🔸58.BÖLÜM: İNTİKAM ATEŞİ

13.6K 1.4K 340
                                    

Gerçek ismi dudaklarımdan döküldüğünde Thoth'un gözlerinde korkutucu bir neşenin yeşerdiğini görmek ürkütücüydü, gerçekten de adını uzun süredir duymuyor olmalıydı. Benim ise tek umursadığım acıdan zonklayan, doğru düzgün düşünmeme imkân vermeyen ayak bileğimdi. Koşmama yardım edecek olan tüm kasları çürütmüştü. Canım yanıyordu ve bunu umursayacak noktayı çoktan geçmiş olmama rağmen bir daha koşamayacak olma düşüncesi kalbimi paramparça ediyordu. Acıdan çığlık atmamak için dişlerimi birbirine kenetlerken - Çünkü çığlık atarsam Emma'da olaya karıştırdı - gözlerimi Thoth'un gözlerine diktim. Cesur görünmeye çalıştım, beni korkuttuğunu düşünmesini izin vermeyecektim.

"Senin için kötü oldu, değil mi?" diye alay ederek tenimi çürüten parmaklarını dizine sürttü, sanki bir insana dokunma fikri onu iğrendiriyordu. "Bu noktada sadece yerde kalmalısın. Seni daha fazla hırpalamak zorunda bırakma beni."

Tehdidini duymazdan gelerek Baris'e baktım, hızla kan kaybediyordu ve bilinci yerinde olmamasına rağmen acıdan çenesi kaskatı kesilmişti. Endişe içimi bir kere daha sarmalarken bu adamdan bir an önce kurtulmam gerektiğinin farkındaydım çünkü yapmazsam... Thoth, çenemi tutarak yüzümü zorla kendine çevirdi. Ona tiksinerek baktım ama hiç umursamadan "Eğer burada ölürse geçmişe bile gitsen onun kaderini değiştiremezsin. Öyle ya da böyle, aynı zamanda ölür" dedi. "Ama yaşayan önemli birini öldürürsen, firavun gibi mesela, tüm geleceği değiştirebilirsin. Zaman gücü gerçekten çok ilginç bir şey."

"Neden yapıyorsun bunu?"

"İntikam için elbette."

Gerçekten şaşırdığımı hissettim. "Neyin intikamı?"

"Bana ihanet edeni istiyorum."

"Ne?"

Hem kardeşim hem de Baris için endişelendiğim için dediklerine odaklanmakta güçlük çekiyordum. Ona ihanet eden? Bu yıllar önce olmamış mıydı? Benimle ne ilgisi vardı hem? Birden kafama dank etti. Bekçilerin beni suçlaması... Hatamı düzeltmemi istemesi... Thoth, Mose, artık her kimse bu adam, benim etrafımda dolanıyordu... Tek amacı bana ulaşmaktı çünkü ben Baris, Emma ve Kosey'i buraya getirdikten sonra fikrini değiştirmişti.

"Sen benden..."

"Beni geçmişe götürmeni istiyorum. Bana ihanet edenin yanına. Sakın yapamayacağını söyleme çünkü yapabileceğini gördüm." Nefreti öyle güçlüydü ki, onu anmak bile ifadesini sertleştirmişti. "Böylece bu defa onu öldürebilirim! Bir de her şeyin nasıl olacağını bildiğim için güçlerimin sınırlandırılmasına engel olabilirim tabii."

Yaa tabii, güçlerini sınırlandırılmasına engel olsun da daha fazla insan ölebilsin. Dediğini yaparsam olacakları az çok tahmin edebiliyordum. Hem bunu tam olarak nasıl yapacağımı bile bilmiyordum ki!

"Neden kendin yapmıyorsun?" diye homurdandım.

Gülerek çenemin ucunu okşadı, gerçekten de tüm bu kaos onu eğlendiriyordu. "Bekçi taşını senden almak çok kolay olur, haklısın. Zaten yara bere içindesin. Karşı da koyamazsın ama taşı senden aldığımda senin kadar güçlü olmama imkân yok çünkü bekçi güçlerinin sınırı ruhun ne kadar güçlü olduğuyla ilgilidir. Daha önce zamanda bu kadar geri gidebilen birini daha görmedim, genelde birkaç dakikalığına olur. Üstelik sen zamanı da durdurabiliyorsun. Basit bir hırsızdan daha öte, sevdiği insanlar için her şeyi yapabilecek bir kadınsın değil mi? İnsanlar o kadar dönek ki, bunu taktir etmeden edemiyorum. Zaten bu yüzden hâlâ yaşıyorsun. Geçmişe gitmek için sana canlı ve zaman gücüne sahipken ihtiyacım var. Bir de bunu kendi rızanla yapman gerektiği gerçeği var."

Dedikleri zerre kadar umurumda değildi. Başımı çevirdim ve ne halde olduğunu kontrol etmek için bir kere daha Emma'ya baktım. Yüzündeki, kollarındaki çizimleri umursamadan endişeyle alt dudağını ısırıyordu, ne konuştuğumuzu bilmese de buraya gelmek ve beni çekip almak istiyordu. Ah, ama kesinlikle bunu yapmamalıydı. Thoth'un dikkatini çekmesin diye onu uyarmak için başımı yavaşça iki yana salladım; Orada kal. Sakın yaklaşayım deme.

Mumya Kalbi: Atmayan Kalpler Serisi (2) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin