“Buraya gelmemeliydin.” dedim karşımdakine bakarak. Babamın önüne siper olmuştum. Aaron’a sanki onu öldürmek istermiş gibi bakıyordu ki öldürmek istediği zaten açıktı.
“Sana bir daha ailemin etrafında olma dediğimi hatırlıyorum David.” Ses tonunun sertleştiğini hissediyordum. Annemde yanıma gelip babamı sakinleştirmeye çalışıyordu. Aaron içeri girmekte ısrarcıydı.
“Konuşmamız gereken bir konu var. Bu sadece benimle ilgili değil Sam. Sizi ve özellikle Katherine’i düşünüyorum. Lütfen.” Aaron’ı ilk defa bu kadar çaresiz görüyordum. Onu bu kadar üzebilecek şeyin ne olduğunu tahmin bile edemiyordum. Babam kenarı çekildi ve Aaron’ı salona yönlendirdi. Onlar gittikten sonra kapıyı kapattım ve arkalarından takip ettim. “Benden nefret ettiğinizi biliyorum ama aramızdaki sorunları hallettiğimizi düşünüyorum artık. Ben sizin tarafınızdayım. Bunu ispat etmek için her şeyi yapacağım. İnanın bana.” Babam cevap vermeyip sadece dinliyordu. Sabrının taşmak üzere olduğunu fark edebilmiştim ama yine de yoğun çaba harcıyordu.
“Buraya gelmemin sebebi, Ursula’nın yapabilecek olduğu şeyler… Onun aklından tam olarak ne geçtiğini bilmiyorum ama duyduklarım pek hoş şeyler değil. “ Aaron konuşurken gözü bir an bana takılmıştı. Bakışlarının yumuşadığını fark edebiliyordum.
“Artık sadede gelip bu evi terk etmeni istiyorum. Sadece iki dakikan var.” Babam Aaron’ın bana olan bakışlarını görmüş ve daha da öfkelenmiş gibiydi. Aaron ciddileşip babama döndü.
“Rebecca’yı tamamen yok edememiş olabilirsiniz. Sanırım Ursula onu geri döndürmeye çalışıyor.” Aaron durdu ve derin bir nefes aldı. “Duyduklarıma göre de, bunun bir yolunu bulmuş olabilir.” Annem Aaron’ın sözlerini duyunca dengesini toplayamamış ve geriye sendelemişti.
“David, bu mümkün olamaz! Onun yok olduğunu gördüm. Sen de yanımdaydın!” Babam dengesinin sağlam olmadığını anladığından annemin kolundan tutup ona destek oldu. Annem ile Aaron’ı aynı ortamda görmek, Ursula’nın bana gösterdiği anılarının aklıma dolmasına sebep oldu. Bu acı verici bir durumdu. Bu düşünceyi unutmaya çalıştım ve şuan ki duruma odaklandım. Rebecca’nın ne kadar kötü olduğunu bilmiyordum ama annem onun geri dönme fikrinden bile çok korkuyordu. Aaron ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledi.
“Bunu söylemek için gelmiştim sadece. Tekrar ediyorum, artık ben sizin yanınızdayım. Başka bir şey duyarsam veya görürsem size söyleyeceğimden emin olabilirsiniz. Ayrıca, Jessica, Angelica veya başkalarına ulaşman gerek. Senin gibi soultlar bu işin içinde olabilir ya da bize yardımcı olabilirler. İyi geceler.” Aaron birkaç saniyeliğine merdivenin yukarısına baktı. Ne yapmak istediğini anlamadığımdan kapıdan çıkıp uzaklaşmasını seyrettim. Babam kolumdan tutup beni salona doğru çekti.
*
Koltukta sızıp kalmıştım. Babam beni kucaklayarak odama çıkarıyordu. Bunu, “Le Male - Jean Paul Gaultier “ marka parfümünden anlayabilmiştim. Annemin evlilik yıldönümü hediyesiydi. Ben içimden bu kadar konuşacağıma babamla konuşmalıydım diye düşünmüştüm ama babam beni çoktan yatağıma yatırmış ve ışığı kapatmıştı. Gözlerimi tekrar kapatarak uykuya dalmaya hazırlanıyordum ki birinin ellerinin saçımda gezindiğini hissettim. Gözlerimi hızla açtım. Aaron karşımdaydı. Yatağımın ucuna oturdu.
“Senin gelmeni bekliyordum. İşaretimi anlamadın mı?” dedi şaşırmış gibi bana bakarak. Beni hala tanıyamamış olması garipti. Benden bir şey isteniyorsa söylenmeliydi. İşaretlerle uğraşamazdım. Meşgul bir insandım. Kafa salladım. “Tipik Kate. Ben de yatağında uzanıp senin gelmeni bekledim. Keskin duyularım sayesinde merdivenlerden birinin çıktığını duyunca, yine, balkona saklandım.” Şaşırmamıştım. Tipik Aaron diye içimden geçirdim. Niye geldin diye sormak istiyordum ama niye geldiği açıktı. Bakışlarında bunu görebilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ceset Dedi Ki
FantasyFısıltılar... Benim ne olduğumu bilmiyorsunuz ama umarım öğrenmek için merak duyuyorsunuzdur. İşte benim yalanlar, ölümler ile dolu hayatım. Hapishaneme hoş geldiniz.