Ece , artık oturduğu semtten de taşınma zamanının geldiğinin farkındaydı.
Lakin bu sefer başka bir semte değil, özel yaptırdığı evine yerleşmeyi planlıyordu.
Evi için İstanbulun uçsuz bucaksız ormanlarında uzun ve tehlikeli araştırmalar yapmış, sonunda da ucurum kenarında ki bir yerde karar kılmıştı.
İnsanların uğramadığı ormanın derinlikerin de ki uçurumun kenarını kazdırarak, yer altında sığınak şeklinde bir ev yaptırıyordu.
Hüsnü'nün bodrumundan sonra ciddi anlamda kapalı alan da kalma korkusu oluşmuşken böyle bir yer yaptırmaya karar vermesi oldukça zor olmuştu.
Yer altına inecek olması biraz ruhunu daratsa da gizliliği için katlanmak zorundaydı.
Yapının uçurum kenarına bakan tarafını, tamamen kırılmaz camlarla kaplı yaptırarak bu korkusunu en aza indire bilmeyi dilemekten başka çaresi yoktu.
Korkusu yüzünden bu güne kadar ikamet ettiği tüm evleri teras katı olarak seçmiş, hatta korkusunun zirve yaptı gecelerde de terasta gecelediği çok oluştu.Gizli evini yaptırmak için yeri bulmaktan daha fazla uğraşmak zorunda kalarak yurt dışından ingiliz bir mimar ile anlaşmıştı.
Ece için aradığı mimarda üç özellik olmalıydı.
1-İstanbulu arkadaşlarına tarif edemeyecek kadar tanımıyor olmalıydı.
2-İşinde çok iyi olması gerekliydi.
3-Sabıka kaydının bulunuyor olması gerekiyordu.
Bulduğu mimarın da ingiliz olması, işinde iyi denilmesi ve çalıştığı evlerde ki kadınlara taciz ve tecavüzden sabıkası bulunması Ece'nin standartlarına gayet uygundu.Ece, yaptırdığı eve geldiğinde,işçiler sığınağın girişini oluşturacak avcı barınağının çatısını yapıyorlardı.
Mimarla yaptığı kıssa konuşmadan da, işin bitmesi için bir güne ihtiyaçları olduğunu öğrenince günlerdir muhattap olmak zorunda olduğu mimar ve işçilerden kurtulacağı için memnundu.
Ev için eşyaları getireceğini ve taşınması gerektiğini de iletip iyi bir miktar sununca da işçileri bir gün daha çalışmaya ikna etmek zor olmamıştı.
İşçileri ikna etmek için paraya ihtiyacı olduğu da söylenemezdi. Günü bitirmeleri için bir kaç şişe alkol getirse yeterdi.
Alkola o kadar bağımlıydılar ki yaklaşık bir aydır sığınağın yanına kurulan çadırda yaşamayı her akşam getirdiği alkolün sayesinde razı olmuşlardı.Mimarın sarkmasından ve işçilerin uyuşukluğundan bazen deliye dönse de sonunda onların ölümünü seyredecek kişi olacağından sabretmeyi başarmıştı.
Nihayet sabrının mükafatını alacağı gün gelip çattı.
Aldığı eşyaları yüksek bir ücret sayesinde hurdacılık yapan birinden kiraladığı pikapla sığınak evine getirip işçilere taşıttı.
Sonrasında ise işçileri mahallelerine bırakarak kiraladığı aracı sahibine teslim etti.
Evi tamamiyen hazır olduğuna göre sıra yaptırdığı sığınağı gizlemeye gelmişti.
Ormandan ayrılmadan önce planını devreye sokarak mimara kur yapmış, evin bitirmenin şerefine güzel bir akşam geçirmeyi teklif etmişti.
Mimar ilk başta tüm yaklaşmalarına ters tepki veren kadının, ona böyle bir teklifle gelmesini yadırgasa da sonrasın da arzuladığı kadına sahip olacağı düşüncesi ile mennuniyetle kabul etti.Ece ayarladığı otel odasına önceden gelerek son hazırlıklarını yapıp konum attığı mimarı beklemeye başladı. Araştırırken görse de kurbanlarının adını öğrenmek gibi bir geleneği hiç olmamıştı. Ece için onlar mezar taşına yazılacak adları bile olmaması gereken yaratıklardı.
Oteli sık sık fuhuş için kullan bir yer seçerek bir taşla iki kuş vurmayı planlıyordu.
Hem mimardan kurtulacaktı hemde otelin iç yüzünü herkeze duyurarak kapatılmasını sağlayacaktı.Kapının vurulması ile düşüncelerinden sıyrıldı. Odanın kapısını açtığında mimar Ece'yi kırmızı geceliğinin içinde görmeyi beklemedğinden oldukça şaşırmıştı.
Ece'nin peşinden odanın içlerine doğru ilerlerken mimarın gördüğü manzara karşısınd ki memnuniyeti yüzünde kocaman iğrenç bir sırıtışa neden oldu.Mimarı ateş basıp üstünü çıkarmaya başlamıştı ki Ece, kendisine dokunmayı hayal etmesinden bile midesinin bulandığını fark etti.
Adam ona doğru bir adım atmıştı ki midesinden yükselen safraya inat gülümseyerek komidinin üzerinde ki pembe tüylü kelepçeleri eline aldı.
Mimar ilk başta kabul etmekte biraz çekimser kalsa da bir kaç cilveli seslenişten sonra nefsine yenik düşerek kabul etti.Karşısında ki kadının gözlerinde yanan ateşin şehvetten değil, kana susamışlıktan olduğunu nerden bilebilirdi.
Ellerinden sonra ayaklarınında yatağa kelepçeleniyor oluşundan mimar rahatsızlık duyunca Ece "sana öyle güzel şeyler yapacağım ki inanamassın " diyerek ikna etmek zorunda kalmıştı.
Tabi bahsedilenle, hayal edilenler arasında ölüm kadar soğuk bir çizgi vardı.
Ece mimarı yatağa kelepçeleme işi bittikten sonra planının kusursuz işliyor olmasının hazzı ile çekmeceden koli bandını alıp bacaklarını açarak mimarın üstüne oturdu.
Mimarın bandı ne yapacaksın demesine fırsat vermedende bandı bir kaç kes kesip adamın ağzına yapıştırdı.
Ece'nin karnının üstünde oturması yetmez gibi bir de ağzının batlanması ile nefes almakta zorlanmaya başlamıştı.
Mimar, üstünde ki kadının ne yaptığını anlamaya çalışırken Ece'nin eğilerek yastığın altından çıkardığı bıçağı görünce gözleri fal taşı gibi açıldı.Olabilecekler düşüncelerinde yer edince mimarın yüreğini büyük bir korku sarmıştı. Kurtulamayacağını bilmesine rağmen debelenmeye ve kelepçelerden kurtulmaya çalışıyordu.
Mimarın can korkusu ile, çekiştirdiği bileklerini kesen kelepçelerden aşşağıya süzülen kanın kokusu Ece'nin etrafını tütsü dumanı gibi sararken, bıçağı üstünde oturduğu adamın boğazında yerini almıştı.
Tek bir hamlesi ile de beyaz yatak çarşaflarını geceliğinin rengine boyamayı başararak,
mimarın son çırpınışalarını izledikten sonra gelirken giyindiği hayat kadını kıyafetlerini tekrardan giyerek otelden çıktı.
Mimara evin yapımı sırasında kullanması için verdiği araca binerekte hemen oradan uzaklaştı.Yoğun ve stresli bir günün sonunda mimardan da kurtulmanın şerefine gidip dinlenmek istese de ustaların işinide halletmesi gerektiğini biliyordu.
Bazen onları sığınağın orda öldürüp, uçurumdan aşşağı atmayı düşünse de, her cama baktığında onların orda olduğunu hissetmemek için vazgeçmişti.
Ormanada atamazdı.
Çok iyi biliyordu ki her sır bir gün mutlaka ortaya çıkardı. Olurda cesetlerini bir hayvan sürükleyerek ifşa ederse gizli yerinin etrafında jandarmaların dolanmasını göze alamazdı.
En iyisi mahallelerin de, her gece içmek için toplandıkları harebelerde işlerini sonlandırmaktı.
Her zaman yaptığı gibi de kurbanlarını olduğu yerde bırakacaktı.İşçilerin içki alemi yaptıkları yere ulaştığında, çoktan uygun bir yerde üstünü değiştirerek siyah, karanlıkta kamufle olabileceği kıyafetlerini giyinmişti.
Arabanın ön camından, birisinin sızdığı diğer ikisinin de büyük ihtimal neye olduğunu onlarında bilmediği bir şey için kahkahalar atığını düşündüğü işçilere iğrenerek bakıp silahına susturucusunu taktı.
Son olarak yan koltukta duran bol kapşonlusunu alarak giyindi. Kapşonunun başlığı ile yüzünü gizleyerek aracından aşşağı inip işçilerin yanlarına doğru yöneldiğinde içki masasında ki sarhoşlar için son çok yaklaşmıştı.Yanlarına geldiğin de işçilerin önlerinde ki sayısız içki şişelerini görünce aldıkları para ile bir kaç güne alkol komasından ölürler diye düşünmeden edemese de böyle bir riski göze alamazdı.
Büyük ihtimal mimarın cesedi bulunduğunda ortalık ayağa kalkacağından, işçilerden birine ulaşılma ihtimalini biran önce yok etmeliydi.Hem böylelikle Ece'nin onlara ödediği para içkiye değil ailelerine giderdi.
Aslında her koşulda işçilerin, madur aileleri Ece'nin yardım listesine girmişlerdi.
Evet, doğru duydunuz.
Ece kurbanlarının güç durumda olan ailelerine her ay düzenli yardımlarda bulunuyordu.
Bunu babalarını yada oğullarını onlardan aldığı için yapmıyordu.
Ece için kurbanları, ailelerinin kanlarını emen sülükten farksızdı. Onlara en büyük iyliği baştan evlerini sülüklerden temizliyerek yapıyordu. Sonrası ise parasızlıktan evlerine yeni sülükler sokmamaları içindi.
İşçilerin başına geldiğinde hızla silahını belinden çıkarıp her birinin başına bir el silah sıktı. Öldüklerine emin olunca da oradan ayrıldı.***********************************************************
Daha fazla karekterin hikayeye karıştığı yeni bölümlere hepinizi bekliyorum.
Oy vermeyi unutmazsanız da çok sevinirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ECEL (Ölüm kraliçesi) *TAMAMLANDI*
HorrorO masum saf bir kızdı. Taki etrafında dönüp duran ölüm gelip avuçlarına konana, kanın mahoş kokusu ile uyuşup , ateşin büyüsüne kapılana kadar. Bedeni gördüğü işkencelere rağmen ölümü kabul etmezken, ruhu iblise mesken oldu. Kendi cehenneminden, kül...