🔸FİNAL: HAYATTA GÜZEL ŞEYLER DE OLUR

17.2K 1.5K 809
                                    

Kosey ile birlikte piramidin içindeki dehlizlerde ilerlerken buraya bir daha geleceğimi, hele ki bu adamla geleceğimi hiç düşünmediğimi fark ettim. Daha önce buraya geldiğimde ve Tony peşime takıldığında her şeyden habersiz bir kadındım ve amacım kesinlikle çok daha farklıydı. O zaman bile para için hırsızlık yapmak kulağa korkunç bir şeymiş gibi geliyordu ve tarihi bir eser yerine mistik güçle dolu bir taşı çalmak istediğimi de hiç düşünmemiştim. Şimdiyse her şeyden haberdar bir halde, tamamen farklı bir sebep için buradaydım. Kalbimin dakikada bin kere atmasına neden olan bir sebep için.

Aşk, böyle bir şey miydi?

Adı ne olursa olsun, kimse, hiç kimse Baris'e ulaşmama engel olamazdı. Onu seviyordum ve o da beni seviyordu. Sevmek ve sevilmenin nasıl bir şey olduğunu tattıktan sonra aşkı bir kere daha kaybetmeye gücüm yoktu fakat tüm kararlılığıma rağmen kalbimin içinde hissettiğim tüm hisler birbirine bulaşmıştı. Öfkeliydim. Üzgündüm. Aşıktım. Ya orada değilse, diye düşünmekten kafayı yemek üzereydim ve bir hayal kırıklığını daha kaldıramazdım. İhtiyacım olan tek şey Baris'di... Sevdiğim- Yavaşça yutkundum,- Sevdiğim adamdı.

Karanlık dehlizin içinde elimde sadece bir fenerle ve bir de hiç haz etmediğim bir adamla yürürken pek düşünülecek şeyler değildi bunlar ama onu düşünmediğim bir an bile olmadığı için o kadar da kafaya takmadım. Feneri önüme tutup iki kişinin zar zor geçebileceği kadar geniş olan koridoru olabildiğince aydınlatırken beyaz gömleğim çoktan toz toprak içinde kalmıştı. Klostrofobim olmamasına rağmen havada uçuşan tozlar yüzünden nefes almakta güçlük çekiyor, duvarlar üstüme üstüme geliyormuş gibi hissediyordum. Sakinleşmeye çalışırken derin bir nefes aldım. Bu da bir sürü tozun burnumun içine girmesine neden oldu. Hapşırdım. Sonra bir kere daha hapşırdım. Oof. Kahretsin. Etrafta bu kadar toz toprak varken aşırı derin bir şekilde nefes almamalıydım. Tony ile buraya geldiğim ilk seferde bu kadar gergin olmadığım için bu detayı fark etmemiştim.

"Hey! Baksana. Doğru yöne gittiğimizden emin misin? Daire çizip duruyormuşuz gibi geliyor." Bunu sorarken feneri Kosey'in sırtına tuttum, ışık saçlarının arasında ve sırtında koyu gölgelerin oluşmasına neden olurken dönüp bana öyle bir bakış attı ki ona gözlerimi devirdim. Muhtemelen daha önce buraya birkaç defa gelmişti. "Tamam, tamam. Sormadım say."

"Her zaman bu kadar sabırsız mısın yoksa bu sabırsızlığın Baris'e mi özel?"

Sesindeki iğneleme hiç hoşuma gitmediği için feneri alıp kafasına fırlatmak istedim ama kendimi tuttum ve sırıttım. "Sen aslında cevabı biliyorsun, değil mi?"

"Bir tahminim var." dedi.

İlgisiz bir merakla "Öyle mi?" dedim.

Kosey cevap olarak soğuk bir biçimde gülümsedi ve yeniden önüne odaklanırken kaşlarını çattı ama akıllılık etti ve aklından her ne geçiyorsa artık, onu dile getirmedi. Şükürler olsun! Çünkü yemin ederim, sinirlerimi bozacak tek bir kelime daha etseydi elimdeki feneri kafasına fırlatırdım.

Uzun bir süre tozlu dehliz boyunca ilerlemeye devam ettik. Işık sadece birkaç metre önümüzü aydınlattığı için tam olarak hangi noktada o tapınak odasını bulduğumu anlamakta zorluk çekiyordum. Üstelik sabırsızlığım her saniye daha da artıyordu. Bir noktada o kilitli kapıyı gördüm ve sevinçten çığlık atmamak için dudaklarımı birbirine bastırmam gerekti. Kosey sevincimi görse de yok sayarak başını eğdi, saçları alnına döküldü ve kapıyı açmak için kol saatinin kayışındaki demir çıkıntıyı çıkardı. Şaşırmadım desem yalan olur. Kapının sistemini bile bilecek kadar iyi mi tanıyordu burayı? Kaç kere gelmişti acaba? Bunu ona sormak istesem de muhtemelen sinirlerimi bozacak bir cevap vereceği için sormadım.

Mumya Kalbi: Atmayan Kalpler Serisi (2) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin