🔸34.BÖLÜM: CAN DÜŞMANI

20.1K 1.6K 177
                                    

Aramızdaki kimya öyle yoğundu ki, o beni öpünce elektrik çarpmış gibi bedenimdeki her bir hücre canlandı. Buna inanamıyor, inanmaya cesaret edemiyordum. Yumuşak, tatlı dudakları dudaklarımdaydı. Öyle büyük bir şaşkınlık içindeydim ki, donup kalmıştım adeta! Baris ise hiçbir beklentisi olmadan öpüyordu beni.

Neden?

Bunu neden yapıyordu?

Aklından neler geçtiğini anlamak mümkün değildi.

Yine de ikinci kez düşünmeden- Çünkü düşünecek bir şey yoktu- kıyafetinin kumaşını avuçlarımın içinde sıkıp onu kendime doğru çektim. Gözlerimi örttüm ve Baris'i öpmeye başladım. Bunu yapmamı beklemediği her halinden belli, çünkü ben heykel gibi dikilmeyi kesip onu geri öpünce gevşemiş bir halde dudaklarıma doğru mırıldandı. "Eva..." dedi yalnızca. Yalvarıyor gibiydi adımı söyleyişi. İsmimi onun sesinden duymanın tadını çıkararak ellerimden birini yanağına doğru götürdüm. Parmaklarımın ucuyla elmacık kemiğini okşayarak öpücüğüne yüreğimi sızlatan, içimi kıpır kıpır eden bir tutkuyla karşılık verdim. Dudaklarımız birbiriyle uyum içindeydi, birbirlerini bir yapboz parçası gibi tamamlamıştı. Baris son derece davetkâr olduğunu düşündüğüm dudaklarını biraz daha araladı. Bir süre sonra şaşkınlığının yerini derin bir tutku ve özlem aldı. Kollarından birini belime doladı ve diğer elini enseme götürüp güçlü, sıcak parmaklarıyla saçlarımı kavradı. Ağır ağır, tadını çıkara çıkara öpüşmeye başladık. Dudaklarımızın her dokunuşu kalp atışlarımı biraz daha hızlandırdı ve tam daha da hızlanamayacağını düşündüğüm anda başın dönmeye başladı. Yemin ederim ki, birbirimizi ölesiye kızdırıyorduk ama dünya o an olduğundan daha mükemmel olamazdı. Ne kadar kızgın olduğumuzun önemi yoktu. Artık aramızda kuşkular ya da korkular yoktu. Sadece biz ve hissettiklerimiz vardı ve bu paylaşabileceğimiz her türlü şeyden çok daha özeldi.

Yapabilseydim, iç çekerdim. Bunun yerine onu öpmeyi sürdürdüm. Parmaklarım hareket etti ve Baris'in yanaklarından çekilerek omuzlarına kaydı, omuz ve göğüs kaslarının parmaklarımın altında hareket edişinin keyfini çıkardım. O an ne hissettiğimi nasıl açıklayabilirim? İçimde milyonlarca kelebek var sanki. Basit bir öpücüğün böyle hissettirmesi anlaşılmaz şey... Beklenmedik ve tuhaf... Ama güzel... Gerçekten güzel...

Fakat her güzel şeyin bir sonu vardır, değil mi?

Öpüşmemiz yavaşlarken ipeksi dudakları dudağımın kenarına kaydı ve tam o küçük kıvrımın olduğu noktada durdu, orayı öptüğünde hâlâ nefes nefeseydim ve hâlâ öyle yakındı ki alnı alnıma değiyor, verdiği her soluk burnumun kenarına çarpıp duruyordu. Bir şeyler demem gerektiğinin farkındaydım. Lütfen bir tane daha alabilir miyim, mesela? Ama odaklanamıyordum. Beni aniden öpmesi bende şok etkisi yaratmış olmalıydı. Dalgın bir halde belli belirsiz Baris'in konuştuğunu duydum, sesinde azap vardı, fısıldamıştı.

"Kendimi İkarus gibi hissediyorum."

"Kesinlikle güneşe fazla yakın uçuyorsun." diyerek iç çektim. Ne kadar uğraşsam da sesim sakin ve alçak çıkmamış, anlamadığım bir duyguyla dalgalanmıştı. Bir rüyadan sıyrılır gibi nihayet bir soluk alabildim, göğsüm rahatlayarak havayla doldu. "Bu..." dedim ama bunu tarif edecek kelime neydi? Var mıydı ki?

"Bu... İnanılır gibi değil." diyerek alnını şakağıma yaslayıp gözlerini örttü. Hamlesiyle birlikte dudakları yanağımın altına sürttü ve bu önemsiz temas bile beni yeniden heyecanlandırmayı başardı.

Sadece, "Kesinlikle öyle." diyebildim. "Ama olduğu için hayıflanmıyorum."

"Ben de hayıflanmıyorum."

Mumya Kalbi: Atmayan Kalpler Serisi (2) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin