İşte, yine aynı şey oluyordu.
Kime değer verse ölüm soğuk nefesini, onun üstünde gezdiriyordu. Ece, ateş misali yanına yaklaşanları tutuştururken, Azrail "bu kadından bana çok iş çıkar" der gibi daima etrafında dolanıyordu.
Kanla yıkanan bedeni lanetliydi ve üzerinde ki çamuru ona yaklaşan hekeze sıçratıyordu.
Ruhu, öfke duyduklarının kanıyla beslenirken, hayat yaşattığı acımasızlığın bedelini ona yaklaşmaya çalışanları yok ederek intikamını alıyordu.
"Nasıl bir aptallık edipte bunu bilerek Yujin'e bağlandım" diye hayıflansa da her şey için artık çok geçti.
Dizlerinin önünde yatan adamın, kendinden geçerken üzerine devrilmesi sonucu, kurbanı olmasada, ona yakın olan birinin daha kanı kıyafetlerine bulaşmıştı.
İsteyerek yada istemeden fark etmez elleri daima kana bulanıyordu.Ece, kaskatı kesilmiş bedeniyle, yüzü avuçlarının içinde olan adama bakakalmış, kendine lanetler yağdırarak kızarken, tek desdekçisi olan iç sesi "biraz daha öylece durursan adam ölmediyse de ölecek" diyerek sarsınca harekete geçti.
Boynuna bastırdığı parmak uçlarının altında yavaşça da olsa kendini hissettiren nabzını fark ettiğin de, ölmediği için umut kırıntıları yeşertse de düşüncelerine hücum eden gerçeklerle hazan yeli çarçabuk esip yapraklarını döktürdü.
Çok acil ambulans çağırmalıydı ama bunu yapması polisi de peşinde getiriri. Ambulansın, bulundukları ormanın içinde ki bu kulübeyi bulana kadarda çok geç olma ihtimalide yüksekti.
Kendi arabasıyla hastahaneye yetiştirse, Yujin'i eliyle polise teslim etmiş olurdu.Bu adamın her şeyinin kararsızlık yaratıyor olması Ece'nin canını sıkıyordu.
Bakışları, sözleri, kanı, varlığı Ece için daima ikilem demekti.Yujin'in belli belirsiz inlemesi, Ece'yi düşüncelerinden kurtarınca hızlı bir karar verip yerden doğruldu.
Asyalıların zayıf insanlar olmasına şükredip koltuk altlarından sürüyerek içeri taşıdı. Büyük ihtimal kendine geldiğinde belinde ki ve kalçalarında ki hasardan bir süre şikayet edecekti.Tabi kendine gelebilirse...
Zor bela oturma odasında ki dörtlü koltuğa yatırmayı başardığın da montunu ve gömleğini çıkardı.
Yujin'in gömleğinin altına saklamayı başardığı kasları görünce, bu denli zayıf biri nasıl böyle kaslı olabilir diye düşünmeden edemezken, sağ olsun iç sesi " adam ölüyor sen durmuş kas analizi yapıyorsun" diye sarsınca yapması gerekeni hatırladı.Kesin, içim de iç ses diye bir kişilik var diye söylenirken, Yujin'nin yarasını temizlemeye koyuldu.
İnsanları yaşatmak için değilde öldürmek için aldığı eğitimden bildiği kadarıyla Yujin'in yarası karın boşluğundaydı.
Biran önce yarayı dikip kanamayı durdurmazsa ölüm nedeni kan kaybı olurdu.
Daha önce bir kaç defa kendine dikiş attığı olmuştu ama genelde bedenleri dikmek yerine deşmeyi tercih ettiğinden başkasının üzerinde hiç denememişti.Yapacak başka bir yol olmadığından yaranın etrafını temizleyip uyuşturdu. Dikişleri pür dikkat atarken Yujin'in, Ecel diye sayıklamasıyla bir an duraksadı.
Ona adını bile söylememişti. Şimdi ise can çekişirken adı diye ölümü sayıklaması canını yakıyordu.
İşini bitirip sargısınıda sardıktan sonra üzerini örtüp beklemekten başka çaresi kalmamıştı.
Kanamasını durdurmuş olsa da çok kan kaybetmişti. Bundan sonrası vadesinin dolup dolmadığı ile yaşama arzusuna bağlıydı.Ece, işini bitirip tekli koltuğa bedenini yayarken yorulduğunu hissetti. Bedeni fiziksel acılara alışkın olsa da bu gün ruhu çok fazla duygusal acı çekmişti. Buda onu yorgun ve halsiz düşürüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ECEL (Ölüm kraliçesi) *TAMAMLANDI*
HorrorO masum saf bir kızdı. Taki etrafında dönüp duran ölüm gelip avuçlarına konana, kanın mahoş kokusu ile uyuşup , ateşin büyüsüne kapılana kadar. Bedeni gördüğü işkencelere rağmen ölümü kabul etmezken, ruhu iblise mesken oldu. Kendi cehenneminden, kül...