27-

3.7K 113 1
                                    

Aradan bir kaç gün geçmişti. Onur'un telefonlarını açmıyor, kapıya gelse bile odamdan dışarı çıkmıyordum. Ondan bir an önce boşanmam lazımdı. Telefon rehberimden Asya isimli kişiyi bulup aradım. Bir kaç çalıştan sonra telefonu açtı.

" Merhaba , rahatsız ediyorum kusura bakma. Yardıma ihtiyacım var. "

Asya benim çocukluk arkadaşım oluyordu. Daha yeni Bursa'ya taşınmıştı ve burada çalışıyordu. Tahmin edileceği üzere avukattı. Bir süre konuştuktan sonra sabah buluşmak üzere sözleşip telefonu kapattık.

**

" Boşanman biraz zor gözüküyor Alya. Bu adam öyle bir düzenek hazırlamış ki ondan boşanmaya kalkarsan çok yüklü bir tazminat ödemek zorunda kalırsın. İmzan olmasa tamam bir şekilde sahte imzadan dava bile açtırırız ama belgelerdeki senin imzan. "

Onur ile avukatlık bürosunda buluşmuştuk. Boşanmak istemediğini söylemişti.

" Sen nasıl bir insansın Onur? Beni ne hâle soktuğunun farkında mısın? " Özür dilemek yerine pişkince avukatıyla birlikte bana imzalattığı belgeyi gösterdi. Asya bile bir şey yapamıyordu. Sinirle odadan çıkıp kapıyı kapattım Onur da arkamdan çıkmıştı.

" Beni sinirlendirme. Biz boşanmayacağız Alya. Duydun mu? O kelimeyi çıkar kafandan. Boşanmak yok, tamam mı güzelim? "

" Bana güzelim deme! Herkese her şeyi anlatacağım. Abime bütün yaptıklarını anlatacağım, Mert'e de! " Kahkaha attı. Hiç utanmadan bir de gülüyordu.

" Abine ya da başka birine bir şey anlatacak olursan işte o zaman kötü tarafımı görürsün. Ben yanarsam herkesi yakarım Alya. Eğer benimle gelmezsen olacaklardan ben sorumlu değilim. "

" Korkmam için söylüyorsun, hiç bir şey yapamazsın. " Belindeki silahı çıkarıp birden alnıma dayadı, namlunun soğukluğu tenimi ürpertmişti. Korkuyla ona baktım. Silahı indirdiğinde elimi eline kenetlemişti.

**

Eve geldiğimizde hiç konuşmadan salona geçip oturdum. O da yanıma oturdu.

" Alya, özür dilerim. Ne desen haklısın ama senden vazgeçemem. Seni kaybedemem anladın mı? Bak sana söz veriyorum , yine anlaşmalı bir evlilik olacak sadece dışarıya mutlu gözükmeni istiyorum. "

Kafa salladım. Yine Alya ve boyun eğişleri. Aferin sana Alya. Hep böyle kurbanlık koyun gibi bekle. " Benden korkmanı istemiyorum, sadece sözümü dinle." Cevap vermedim.

Onur'un evindeki yardımcı kadın gelip yemeğin hazır olduğunu söylediğinde odama çıkmak için merdivenlere yönelmiştim.

" Bu evde yemekler hep birlikte yenecek Alya. Tamam mı? Şimdi mutfağa geçiyoruz. "

Arkamı dönüp Onur'u görmemezlikten gelip mutfağa girdim. Mutfak epey büyüktü. Camın köşesinde iki tane saksı duruyordu. Tezgahın bir tarafında çikolata ve kurabiye kavanozları vardı. Yemek boyunca hiç konuşmamıştık. Masadan kalkıp tabakları toparlayacakken Onur kolumu tuttu.

" Deniz abla yapar bebeğim, sen şimdi yorgunsun gel odamıza çıkalım. "

Kadın da onu onaylarcasına kafa salladı. Bir şey demeden Onur'un peşinden odaya çıktım. Bu oda benim önceden kaldığım odaydı. Camın kenarında iki tane tekli koltuk , koltukların ortasında da küçük bir sehpa vardı. Odanın diğer köşesinde ahşap bir çalışma masası ve ahşap kitaplık vardı. Masanın üzerinde ise benim dizüstü bilgisayarım, not defterlerim, steteskopum duruyordu.

" Sen benim eşyalarımı mı getirdin? Ne hakla? " Onur gülüp beni yatağın üzerine oturttu.

" Burası bizim evimiz, eşyalarının burada olması çok normal. "

**
Onur odadan çıktıktan sonra çantamın içinde telefonumu aradım ama yoktu. Abimi aramalıydım. Üzerimi değişip salona indim. Onur koltukta uzanmış telefonundan video izliyordu.

" Onur, sabah işe gideceğim ama telefonumu bulamıyorum. Nereye koydun? Abimi aramam gerek." Onur cebinden telefonumu çıkarıp bana uzattı.

" İşe gitmiyorsun, evlilik izni aldım senin için. İki hafta bana alışman için yeter sanırım. Abini ara ama bir şey söyleme."

Kafa sallayıp abimi aradım. Sesini duyunca çok mutlu olmuştum. Özlemiştim onları.

" Ben de seni çok özledim abi. Evet, güzel gidiyor. İki hafta izinden sonra geleceğim. Tamamdır abi, Özge'yi benim yerime öp. " Telefonu kapattıktan sonra gözyaşlarıma engel olamamıştım. Onur gözyaşlarımı silip ona bakmam için yavaşça kafamı kaldırdı.

" Seni asla üzmeyeceğim. Sen benim dediklerimi yaptığın sürece her şey çok güzel olacak. Bu arada sana bir şey söylemem lazım. " Duyacağım  şeylerden korkarak ona baktım. Boğazını temizledikten sonra devam etti.

" Ben babana evlendiğimizi  söyledim. Ani bir şekilde olduğunu, senin onları arayamadığını  anlattım. Güzel karşıladılar hatta üç günlüğüne buraya gelecekler. "

Sinirle ayağa kalktım. " Ya sen niye babamı arayıp anlatıyorsun? Benden duyması  lazımdı senden değil. O şimdi ne kadar çok üzülmüştür, kendini kötü hissediyordur. Of Onur of! "

Onur gülümseyip koltuktan kalktı. Yanıma geldiğinde elinde küçük bir kutu vardı. Kutuyu açıp bana gösterdi. Kutunun içinde tektaş yüzük vardı ve ben pahalıyım  diye bağırıyordu.

" Gerçekçi olsun istiyorum. Sen de ona göre davran olur mu? Annenler sabah burada olur , onlar buradayken aynı odada kalacağız. Ben odadaki  koltukta  yatarım. "

Benim bir şey dememe izin vermeden Deniz ablaya misafir odalarını  hazırlamasını  söyledi. Ev iki katlıydı. İlk girişte küçük bir tuvalet vardı,  tuvaletin  karşısında  boydan bir ayna duruyordu. Daha sonra geniş bir salon ve mutfağa açılan kapılar vardı. Üst katta misafir odaları  ve tuvaletler bulunuyordu. Diğer katta şık bir oturma odası,  iki yatak odası ve çalışma odası vardı. Evin bahçesi kocamandı ve büyük bir yüzme havuzu  vardı. Bu evde şimdiden kendimi  kapana kısılmış hissediyordum.

**

Duştan sonra biraz uyuyup dinlenmiştim. Aşağı indiğimde  Onur ortalıkta gözükmüyordu. Mutfağa  girdim. Deniz abla mutfağı toparlamış   yemek yiyordu. Beni görünce hemen ayağa kalktı. " Ne istemiştiniz, hemen vereyim. " Omzundan tutup  onu oturttum.

" Benimle sizli  bizli  konuşmana  gerek yok abla. Sen yemeğini  ye."

Daha sonra birlikte kahve içmiş ve sohbet etmiştik. Ona ailemi anlatmıştım. Onları çok özlediğimi,  burnumda  tüttüklerini.. " Mira tarçınlı kurabiyeye bayılır, iznin olursa mutfağı kullanmak  istiyorum."

Deniz abla gülümsedi. " Burası  senin evin kızım. İçinden ne geliyorsa onu yap. "

İki tepsi kurabiye yaptıktan  sonra kurabiyeleri kavanozlara koyduk. Mira her Pazar benden bu kurabiyeden  yapmamı  istiyordu en son ne zaman yapmıştım hatırlamıyorum bile. Saate baktığımda  gecenin üçüne geldiğini  gördüm.  Onur evde değildi. Bu benim işime de gelmişti. Deniz ablaya iyi geceler dileyip  odama çıktım. Tam ışığı  yakacaktım  ki birisi ağzımı  kapattı. Diğer eliyle de kapıyı  kapatıp  kilitledi.

" Sakin ol güzelim benim! Elimi çekeceğim ama bağırmak  yok  tamam mı? " Kafa salladım. Elini çektiğinde hışımla ona döndüm.

" Mert, ne işin var burada? Ne olur Onur gelmeden git, yanlış anlayacak." Ama o gitmek yerine bana sarılmayı  tercih etti. Sarılışına karşılık vermedim ama sarılmak istiyordum. Kendimi tutup onu ittim.

" Çok özledim seni, iyi olduğunu  görmem lazımdı. O it sana kötü davranmıyor değil mi? " Tekli koltuğa oturdum o da yatağın kenarına oturmuştu. " Biz evliyiz Mert. Lütfen  git. Beni zor durumda  bırakma. "

Kafa sallayıp  yanıma gelip diz çöktü. Elleriyle saçlarımı okşayıp alnıma küçük  bir  öpücük kondurdu. Tam o sırada kapının önünden bir ses geldi. Mert'in  ağzını  elimle kapattım.

" Alya? Uyudun mu? " Bu Onur'un  sesiydi. Korkuyla Mert'e  baktım.

Yüreğim Sende Kaldı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin