Mert-
Uykudan uyandırıldığımda saat sabahın dördüydü. Güney panikle beni aramış, ofise gitmemi söylemişti. İtiraz edip homurdansam da hızlıca giyinip ofise geçtim. Arabayı ofisin yanındaki alana park ederken yoğun duman kokusunu alabiliyordum. Sanırım birinin evi ya da dükkanı yanıyordu. Ofis hemen arka sokakta kalıyordu ve duman o bölgede daha yoğundu. Ofisin olduğu tarafa geldiğimde dumanın benim ofisimden geldiğini anlamıştım, bu olamazdı .. Ben buraya aylarımı vermiştim, tek hayalimdi benim. Hayallerimdeki mesleği yapıyordum ve çok mutluydum, şu ana kadar. Güney'in yanına doğru yürüdüm.
"Bütün bunlar bir şaka de ne olursun.Tüm emeklerin boşa gitti deme bana!"
Polis memuru bana yaklaşıp omzumu sıvazladı. "Kundaklama olmalı, camlar dışarıdan kırılmış ayrıca ofisin önünde boş bir benzin bidonu bulduk."
***
Ofisin bir haftalık işi vardı neyse ki fazla bir zararımız yoktu. Ofisi tekrardan dizayn etmek için bir mimarla görüşecektim. Eve döndüğümde Selin uyanmıştı, ona kısaca olanları anlattım. Korktuğunu gözlerinden anlayabiliyordum. Üzerimdeki is kokusuna aldırmadan ona sıkıca sarıldım. Ondan ve çocuğumuzdan güç alıyordum.
"Ben olduğum müddetçe sana korkmayı yasaklıyorum Selin Hekimoğlu."
***
Aradan bir kaç gün geçmişti. Güney'in bulduğu mimarla görüşmek için ofisin önünde bekliyordum. Daha doğrusu o bizi bulmuştu.
"Mert Hekimoğlu siz misiniz?" Arkamı döndüm. Karşımda otuzlu yaşlarının ortasında, koyu kahve gözleriyle bana bakan takım elbiseli bir adam duruyordu.
"Evet, benim siz de Emir Duraner olmalısınız." Gülümseyip elini uzattı sıkmam için. El sıkıştıktan sonra ofise girdik. Emir Bey ofise umutsuz vakaymış gibi bakıyordu. Sonra birden bana döndü. Bir süre yüzümü inceledikten sonra nihayet konuşmaya karar vermişti. "Halledilmeyecek bir şey değil Mert. Bu arada resmiyeti sevmem, lütfen sen de bana adımla hitap et."
"Madem öyle, seni evime davet etmek isterim. Hem güzel bir yemek yeriz hem de ofis için ne yapabileceğimizi konuşuruz. Eşimle de tanışmış olursun."
Emir ile güzel bir enerji yakaladığımızı hissediyordum. Ne istediğini bilen adamlardandı Emir ve ben ne istediğini bilen insanları severim. Farklı bir albenisi vardı herifin. Ve ben onunla anlaşacağımıza inanıyordum.
Selin-
Mert bir kaç saat önce arayıp yemeğe misafiri olduğunu söylemişti. Merak edip de sormamıştım. Zaten benim derdim bana yetiyordu. Pamir'e hiç bir şekilde ulaşamıyordum ve içimde bir sıkıntı vardı. Pamir'in telefonunun kapalı olması, Mert'in ofisinin kundaklanması çok germişti beni. Bu düşünceleri kafamdan atıp üzerime bir tişört bir de pantolon geçirdim.
Mutfağa indiğimde evdeki çalışanlar yemekleri hazırlayıp masayı da kurmuşlardı. Zil çalınca mutfaktan çıkıp kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açtığımda karşımda duran kişiyi gördüğümde başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü sanki. Pamir gelmişti. Yanında da Mert vardı. Çabucak kendime gelip yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirip onları içeri aldım. "Hoşgeldiniz, ben Selin." Pamir beni ilk kez görüyormuş gibi başıyla selam verip içeri geçti.
Mert, Pamir'i masaya yönlendirirken bir yandan da konuşuyordu. "İşte bak, benim dünyalar güzeli karım. Hayatım, Emir ofis için anlaştığımız mimar. Kendisi ofisi eski hâline getirmem için bana yardım edecek."
Yemeklerimizi sessizce yerken Pamir'e bakmıyordum. Kafamı kaldırdığımda Pamir'in gözleriyle yukarıyı işaret ettiğini gördüm. Çatalımı tabağın kenarına bırakıp oturduğum yerden kalktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüreğim Sende Kaldı
ChickLit"Bana oyun oynadın, resmen oynadın benimle! Sana güvenmiştim ben be! " Onur başını yere eğdi. Benimle göz göze gelmemeye çalışıyordu. " Kaldır kafanı. Hadi gidip bir yerlerde kutlayın bunu, zaferinizin tadını çıkarın. Nasıl kandırdık ama şu salağı...