Ali komser seri katili bulmak için çalışmalarına başlarken, Ece yeni evine taşınma işi ile meşguldü.
Her zaman yaptığı gibi kıyafetleri hariç, taşındığı evlerden başka bir eşya almaması işini kolaylaştırmıştı.
Yeni evinde ki tüm odalarda ihtiyacı dışında eşyaya yer vermezken, boş bıraktığı bu odaya saatlerdir valizinde ki özel eşyalarını yerleştirmeye uğraşıyordu.
Sonun da ise içinde küçük bir banyosu da olan karanlık odanın her bir köşesi, Ece'nin kurbanlarının peşine düşerken kullandığı eşyalarla dolmuştu.
Odanın bir duvarını kaplayan raflarda, yüzü olmayan kafa şeklinde ki heykellerin üzerin de kesimleri, renkleri ve modelleri farlı olan peruklar diziliyken, tam karşısında ki duvarın önünde ise film setlerini anımsatan askılarda değişik modellerde elbiseler asılıydı.
Kıyafetlerin altında ise boy sırasına göre dizilmiş ayakkabılar ve botlarda gözden kaçmıyordu.Bir diğer duvara yaslanmış boy aynası ve makyaj masası taverna şarkıcılarının odasındakilerle aynıydı. Boy aynasının içine bulunan dolapta ise diğer kadınlar gibi takıları değil bıçakları ve iki silahı asılıydı. Giriş kapısının hemen yanında ki diğer duvarda açılan kapı ise kirli (kanlı) kıyafetleri ile direk girebilmesi için banyoya açılıyordu.
Ece şimdiye kadar valizlerde tıka basa sakladığı eşyalarının düzenli ve kolay bulunur olmalarından duyduğu memnuniyetle odanın kapısını çekip çıktı.
Bir süre evi ısıtmak için yapılan şöminesinin başında ateşin odunları yakarken çıkardığı serenatı dinleyerek ruhunu sakinleştirip odasına çekildi.Ece, ilk bir kaç gününü kapalı alanda olmanın verdiği huzursuzlukla geçirse de, artık yavaş yavaş evine alışmaya başlamıştı. Bunda uçuruma bakan camların büyük bir katkısı olmuştu. Odaların bir duvarının camlar sayesinde yok gibi görünmesi, kapalı olmadığı hissini verdiğinden son zamanlarda oldukça da iyi uyuyordu.
Bu sabah ise iyi uyumasına rağmen anlamsız bir şekilde gergin uyanmıştı.
Genelde sık sık gecelerini cehenneme çeviren kabuslardan sonra böyle gerin olurdu.
Ev dahil stres atmak amaçlı koşu yaptığı koca ormana bile sığamadığını hissedince, İstanbul'un kalabalığına karışmaya karar verdi.
Kalabalık sokaklarda dolanıp kafasını dağıtmak istese de içinde ki huzursuzluk bir türlü geçmiyordu.Bir şey vardı.
Ruhunu bu denli rahatsız edecek bir şeyin yaklaştığını iliklerine kadar hissediyordu.Biraz kafein iyi gelir diyerek bir kafeye girip boş masalardan birine oturdu. Sipariş verdiği acı kahveyi yudumlayıp etrafa boş gözlerle bakarken duyduğu ses aldığı kafeinden daha fazla algılarını açmıştı.
Sesin geldiği tarafa baktığın da gördüğü sima ellerinin titremesine sebep olmuş, sıcak kahvesi avcundan kayıp devrilmişti.İçinde ki daraltıyı, yeni bir kurbanla karşılaşa bileceğine, hatta yakalanabileceğine bile yormuştu ama asla onu göreceği aklına gelmemişti.
Onu nasıl olmuştuda unutmuştu?
Neden, arayıp bulmak Ece'nin hiç aklına gelmemişti?
Pe ki, ya o bir kez olsun kendisini hatırlamış mıydı?
Bir kez olsun pişman olup, üzülmüş ağlamış mıdır?Bu düşünceler Ece'nin aklında dönüp dururken, kadının şen kahkahasının kulaklarında yankılanması ile soruları yanıtını buldu.
"Salaksın sen... Hiç seni düşünüyormuş gibi bir hali var mı? Kahkahaları ortalığı inletiyor, sen hala ağlamışmıdır diye soruyorsun" diyerek kendi kendine kızarken damarlarında ki kanının öfkeden kaynadığını hissediyordu.
Hissettiği kötü duyguların etkisi ile oturduğu yerden kalkıp kadına yönelecekti ki masaya dökülen kahveyi silmek için gelen garsonla burun buruna geldi.
Bir anda biraz önce, kadın hariç varlığını kaybedan dünya yeniden görünür hale gelince usulca kalktığı yere oturdu.
Masada ki kahvenin yanında getirilen sudan bir yudum alıp sakinleşmeye çalışırken garson çocuğun dökülen kahveyi temizleyişini seyrediyordu.Garson çocuk karşısında ki kadına iyi olup olmadığını sormak istese de az önce ki bakışları hatırlayınca vazgeçti. Hayatında bu denli vahşi bakışlara hiç şahit olmamıştı.
İnsanın içine gereksiz bir gerginlik yayabilecek bir sihre sahip olduklarını düşündü.Garson çocuk üzerinde ki delici bakışlara rağmen temizliğini bitirip uzaklaşırken, Ece kadının yüzüne tekrar bakarsa dayanamayıp oracıkta parçalayacağı için garsona sabitlediği bakışlarını geri çekti.
Ece, onu elinden alma ihtimali olan insanları düşünerek öfkesini bastırıp, kafeden ayrılmakta olan kadının peşine düştü.
Kadının bindiği taksi lüks bir sitenin içine girene kadarda bu takibini sürdürdü.
"Belli ki kendine zengin koca bulmuş" diye söylenirken, kapıda ki güvenlikten siteye öyle rahat giremeyeceğinin farkındaydı.
Arabasını sitenin kapısını görebileceği bir yere çekerek pusuya yattı.Gecenin ilerleyen saatlerinde öfkeden ve düşünmekten yorgun düşen vücudu uykuya teslim olurken rüyasına o kadın, yani üvey annesi Sevil girdi.
Rüyasında, üvey annesi ve babasıyla birlikte yaşadıkları günlere gitmişti.
Ece ne kadar uğraşırsa uğraşsın, bir türlü üvey annesi onu sevememişti. Babasının Ece'ye düşkünlüğünü bildiğinden zarar veremese de, her fırsatta itip kakar, aşşağılar, her pis işi küçük kıza gördürürdü. En büyük hazzı ise annesinin ölümünün sebebi olarak Ece'yi göstererek "uğursuz" diye seslenmekti.
Babasının kızını sevmesine bile katlanamazdı.
Ece ise çocuk kalbi ile üvey annesinin acımasızlığına mazeret olarak çocuğunun olmayışına tutunur, " anne olmayı bilmiyor da ondan" diyerek kendini avuturdu.
Ta ki, babasının ölümünden sonra üvey annesi onu saçlarından sürükleyerek dışarı atana kadar...Üvey annesinin "uğursuz" diyerek bağırışları ile irkilerek uyandığında yeni gün çoktan başlamıştı. Lüks siteye bakarken onun yüzünden çekmediği azap kalmamışken üvey annesinin zevki sefa içinde yaşıyor olması düşüncesi ile yüreğine bir ağırlık oturdu.
Saatlerdir beklemesinin ve sabrının mükafatını öyleden sonra kadının dışarı çıkmasıyla almış oldu.
Gün boyu alış veriş yapmasını ve güzellik salonunda süslenmesini izledikten sonra nihayet beklediği vakit gelmişti.
Üvey annesi taşımakta zorlanacağı kadar fazla alışveriş torbaları ile taksi beklerken, Ece arabası ile gelip önünde durdu.
Aracın camını açıp yüzüne yerleştirdiği sahte gülümsemesi ile daha önce yazdığı kağını kadına uzatarak
-Şu adresi tarif edebilir misiniz? Saatlerdir arıyorum bir türlü bulamadım dedi.
Ece, son kelimeleri yardım isteğinin geri çevirilme olasılığına karşı kendisini acındırmak için söylemişti.
Sevil, gönülsüz olsa da başını uzatıp nota göz ucu ile baktıktan sonra boşta bulunup
-Bu bizim sitenin adresi diye atıldı.
Ece, daima boş boğaz olarak tanıdığı kadının düşüncelerini haksız çıkarmayışına memnun olup şaşırmış gibi yaparak
-Aaa... Sizde mi bu sitede oturuyorsunuz diye sordu.
Sevil, aklına gelen düşünce ile şüpheye kapılıp
-Bu site bu semtte değil ama diye sorunca
Ece
-Ben adreste yazan sitede oturan teyzemi ziyarete gelmiştim. Şöyle bir semtte gezeyim dedim trafikte kayboldum diyerek mazeretini sundu.
Sevil trafik denilince mantıklı bulduğu cevap üzerine adresi tarif etmek için ağzını açmıştı ki, Ece atılıp sözünü kesti.
-Sizinle aynı yere gidiyoruz. Sizin için sorun olmazsa aracıma binin birlikte gidelim. Ben tekrar kaybolmadan adrese ulaşırım, sizde daha fazla bu kadar torba ile taksi beklememiş olursunuz diye teklif sundu.Sevil, kıssa süreli bir kararsızlık yaşasa da, şöförün kadın olmasından aldığı güven duygusu ile kabul etti.
Ece'nin tüm kurbanları gibi "kadın olduğu için küçümseme " hatasını üvey anneside yapmıştı.Erkekler birbirlerine karşı en ufacık şüphe de bile temkinli olsalarda, kendilerine zarar veremeyeceği kadar güçsüz görmeleri yüzünden kadınlara karşı savunmasızdırlar. Erkeğin egosu ve kendine olan güveninin ne kadar yüksek oluşu ile de bu oran daha fazla yükseliyor.
Bu nedenden dolayıdır ki gerek aciz gördüklerinden, gerekse cazibelerine kapıldıklarından Ece'nin kurbanlarını savunmasız yakalaması daima kolay olmuştur.YAZARDAN
Sevmeyin, güvenip arkanızı dönmeyin demiyorum.
En büyük değeriniz olan onurunuz ve evlatlarınızı emanet ettiğiniz insana tabi ki güveneceksiniz.
Kadınlar, yapı olarak narin varlıklar olsala da, sevdikleri zarar görmesin diye her türlü eziyete ve hakarete katlanabilmeleri onların ne kadar güçlü olduğunun kanıtıdır.Erkek veya kadın olarak ayırıt etmeden, kaybedecek hiç bir şeyi olmayan ve gelecekten bir beklentisi olmayan insanların yanında temkinli olun diyorum.
Hele ki hiç bir erkeğin size sokulamayacağı kadar yaklaşa bilen, değerlerin kaybetmiş kadınları küçümsemeyin!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ECEL (Ölüm kraliçesi) *TAMAMLANDI*
HorrorO masum saf bir kızdı. Taki etrafında dönüp duran ölüm gelip avuçlarına konana, kanın mahoş kokusu ile uyuşup , ateşin büyüsüne kapılana kadar. Bedeni gördüğü işkencelere rağmen ölümü kabul etmezken, ruhu iblise mesken oldu. Kendi cehenneminden, kül...