KARAR

100 26 0
                                    

Gerçek neydi.

Gazete küpürlerinde yazan acımasızlığın vahşet doğurmasımı yoksa çocuk denilecek yaşta bir genç kızın bedeni kadar  ruhununda işkenceye tabi tutulmasımıydı.

Tek gerçek, insanın bedeninde ki yaralar iz bıraksada bir gün mutlaya kapanıyordu da , ruhunda atılan çizikler yama bile tutmuyordu.

Düyanın bildiği gerçek ne olursa olsun Yujin asıl gerçeği biliyordu.

Daha önce de görüp, acı şekilde şahit olduğu bu acıyı çok iyi tanıyordu.
Karısının bir sefer yaşadığı acının  bin katını ve daha ağırını aylara yaşamış olduğunu düşündüğün de Ece'nin ellerinde kanın her tonunun olması Yujin'e olağan görünüyordu.

Kollarını sevgiyle açmış sarıp sarmalayacak bir kocası varken ölümü seçtiği için karısına çok kızmış, intikam uğruna katil damgasını anlına mühürlemiş birisiyken, Ece'nin pisikolojisinin iyi olmadığını anlamak Yujin için zor değildi.
Ece'nin yanında ona sahip çıkacak, iyleşmeyen yaralarını sevgisiyle yamaya bilecek birisi olmadığı halde yaşaya bilmesi, peşinden onun için ağlayacak birini bırakmadığı halde ölmeyi tercih etmemesi ise ona olan hayranlığını çoğaltıyordu.

Ece'nin bedeni ölüme dirense de ruhunun iyleşmeyen derin yaralar almış olduğunu görebiliyordu.
Ayrıntıları iyi bilmese de emin olduğu tek şey, Ece'nin ruhuna dayanılmaz acılar çektiren yaraları, kabuk bağlamaya başladığı anda kurbanlarının bir şekilde bu yaraları kanatıyor olma olasılığıydı.
Bu nedenden dolayıdır ki, yüreğini, caniye dönüşmüş bir kadına kaptırmış olmasaydı da Ece'nin sessiz çığlıklarını duyardı.

Son iki gündür kulaklarının duyduğu gibi...

Oda da yakalandığı günün gecesi Ece'nin çığlıklarıyla aynı odaya tekrar adım atmak zorunda kalmıştı. Odanın aralık kalan kapısında dakikalarca Ece'nin kabuslarında yaşadığı işkence karşısında bedeninin çırpınışlarını seyretmişti.
Koşup sarılmak "geçti ben buradayım, yanındayım" demek için yanıp tutuşsa da yapamadı. Gündüz olanlardan sonra yapacağı en ufacık hatanın Ece'nin derin yaralarına tuz basmak olacağını biliyordu.

Ece, yumuşacık yatağının içinde "yeter bırakın beni" diye sayıkladığı anda kararını vermişdi.
Ne olursa olsun, kim olursa olsun, yaraların sarmak, sevip şefkat göstererek acılarını dindirmek istediği kadının yanında olacaktı.
Ece'nin gecelerini saran kabusların kovucusu olamasa da gündüzleri kulaklarına fısılayan sesleri sevgi sözleriyle bastıracaktı.
Ece'nin acı feryatlarını her duyduğunda canının onun kadar yandığını hissetmiş olmasıda mantığı istemese de kalbinin her şeyi göze alabilecek kadar Ece'ye tulduğunun deliliydi.

İki günün sonunda kesin kararını verip odasından çıkarak Ece'ye ne olursa olsun yanında olacağını asla bırakmayacağın söyleyecekti ki karşılaştığı manzarayla şaşırıp kaldı.

Ece, kılık değiştirmiş şekilde karşısın da dikiliyordu.
Giyindiği siyah, cebli ve salaş panolonu, kafatası baskılı tişörtün üzerine giyindiği deri ceketiyle kadın hatlarını tamamiyen yok etmişti. Şaçlarını nasıl yaptığını anlamadığı şekilde gözlerinin önüne iyice indirdiği şapkasın içine muntazam bir şekilde saklarken, burnunun altına da yapay bir bıyık takmış dışarıya çıkmaya hazırlanıyordu.

Yujin odasında gerçekleri hazmedip, aşkı ve mantığı arasında ki savaşı ile uğraşırken, Ece ise onun sayesinde uzun süredir duymadığı seslerin yeni bir işkence yoluyla geri gelmesiyle çıldırma eşliğine gelmişti.

"Sonunda senin ne olduğunu öğrendi"
"Senin bedenine işlemiş kan kokundan iğrenecek"
" Burdan kaçar kaçmaz seni polise ihbar edecek"
" Ya sen onun eceli olacaksın yada o senin"

ECEL  (Ölüm kraliçesi) *TAMAMLANDI*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin