🔸15.BÖLÜM: HANÇER VE BAĞ

26.4K 2.1K 301
                                    

"Abin mi? O senin abin mi?"

"Bilmen gereken başka bir şey olup olmadığını sordun. Bilmen gerektiğini düşündüm."

"Evet, ama..." Birden sustum. 'Bunu derken bunu diyeceğini tahmin etmemiştim.' diyememiştim. Zaten o anda istesem bile yapamazdım çünkü kafamın içinde uçuşup duran düşünceleri zapt etmeye çalışıyordum. Bunu yapamayınca da iç çekerek alnımı ovmaya başladım ve papağan gibi aynı şeyi tekrarladım. "O senin abin mi?"

"Evet."

İsteksizce ilave etmişti.

"Ama anlamıyorum. Siz kardeşseniz niye ona saldırdın? Hem de beni kurtarmak için."

"Her ailenin kendi sorunları var... Ve benimkiler de pek hoş değil."

Tek dediğinin bu olduğuna inanamıyordum, keşke biraz daha ayrıntı verseydi.

Otobandan ayrılan yola vardığımızda Baris direksiyonu sola çevirdi ve şehrin içine girerek hızını biraz düşürdü. Bir an sonra gülüşüp sohbet eden insanlarla tıka basa dolu olan sokaklardan geçmeye başladık. Sanırım bu gece bir festival vardı. Her yer rengarenk fenerlerle, sokak müzisyenleriyle ve tuhaf kostümler giymiş insanlarla kaplıydı. Bir anlığına o insanlardan biri olmayı diledim; Sevgilisiyle dans eden şu genç, esmer kadın mesela... Ama onun yerine buradaydım; Beni öldürmek için can atan bir adamın kardeşiyle birlikte... Bu kulağa o kadar kötü geliyordu ki, kulaklarımı kesip atasım geldi.

Sonra yanımdaki adamı şüpheyle süzdüm. Tereddütle, "Az önce onun firavunun tek oğlu olduğunu söylememiş miydin?" diye sordum çünkü böyle bir şey söylediğinden neredeyse emindim.

"Öyle zaten. Gerçekten kardeş değiliz."

Tamam.

Kafam feci karışmıştı.

"Ama demin dedin ki..."

"Ben evlatlığım Eva."

Evlatlık olduğunu söylerken yüzünde en ufak bir duygu belirmemişti. Ciddiyim. Hiçbir şey. O yüzden 'evlatlık' kelimesinin tam olarak ne anlama geldiğinden emin değildim. Hem bu bana çok mantıksız geliyordu. Zaten bir varisi varken, bir firavun ne diye evlatlık edinirdi ki? Herhalde o büyük servetini paylaşmak için değildir? Bunu ona sormak için ağzımı açtığım anda Baris benden önce davrandı. "Biliyorsun, bana nerede kaldığını söylersen oraya daha çabuk gidebiliriz." diye adresimi istedi benden.

"Ah, tabii." diyerek camdan etrafa bakındım. Birilerini durdurup adres sormayı düşünüyordum ama buna gerek kalmadı çünkü tam olarak nerede olduğumuzu biliyordum. Sessizce tarifimi takip eden Baris beş dakika sonra arabayı pansiyonun önündeki kaldırımın kenarına park etti. Emniyet kemerimi çözerken göz ucuyla onun da aynısını yaptığını fark ettim. Sanırım o da benimle geliyordu. Bu küçük detayı çok da kafaya takmamaya çalıştım. Şu an en önemli derdim bu değildi ki. Harap olmuş kaportaya aval aval bakan insanları görmezden gelmek için ekstra çaba harcayarak pansiyonun kapısından içeri girdim. Huzursuz bir şekilde ceplerimi yokladım. Sonra anahtarımın yanımda olmadığını hatırladım. Doğru ya, Emma var diye yanıma almamıştım. Danışmada bekleyen yaşlı adama kendi anahtarlarımı odamda unuttuğumu söyleyerek yedek anahtarları istedim. Sorun çıkarmadan vereceğini, ancak daha sonra yedek anahtarları mutlaka iade etmem gerektiğini söyledi. Üzerinde bir sürü anahtarın dizili olduğu cam dolaba döndü. '17' numaralı anahtarı aradı. O bunu yaparken bende sabırsızca ayağımla yerde ritim tutuyordum. Ancak ve ancak bir tembel hayvan kadar hızlıydı. Bağırarak 'Acele etsene be!' dememe bir saniye kalmıştı ki, yaşlı adam 17 numaralı anahtarları cam dolaptan çıkarıp tezgâhın üzerinden bana uzattı. Şükürler olsun! Anahtarları kaptığım gibi gitmek için döndüm. Tüm bu süre boyunca Baris birkaç metre arkamda duruyor, kollarını göğsünde kavuşturmuş bir halde sessizce işimin bitmesini bekliyordu. Yanından geçerken beni güvenli bir mesafeden takip ettiğini bilmek için dönüp bakmama gerek yoktu. Öyle yorgundum ki, merdivenler yerine şimdiye kadar hiç kullanmadığım asansöre yöneldim. Düğmeye bastığımda asansör sekizinci kata inip orada takılı kaldı. Uyarı düğmesi yanıp yanıp sönüyordu. Bir kere daha ve o işe yaramazsa diye bir kere daha bastım. Bu sefer her iki seferde de işe yaramadı.

Mumya Kalbi: Atmayan Kalpler Serisi (2) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin