🔸1.BÖLÜM: YER DEĞİŞTİRME

48.4K 2.7K 481
                                    

Lisedeyken atletizm takımının bir parçasıydım ve yıllar sonra bile berbat bir antrenörümüz olduğunu hatırlıyordum. Haftada en az üç kez bacaklarımı kesmek istememe neden olacak kadar koştururdu beni. Yere yığılıncaya kadar da durmama izin vermezdi. Öyle günlerde eve geldiğimde ter ve çim lekeleriyle kaplı olurdum. Kendimi banyoya atmak için acele ederken sürekli söylendiğimi de hatırlıyordum. Aslında düşününce komik bir durumdu çünkü iyi tarafında kalırsanız Koç Kenton büyük, pelüş bir ayıcıktan farksızdı. Kabul etmeliyim ki, son derecede de anlayışlı bir adamdı.

Sorun bendim. Okul sonrası antrenmanlarına katılmadığım için Koç Kenton'un beni cezalandırma yöntemiydi bu. Beni ofisine her çağırdığında ceza alacağımı bilirdim ve ona minnettarım çünkü kadrodan atılmamam için ne gerekiyorsa yaptı. Çoğu asışlarımı yönetime rapor etmedi. Yine de onun bile bir sabrı vardı. İki hafta boyunca hiçbir antrenmana katılmayınca en sonunda beni sezon sonuna kadar takımdan çıkardı. En iyi koşucusunu takımdan atmaktan memnun değildi ve evet, itiraf ediyorum, sorumsuzluğuma olan tüm öfkesine rağmen ama okulun politikası böyleydi.

Sezon bittiğinde Koç Kenton ile ilk ve son tartışmamızı yaptık.

Hayatım için sorumluluk almaya başlarsam bir sürü üniversiteden yetenek bursu alabileceğimi söylemişti bana. O sırada sandalyede oturuyor ve bakışlarımı duvardaki eyalet haritasından ayırmamak için avuçlarımı sıkıyordum. Koç Kenton ise dikkatle beni izliyordu. "Konsantre olmakta güçlük çektiğini anlıyorum ama bundan öylece vazgeçme Eva. Bu senin için büyük bir fırsat. Böyle bir kayıtla buradan mezun olursan havada kaparlar seni." Bir şey diyememiştim çünkü bundan sonra antrenmanlara geleceğime söz versem bile gelmeyeceğimi biliyordum. O an tutamayacağım bir sözü vermek saçma gelmişti. Dürüstçe söyleyebilirim ki, antrenmanlar umrumda bile değildi ve olsaydı bile işe yaramazdı çünkü okuldan sonra olmam gereken başka bir yer vardı. Her zamanki gibi bunu düşünmemeye çalıştım.

Derin bir nefes almış ve bir duraksamadan sonra kararımı vererek "Koç, bence beni takımdan atmalısın." demiştim. Sesim tahmin ettiğimden bile duygusuz çıkmıştı. Koç Kenton bana tam bir hayal kırıklığıymışım gibi bakmıştı. Onun için öyle olduğumu biliyordum; Bir hayal kırıklığı. Ondan sonra sadece ofisten çıkmamı söylemişti. Ertesi gün Koç Kenton'un raporuyla atletizm takımından atıldım. Ama adamın beni ölme seviyesine getirinceye kadar koşturduğu günlerin meyvesini yemiyor değildim.

Başımı salladım ve dikkatimi yeniden pazar alanına verdim. Öyle hızlı koşuyordum ki, iki yanımdan uzayan tezgahlar puslu görünüyordu. Neyse ki ayakkabılarım böyle bir maraton için uygundu. En azından yerde kaymıyorlardı. Yani düşmeyecektim. Bu iyi haberdi. Kötü haber şu ki, böyle koşmayalı uzun zaman olmuştu ve ben az önce ısınmadan koşmaya başlamıştım. Büyük hata. Şimdi belimin aşağısındaki tüm kaslar yanıyor, kalbim patlayacakmış gibi atıyordu. Ve evet, koşmakla ilgili hatırladığım bir şey varsa o da bunun bir sorun olduğudur. Böyle giderse ya kaslarıma kramp girecekti ya da yarı yolda tıkanıp kalacaktım. O yüzden koşmayı bırakmadan mümkün olduğunca nefeslerimi kontrol altında tutmaya çalıştım. Güvenlik görevlisinin sesini tekrar duydum. Arkama bakmadım. Panik yapmadım. Pazar alanı hâlâ bir labirent kadar karışıktı. Bu durumda peşimden gelen inatçı güvenlik görevlisini atlatmam kolay olurdu. Ta ki birkaç metre ötemde başka bir üniformalı adam çıkana kadar...

Adam​ öyle iri yapılıydı ki, kaşlarımı çatmadan kendimi alamadım.

Bocaladım ve tavsadım.

Sonra ayaklarıma daha da güç verdim.

Adam yavaşlamamı bekliyordu galiba çünkü daha da hızlandığımı görünce gözleri kocaman oldu. Ama hakkını vereyim, cesurdu. Yolumdan çekilmek yerine atıldı ve beni yakalamak için kollarını açtı. Dediğim gibi, eskiden atletizm takımındaydım. Adam üzerime atladığında kendimi yere attım. Bacaklarım yerde sürttü ve toprak zeminde kaydım. Topuğumu kullanarak kontrollü bir şekilde durduğumda yerden tozlar havalandı. Saçlarımı yanağımdan çektim ve nefes nefese dönüp geriye baktım. Cüsseli adamla aramızda birkaç metre vardı. Yer değiştirmiştik ve onun yakaladığı tek şey havaydı.

Mumya Kalbi: Atmayan Kalpler Serisi (2) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin