🔸42.BÖLÜM: YALAN VE GERÇEK

16.7K 1.5K 206
                                    

Emma, bir kâbustan uyanır gibiydi. Bir şeyler söylemek için ağzını açtı ama dudaklarından acı bir iniltiden başka bir şey dökülmedi. Belki de öpüştüğü adamın bir katil olduğunu ona alıştıra alıştıra söylemeliydim. Kusmak istiyor gibi bir hâli vardı. Boğulur gibi, "Sen ne dediğinin farkında mısın?" dedi. Ağzımı açmama fırsat bile tanımadı. Ellerini saçlarının arasından sertçe geçirirken odayı ileri geri arşınladı. Titriyor, arada sırada dengesini yitirerek bocalıyordu. "Sana inanamıyorum! Bana neden söylemediğini anlamıyorum!"

"Ben... Söyleyecektim ama sonra bir sürü şey oldu. Kosey'le görüştüğünü bile bilmiyordum! Bana hiç söylemedin!"

Ne dediğimin farkına vardığımda omurgamdan aşağı bir ürperti süründü, dudaklarımı birbirine bastırarak sustum. Bu berbat bir savunmaydı. Benden avukat falan olmazdı.

Emma sabrının taştığını belli eden bir ses çıkardıktan sonra hışımla bana döndü ve elini komik bir biçimde havada sallarken öfkesini kontrol altına alamayarak ağzı çıktığı kadar bağırmaya başladı. "SAKIN BUNUN İÇİN BENİ SUÇLAMAYA KALKMA!" derken sesinin dünyanın diğer ucundan duyulacağını düşünerek kulağımın altını kaşıdım. "Ne sanıyorsun? Karşılaştığım her insanın seni öldürmeye çalıştığını mı düşünüyorum sence? Tanrı aşkına Eva, senin derdin ne? Biz kardeşiz! Öğrendiğin anda ilk öğrenenlerden biri olmalıydım! Onu öptüm! Sonra da beni öpmesine izin verdim! Sırf sen gerçekleri sakladığın için oldu bu! Ve şimdi durmuş bana diyorsun ki..."

Devam edecek gücü içinde bulamazken korkunç bir öfkeyle yumruklarıyla havayı sıkıp haykırdı. Şaşırdım. Panikledim. Korktum. Hayatım boyunca onu böyle öfkeli gördüğümü hatırlamıyordum. Genelde sakin ve sevecen olan kardeşimin böyle kontrolsüz olduğuna şahit olmak hem ürkütücü hem de üzücüydü. Üstelik hepsi de benim yüzümdendi. Neden ona en başta söylememiştim ki zaten? Tam bir aptaldım - ama sanırım panik yapmasını, benim için endişelenmesini istememiştim. Şimdi sırf bu yüzden durum olduğundan daha kötü bir hâle gelmişti. Her şeyi elime yüzüme bulaştırmıştım resmen.

Tarifsiz bir pişmanlıkla iç geçirdim, ki bu da yay gibi gerilmiş olan sinirlerimi biraz da olsa gevşetti. Özür diler gibi, "Sana ne söylememi bekliyordun?" dedim.

Ellerini, avuçları yukarı gelecek biçimde iki yana açtı. "Bilmiyorum! Şey olabilirdi mesela! 'Kosey aslında beni öldürmek istiyor. Lütfen ona karşı dikkatli ol Emma.' Ya da bunun gibi bir şey!"

Evet.

Bunun gibi bir şey.

Çok haklıydı yine.

Hafifçe gülümseyiverdim. "Öncelikle, benim ses tonum öyle değil, tamam mı?"

"Şu anki sorunumuz bu mu sence! Bana karşı dürüst olmadın!"

"Panik yapmanı istemedim! Emma, özür dilerim. Kosey'in sana bu şekilde yaklaşacağını, seni kullanacağını düşünmedim. Bilsem asla saklamazdım. Bana onun yalnız biri olduğunu söyledin. İşin aslı, öyle olduğunu bende biliyorum. Ama bunun için hayatını riske atmak istiyor musun?"

Geç de olsa dürüst olmaya başlamam Emma'nın öfkesini kırdı. Gözlerinde parlayan hiddet yavaş yavaş sönmeye, yerini endişeye ve sakinliğe bırakmaya başladı. Artık tanıdığım o kızdı, görebiliyordum. "Dün olanlardan beri Kosey hakkında doğru düzgün hissetmiyordum." diye itiraf ederken kolları yenilgiyle iki yanına düştü. "Benden bir şeyler sakladığını biliyordum ama sandım ki... Böyle bir şey olduğunu düşünmedim. Bu çok fazla..."

"Sorun değil," desem de neler hissettiğini hayal bile edemezdim. "Birinin gerçek yüzünü görmek zor, biliyorum."

"Bana daha önce söylemeliydin."

Mumya Kalbi: Atmayan Kalpler Serisi (2) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin