Dinlenme odasına çıktığımda Onur hoca orada değildi ama onun yerine Mert vardı. Burnundan soluyordu resmen.
" Onur'un söyledikleri doğru mu? İstemeye gelmişler seni, baban da kabul etmiş. Sözlenecekmişsin. "
Onaylarcasına kafa salladım. Oturduğu yerden kalkıp hızlı adımlarla yanıma geldi. " Bana yalan söyleme. Eğer doğruysa da babanın vazgeçmesini sağlarım. Güzel fikir değil mi? "
Cevap vermedim. Bu işin ucu yine bana ve aileme dokunacaktı. Tam gidiyordu ki kolundan tuttum. " Evet, istemeye gelecekler ama ben kabul etmedim. Benden uzak durursun diye düşündüm."
Sırıttı. Kolunu benden kurtarıp bana yaklaştı. O yaklaştıkça geri geri gidiyordum. Sırtım duvarla buluşana kadar geri gittim. O da iyice yaklaşmıştı. Ellerini duvara yaslayıp beni kolları arasına hapsetti.
" Bu akşam beni gezdireceksin yoksa seni affetmem. "
Gözlerini gözlerime kenetlemişti. Bakışlarımı kaçırdım. " Seni nasıl gezdirebilirim Mert Hekimoğlu? Benim takıldığım mekanları sevmezsin sen. " Güldü. Bu gülüşün beni eritmesine izin vermemeliydim.
Benden uzaklaştığında derin bir nefes aldım. Omzunu silkerek kapıyı açtı.
" Beni ilgilendirmez, bu akşam sana uyacağım. "
Mert Hekimoğlu:
Bugün biraz değişiklik yapıp Alya ile takılacaktım. Hep aynı şeyleri yapmaktan çok sıkılmıştım. Bir günüm o kadar sıkıcı geçiyordu ki. Onur mesleğini eline almıştı ne güzel. Bense baba parası yiyordum hâlâ. Karanlık taraftaydım ben. Karanlık tarafta olduğum için de sevdiğim kadını kaybetmiştim. O aptal doktor bunun hesabını verecekti, sadece zamanının gelmesini bekliyordum.
Alya ile buluştuğumuz yer bir semt pazarıydı. " Alışveriş yapacağız, seç beğen al 10 liraymış. "
Kolumdan çekiştirerek kalabalığın yoğun olduğu bir tezgahın önüne getirdi beni. Pazarcı adam bağırıyordu. " 3 tanesi 5 lira, almayan bin pişman! "
Alya bir kaç tane kıyafeti seçip parasını ödedikten sonra bana döndü. "Hadi gel sana da bir şeyler alalım. Sen alışkın değilsin ama bugün bana uyacaksın. "
Gülümseyerek onu takip ettim. Kendime bir kaç tane tişört ve eşofman alıp parasını ödedim. Nihayet pazardan çıktığımızda rahatlamıştım. Acıktığımı hissedip Alya'ya seslendim.
" Hadi gidip yemek yiyelim. " Ama Alya yanımda değildi, az ötede duran seyyar satıcıdan nohut pilav almış geliyordu.
Yemeklerimizi yedikten sonra Alya'yı evine bırakıp mezarlığa geldim. Selin'im, güzel sevgilim. O kadar seviyordum ki onu. Bir senedir onsuzum ve onu benden çalanlar şuan hak ettikleri yerdeler ama o doktor bozuntusu herif Yavuz denilen şerefsiz onu kurtaramadı bir de üstüne kaçıp gitti. Onu bulduğum yerde kafasına sıkıp işini bitireceğim.
**
Eve geldiğimde Baran salonda oturmuş beni bekliyordu. Şu çocuğu da bir gün öldürecektim. Yedek anahtar yaptırmıştı kendine, acil bir durum olduğunda gelmek için.
" Bence sen çok yanlış anlamışsın durumu Baran. Oğlum, sana demedim mi habersiz gelme diye. İstersen kredi kartımı vereyim git alışveriş yap! "
Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi. Beni taktığını pek düşünmüyordum. "Abi, Yavuz şerefsizinin izini yine kaybettik."
Adam yerinde bir türlü durmuyordu zaten. " Merak etme Baran ben onun ortağını çoktan buldum. Yakında Yavuz'a da ulaşacağız."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüreğim Sende Kaldı
Чиклит"Bana oyun oynadın, resmen oynadın benimle! Sana güvenmiştim ben be! " Onur başını yere eğdi. Benimle göz göze gelmemeye çalışıyordu. " Kaldır kafanı. Hadi gidip bir yerlerde kutlayın bunu, zaferinizin tadını çıkarın. Nasıl kandırdık ama şu salağı...