Aşk'ı kabulleniş

78 24 3
                                    

Ece, günün ilk ışıklarıyla gözlerini açtığında dün geceki gerginliğinden dolayı tüm vücudu ağrılar içindeydi. Boğazı yutkunurken bile acı verecek kadar tahriş olmuştu ve büyük ihtimal seside kısılmıştı.
Karşı koltukta uyuyan Yujin'i uyandırmamak adına şimdilik sesinin ne kadar çıktığını öğrenmeyi sonraya erteleyerek yerinden doğruldu.

Dün geceyi, neredeyse yarı baygın sabaha erdirse de kabuslarının peşini bırakmayacağını biliyordu.
Yujin'in söylediği gibi öldürmeye bir son verebileceğini umut etse de bunu yapamayacak kadar hastalıklı bir beyni olduğunu bilecek kadar kendini de tanıyordu.
Dün olanlardan sonra Yujin'de bunu en acı şekilde öğrenmiş olduğunu var saysa da bu da gitmesi için yeterli olmayacaktı.
Yujin'in kalp atışlarında ki huzuru hiç bir yerde bulamayacağını bilse de ona alışmış olduğu gerçeğini yok saymak zorundaydı.

Neden anlamıyordu?
Neden kendine acımıyordu?

Sürekli beyninde ki gerçeklerin ucuna, bu soruların ekleniyor olması canını sıkıyordu.
Yujin saklanarak olsa da hayatını bir şekilde devam ettire bilirdi ki, bunu yapabilmesi için Ece her tür yardımı da yapacaktı.
Ama kalırsa, Ece'nin öfkesine kurban gitmese bile onun yanında olduğu için polisin gözünde tüm cinayetlerin ortağı olacaktı.
Yapamazdı.
Kıyamıyordu işte...
Her geçen gün ruh sağlığının kötüye gittiğini bilerek bencillik yaparak sevdiğini ateşe atamıyordu.
Başka koşullar olsa sonuna kadar sevgisi için savaşır engelleri ortadan kaldırırdı ama sevdiğini ölüme mahkum etmemek için vazgeçmek doğru olan şeydi.
Bunun içinde daha önce ayarladığı kaçakçıyla tekrar görüşecekti.

Kulübeden çıkıp aracına bindiğinde kararını değiştirmemek adına Yujin'in kollarında ki huzuru aklından silmek için direniyordu.
Kalbinin cılız çıkan sesini susturup, Yujin'i baygın olarak da olsa ülkeden göndereceğim diyerek kararını pekiştiriyordu.
Hatta gerekirse, ona silah doğrultmak işa yaramayacağından kendi kafasına dayayarak tehdit edip yinede o gemiye binmesini sağlayacaktı.

Gün öylen saatlerini aşana kadar yaptığı araştırmalar sonunda kaçakçıyı bulmuş, yeni açtığını düşündüğü büroya gelerek yeni bir anlaşmaya oturmuştu.
Kıssa süren konuşmanın sonun da kaçakcı "iki gün içinde iş tamam" diyince Ece'nin yüreğine kızgın demir bastırılmış gibi bir acı oturunca dikkatini dağıtmak amaçlı kaçakçıya dönerek
- Anlaştığımız üzere iki gün sonra dediğin yerde olacağız ama paranın yarısını şimdi yarısını gemi ülke sınırlarını çıktığında veririm dedi.

Kaçakcı canının sıkıldığını belli eder bir tavırda
-Olmaz biz peşin çalışırız dediğinde
Ece
-Peşin para istiyorsan işini iyi yapacak, baskın yemeyeceksin. Senin aptallığın yüzünden az kalsın kaçırmanı istediğim adam ölüyordu diye çıkıştı.

Adam alaycı bir kahkaha atıp kendinden emin bir tavırla sırıtarak
-Bak kızım biz işimizde profesyonelizdir. Bu güne kadar bir kez bile polis baskını yemedik.
Doğru hatırladıysam ki eminim sen şu asyalıyı getiren kadınsın. Ve sana küçük bir sır veriyim senin şu çekik seni fena keklemiş diyerek bombayı ortaya koydu.

Ece duyduğu sözlerin etkisiyle az önce acıyla dağlanan yüreğinin şimdi bir matkapla delindiğini hissediyordu.
-Geçen sefer gemiyi polis basmamış mıydı diye sorarken bu sefer sesi boğazının sızısından değil alacağı cevabın korkusundan kısık çıkmıştı.

Kaçakcı karşısında acı çeken birini görmekten memnun bir tavır takınarak, Ece'nin "şu şoku atlatayım geri dönüp o iğrenç yüzünü kana bulayacağım" diye yemin etmesine neden olacak bir sırıtışla
-Polis falan basmadı. Gitmek istemediğini söyleyip benden araç ve silah alıp basıp gitti diye son noktayı koydu.
Ece kanının damarlarında donduğuna yemin edebilir bir vaziyette bir kaç saniye öylece kaldı.
Yerinden kalkıp kapıya yöneldiğinde de girdiği şokun etkisiyle bir kaç kez tökezlemiş, düşmekten son anda bir yerlere tutularak kurtulmuştu.

ECEL  (Ölüm kraliçesi) *TAMAMLANDI*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin