Emma bu devre dair bildiği her şeyi anlattıktan sonra bile her şey o kadar normal görünüyordu ki, çığlık atmak istiyordum. Fazla düşünmekten olsa gerek başım zonkluyordu. Şakağımda atan o minik damarı ovmaya, başımın ağrısını hafifletmeye çalışırken kalçamı üzerinde kağıtlar olan masaya yasladım. "Belli ki bir şeyler olması gerektiği gibi değil. Bundan benim sorumlu olduğuma eminim ama neden olduğundan emin değilim." İç çekerek tam yanımda duran Emma'ya omzumun üzerinden baktım. "Kahretsin! Tamamen dürüst olmam gerekirse, ne yaptığıma dair en ufak bir fikrim yok."
Tereddüt ederek "Sen..." dedi Emma. Parmaklarıyla oynamaya başladığında beni rahatsız edecek bir şey söyleyeceğini anladım. "Buradayken bir şey çaldın mı? Kutsal sayılan bir şey mesela? Bir yazıt falan?"
Bunu sadece benim kulaklarım için söylemişti ama Kosey'de duymuş olmalı ki, boğazının derinliklerinden hafif bir ses yükseldi. Ona baktığımda küçük düşürücü bir şey söylememek için dudaklarını birbirine bastırdığını gördüm. Umurunda değilmiş gibi yapsa da bir kulağının bizde olduğunu tahmin etmem gerekirdi.
"Ne?" dedim şaşkın şaşkın ve şaşkınlığımı üzerimden atar atmaz da aynı hızla itiraz ettim. "Hayır, tabii ki! Saçmalamasana!"
"Ah, çok rahatladım."
Emma gevşeyerek kalbine dokunurken bende tam aksi bir tepki verdim ve huzursuz bir şekilde ensemi ovuşturdum. Doğrusu kardeşimin aklına gelen ilk şeyin hırsızlık yapmış olabileceğim olması beni hiç şaşırtmamıştı. Bu beni rahatsız etse de olanlardan sonra bunu dibine kadar hak ettiğimin farkındaydım. Yine de alınmamak bir hayli güçtü... Alınganlığımın şu an pek bir önemi olmadığı için Nekhbeth'i ve dediklerini hatırlamaya, gözden kaçırdığım bir nokta var mı diye düşünmeye çalıştım. Şimdi her şey puslu bir rüyadan ibaretmiş gibi geliyordu. Nekhbeth'den iliklerime kadar nefret ettiğimi hissediyordum. Beni hırpalaması yetmezmiş gibi bir de sırf dikkatimizi çekmek için küçük bir kızı yangının ortasında bırakmıştı. Birden kızın anne babasını hatırlayınca yerimden doğruldum. O ikisi kesinlikle yanarak ölmemişlerdi. Bunu da mı Nekhbeth yapmıştı? Beni insanlar ve bekçiler konusunda o kadar uyardıktan sonra insanları o şekilde öldürebiliyorlar mıydı ki? Bize göz dağı vermek için bile yapmış olsa, bu kulağa pek de mantıklı gelmiyordu.
Düşüncelerimi dile getirmekte bir an tereddüt ettim. Sonra vazgeçtim. Her türlü detaya ihtiyacımız olduğunu bildiğim için o küçük kızdan, anne ve babasından bahsettim.
Emma sessiz kaldı ve Kosey'de ilk defa adam akıllı konuşarak, "Senin ve Baris'in karşılaştığı haydutlar tarafından öldürülmüş olmalılar." dedi. "Nekhbeth'de ondan sonra gelmiş olmalı."
Tanrı biliyor ya, onunla konuşmaktan hiç mi hiç hoşlanmıyordum ama başka bir seçenek de göremiyordum.
"Peki ya yangın?" diyerek kaşlarımı hafifçe çattım. "Nekhbeth yangının dikkatimizi çekeceğini bildiğini söyledi bana."
"Baris'in kızı kurtarmak için içeri gireceğini biliyordur."
Onun adını duymak göğsüme atılan sıkı bir tekme kadar sarsıcıydı. Eğer Nekhbeth Baris'in küçük kızı kurtaracağını biliyorsa sırf biraz eğlenmek istediği için bunu yapmış olmalıydı. Piromani teşhisi dışında adamın bir de hafif sadist olduğunu düşünmeye başlamıştım. Kahretsin! Manyak herifin çıkardığı o yangın haydutların saldırısı yüzünden hissettiğim şaşkınlığı unutturacak kadar dumura uğratmıştı beni. Küçük kızın saldırıya uğrayan anne ve babasını gördüğüm anda hissettiğim acıyı unutamıyordum. Zavallı çocuk, Baris onu yangından çıkarmış da olsa ömrü boyunca bununla yaşamak zorunda kalacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mumya Kalbi: Atmayan Kalpler Serisi (2)
Teen FictionACIMASIZ VE GÜZEL... Sadece nefesinizi kesmekle kalmayacak, aynı zamanda sizi sonuna kadar götürecek bir zaman yolculuğuna kendinizi hazırlayın! Antik bir mücevheri çal, Evala Andrew'un o yılki Noel listesinde yoktu fakat kaderin onun için farklı...