OTELCİ

94 26 0
                                    

Ece, ölüm fermanı ilan edildiğine göre artık saklanmasına gerek olmadığını düşünerek şehrin kalabalığına karışmaya karar verdi. Zaten üstünde ki iki beden büyük erkek kıyafetleri ve kömür hisiyle kaplı yüzü gözü ile onu babası görse tanımazdı. Paspal görünüyor olmaktan rahatsızlık duyduğuda söylenemezdi. Pis olduğu için kimse ona bulaşmadan yan yan bakıp geçiyordu.
Her ne kadar bu durumdan memnun olsa da sıcak bir banyo için bedeni adeta inliyordu. Günlerdir idareli harcamalar yaptığından parasının büyük bir bölümü hala sıkı sıkı tuttuğu cebinde duruyordu.
Gün boyu dolandıktan sonra öyleden sonra nihayet ucuz bir otel bulabilmişti. Girenin çıkanın belli olmadığı bu yerde, diğer otellerde ki gibi de kıyafetlerinin kirini sorun eden olmamıştı. Güvende olmadığını bilse de başka çaresi yoktu. Lüks otellere ne maddi yönden ne de fiziksel olarak uygun değildi.
İki gecelik parasını peşin ödedikten sonra gösterilen odaya çıkmak için ilerlerken, uygunsuz hareketler yapılan kadınları gördüğünde ellerinin titrediğini hissetti.
Kadınların durumlarından memnun kahkahaları bedenine yayılan öfkeyi bastırmasına yardım etsede odasına girdiği anda kapısını kilitleyip ne bulursa arkasına yığdı.
Bir süre derin nefesler alarak sakinleştikten sonrada kıyafetlerini çıkarıp banyoya girdi. Suyun sıcaklığını sürekli artırarak içine işlemiş soğuğu ısıtmaya çalışsada bir türlü tam ısındığını hissedemiyordu.
Sonunda banyo su buharından görünmez olup, sıcaktan mayışmaya başlayınca da duştan çıkmak zorunda kaldı.
Sarıldığı havluyla ayyaşın bodrumundan daha temiz olduğunu düşündüğü yatağın içine girip kıvrıldı. Aylar sonra ilk defa sıcak suyla banyo yapmış olmanın rahatlığı ilede kıssa sürede derin bir uykuya daldı.

Ertesi gün öylen saatlerinde uykudan gözlerini açtığında rahat uykusundan onu kasılarak uyandıran midesine isyan etti.
Kirli kıyafetlerini tekrardan giyinmek zorunda olduğu bildiğinden şikayetlenmeden otelden çıktı. İlk olarak karnını doyurup gurultusunu susturdu. Daha sonra ise uygun bir kaç kıyafet alıp giyindi.
Elinde ki parayı idareli harcaması gerektiğini bilsede üzerinde ki kirli kıyafetlerle onu kimsenin işe almayacağına emindi.
Cebinde kalan paranın onu bir kaç günden fazla idare etmeyeceğini bildiğinden biran önce iş bulması gerektiğinin farkındaydı. Bunun içinde temiz görünmeliydi. Kimse dilenci gibi görünen birine iş vermezdi.
Gerçi iş bulmadan parası biterse dilenciliğide göze almıştı.
Akşam karanlığının çökmek üzere olmasından dolayı, iş bulmayı yarına erteleyip yağmaya başlayan Nisan yağmurunda ıslanmamak için otele geri dönmeye karar verdi.

Otele vardığında odasına çıkacaktı ki boş girişi boğuk boğuk gelen ağlama sesinin doldurduğunu fark etti.
Korkup boş vermek istese de merakı galip gelince, kayıt masasının arkasında ki odadan gelen sese doğru yöneldi.

Aralık kalan kapıdan gördüğü manzara karşısında donup kalmıştı. Dün oda kaydını yapan otelci, dilenci olduğu her halinden belli olan , 9-10 yaşlarında bir kız çocuğunu sıkıştırmış taciz ediyordu. Küçük kız otelcinin arsız ellerinden kurtulmak için çırpınırken "amca para falan istemiyorum ne olur bırak beni gideyim" diye ağlayarak yalvarıyordu. Otelci ise küçük kızın yalvarışlarından daha fazla zevk aldığını belli eder şekilde sırıtıyordu.

Gördüğü iğreçlik karşısında Ece'nin kalbi hız almış güm güm atarken, damarlarına pompaladığı kanı adeta ısıtıyordu. Tüm bedeni sinirden ateş almış yanarken, Hüsnü'nün böğürür gibi gülüşü duyar gibi kulaklarında çınlayınca kapıyı sonuna kadar açıp içeri girdi.

Otelci bir anda Ece'yi görüp afallayınca küçük kızdan uzaklaştı. Küçük kızda bu durumu fırsat bilerek aradan sıyrılıp kaçtı.
Otelci üzrinde ki şaşkınlığı atığında, küçük kızı elinden kaçırmanın verdiği öfkeyle Ece'ye bağırmaya başlayıp
-Senin ne işin var burda, onun yerinde mi olmak istiyorsun diyerek, üzerine doğru gelmeye başlayınca Ece korkuya kapılarak otelden kaçtı.

Korkuya kapılıp kaçsa da kızın yalvarışı kulaklarından gitmeyince bir süre sonra koşmayı bırakarak geri döndü. Binanın çevresinde ki bir yere sinip uzun süre oteli  seyretti.
Daha sonrasında ise işten çıkıp evine dönen otelciyi takip etmeye başladı.
Anlam veremediği bir his evine giden adamın peşinden, adeta onu çekerek götürüyordu.
Otelci evine giripte bir süre sonra tüm ışıklarını kapatınca, Ece tek katlı evin açık unutulan mutfak camından içeri girdi.

Bunları yapmasının aklında bildiği belirli bir nedeni yoktu. Sadece içinde bastırmayı başaramadığı bir dürtüyle yapıyordu.
Otelden beridir aldığı kan kokusu ise bu dürtü ile başlamıştı.
Dezgahın üzerinde ki bıçaklığı görünce, kendini korumak için olduğunu düşünse de içinde ki hissin emri ile en büyük bıçağı eline alıp kavradı.
Boş evin her odasını sesizce gezdikten sonra otelciyi yatağında horlayarak uyurken buldu.
Yatağa doğru yaklaşarak adamın yüzüne iğrenerek bir müddet baktı.
Neden oradaydı?
Ne yapmayı planlıyordu?
Bu soruların hiç birine verebileceği bir cevabı yoktu. Mantığı oteldeki kapı aralığında ki manzara sonrası kayıplara karışmıştı.
Ruhunu esir almış bir güçle isteneni yapıyor gibiydi.
Otelde ki küçük kızın yalvarışları kulaklarında çınlamaya başlayınca, bir an uyuyan adamın kızı taciz ederken ki sırıtışını görür gibi oldu. İstemsizce kolu havaya kalkıp inincede, Ece'nin elinde ki bıçak yüz üstü yatan adamın boğazına saplandı.
Otelci neye uğradığını şaşırmış ve acı içinde gözlerini açınca karşısında donuk gözlerle bakan Ece'yi gördü.
Bir kaç saat önce ondan kaçan kadının neden başında olup kendisine bunu yaptığını sorgulamadan, eli ile boğazında ki bıçağı tutup çıkarmak veya doğrulmak istesede her yaptığı harekette canı daha fazla yanınca direnmekten vaz geçip, yalvarır gözlerle Ece den yardım dilenmeye başladı.
Bıçak öyle derine inmişti ki adam adeta boğazından yastığa çivilenmiş, kıpırdayamıyordu.

Karşısında ki yardım isteğiyle bakan adama en ufak acıma isteği duymazken, sağ gözü bir kaç kere seğirdikten sonra ölüm kokan manzaranın hazzıyla Ece'nin yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı.
Odayı saran hırıltılar, otelcinin nefes almakta zorlandığını gösterirken, Ece adeta çok sevdiği müzik gurubunu dinliyormuş gibi huzur içindeydi.
Hırıltılar çıkararak çırpınan adamı gülümseyerek ölene kadar seyretti.
Daha sonrasında ise  aklına gelen fikirle ,ölü otelci onu duyacakmış gibi
-Paranız  var ve güçlüsünüz diye her şeyi yapabileceğinizi zannediyorsunuz değil mi diye sordu.
-O kıza vermediğin paranı alıp keyifle harcayayım bakalım şimdi o ellerin canlanacak mı diyerek devam etti ve önce pantolonunun sonrada ceketinin ceblerini karıştırmaya başladı.
Az miktar para ve küçek bir anahtar bulunca şaşırmıştı. Otelden çıkarken kasada ki paraları cebine koyduğunu gözleriyle görmüştü.
Odaya şöyle bir göz atınca köşede ki eski kasayı fark etti. Anahtarın kasaya ait oduğunu düşünerek deneyince de haklı olduğunu anladı.
Kasayı sadece anahtarla açıp ağzına kadar dolu parayı görünce "cimri pislik" diyerek paraya kıyıp kendisine şifreli bir kasa almayan adamı düşüncelerinde sorgulasa da, böylesi işine geldiği için çokta umursamadı.
Dolapları arayıp bulduğu küçük bir çantaya parayı doldurup, bıcağı alarak perdeleri ateşe verip oradan kaçtı.

On gün içinde üçüncü cinayetini işlemiş olsada Ece'nin vicdanında en ufak bir sızlama yada pişmanlık yoktu.
Aksine kendini daha güçlü ve mutlu hissediyordu.
Ece için onlar ölmeyi hak ediyorken, çaldığı para ise dünyayı pisliklerden temizlediği için verilen bir hediyeydi.
Öldürürken duyduğu haz onu sıradan bir katilden çok ruh hastası bir canavar olduğunu göstermiş, kendini haklı görmesi ise yapacaklarının başlangıç olduğunun kanıtı niteliğindeydi.

Nasıl olmuştu da, üvey annesinin eziyetlerine bile gülüp onu öz annesi gibi seven, babasının iyi kalpli güzel kızı bu hale gelmişti?
Belli ki Hüsnünün evinde akıl sağlığı dışında vicdanınıda mı kaybetmişti?

************************************************************

Küçük katilimizi gelecekte neler bekliyor?
Onu durdurabilecekler mi?
Peki böyle birine aşk nasıl uğrar?
Unutmayın fikirleriniz benim için çok değerli

ECEL  (Ölüm kraliçesi) *TAMAMLANDI*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin