkunç geliyordu.Hapise girmektense ölmeyi tercih ederdi. Bedeninin yine kabulleneceğini bilse de ruh sağlığı bir daha bir yere kapatılmayı kaldıramazdı. Bir yolunu bulup bu durumdan kurtulmalıydı.
Ne yapacağım, nereye gideceğim diye kara kara düşünürken midesinden gelen gurultuyla dikkati boş midesine kaydı.
Ellerini doladığı bedeninin altında midesi açlıktan isyan bayrağı açmış vaziyette kasılıyordu.Hüsnü arada tabağında ki artık yemekleri hariç günde bir öyün kuru ekmek verirdi. Eyer bu günüde sayarsa yaklaşık iki günden fazladır ağzına o kuru ekmeği bile koymamıştı. Buda neden açlığın bu denli bastırdığını kanıtlıyordu.
Karnından gelen sesleri susturmanın bir yolunu ararken, gözüne bayılmadan önce fırlattığı çanta takıldı.
Bir an gözünün önüne kadının ezilmiş kafası gelince, midesinde ki açlıktan biriken safra ağzına doğru yol alsa da yutkunarak geri itti.
Yerinden doğrulup içinde para varmıdır diye çantayı kurcalamaya başladı.
Cüzdanda iyi bir miktar para olduğunu görünce karnını doyura bileceği için sevindi. Lakin, bunu yapabilmek için ilk olarak bu ağaçlıktan çıkıp yiyecek satan bir yer bulmalıydı.Bir müddet yürüdükten sonra gözlerini kapatıp , düşüncelerini susturarak etrafı dinledi.
Bu yaptığı hareketi babasıyla saklanbaç oynarken bulmuştu. Babası aklına geldiği an gözlerine yaşlar hücum etse de, acıyan kalbini acıkan midesi guruldayarak susturdu.Dikkatle bir süre etrafı dinlediğide, derinden gelse de şehrin gürültüsünü duyabilmişti. Sesin geldiği yöne epey yürüdükten sonra nihayet ağaçlıktan çıktı. Krşısında uzunca bir düzlük, düzlüğün sonunda ise gece kondularla dolu bir yerleşim yeri vardı.
Gece kondulara doğru yürürken, rüzgardan yüzüne çarpan saç tellerini kulağının arkasına sokmak için kaldırığı elindeki kurumuş kanları görünce durdu.
Bu şekilde birileri ile karşılaşırsa polisin yerini anında bulması kaçınılmazdı.
Böyle bir riske girmemek için bulduğu bir yağmur suyu birikintisinde ellerini ve yüzünü yıkamaya başladı.Ellerinde ki kurumuş kan uzun süre " bir daha ellerinden hiç eksik olmayacağım" dercesine çıkmakta inatlaşsada uğraşlarının sonunda temizlenmeyi başarmıştı. Kıyafetlerinde durum ise pek iç açıcı değildi. Ne kadar yıkamaya çalışsa da başaramamış olması bir yana lekelerin daha büyümesine neden olmuştu.
Gizlice gece kondular arasında gezinirken, yaklaşık yarım saat önce duran yağmurun peşine kendini gösteren güneşi fırsat bilip çamasırlarını, çamaşır ipine asan kadını görünce üzerinde ki kan kokusundan kurtulmanın bir yolunu bulmuş oldu.
Çaldığı giysiler erkek kıyafetleri olsa da, kanlı kıyafetlerden iyi olduğu kesindi. Her ne kadar kuru olmalarını her şeyden çok istese de bu durumda böyle bir lüksü olmadığının farkındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ECEL (Ölüm kraliçesi) *TAMAMLANDI*
HorrorO masum saf bir kızdı. Taki etrafında dönüp duran ölüm gelip avuçlarına konana, kanın mahoş kokusu ile uyuşup , ateşin büyüsüne kapılana kadar. Bedeni gördüğü işkencelere rağmen ölümü kabul etmezken, ruhu iblise mesken oldu. Kendi cehenneminden, kül...