Işıkların yanmasıyla birlikte, bizi çevreleyen kalabalığın dehşet içinde bir adım geri çekildiğini fark etmiştim. Bununla beraber gürültü dikkatimi dağıtacak kadar yoğunlaşmıştı, insanlar neler döndüğünü anlamaya çalışıyordu. Scott bir anda yanımda belirdi ve beni kolumdan çekerek sahnede duran cansız bedene doğru ilerletti. Ondan önce davranıp yerde uzanan cesede eğildim, ceset demek doğru değildi, belki de hâlâ yaşıyordu. Parmaklarımı tam arterine denk getirmeye çalışarak kızın boynuna bastırdım. Tenine değdiğim anda kız,"Mutlu Yıllar!" diye kahkaha atarak yerden kalktı. Kalbimin nasıl attığını tarif etmem mümkün değildi. Kaşlarımı çatarak kalabalığın içinde Jenny'i aramaya koyuldum. Ellerini havaya kaldırmış, masum olduğunu iddia eden bir yüz ifadesiyle yanıma yaklaşmıştı. İnsanların suratıma baka baka attıkları kahkahalarını duymazdan gelmeye çalıştım. Jenny'nin beni duyabileceği kadar yaklaştığına inandığım anda, dişlerimi sıka sıka konuşmaya başladım.
"Bunların hepsi senin başının altından mı çıktı? Cadılar Bayramı değil bu, yılbaşı." Başını hemen korkuyla iki yana salladı.
"Böyle bir şey yapacağından kesinlikle haberim yoktu. Caitlin'in korkunç şakaları sevdiğini biliyorum. Biraz ürkütücü biri... Üzgünüm." Söylediklerinin yalan olup olmadığını anlamak için gözlerinin içine bakmıştım, gözlerini kaçırmamıştı. Bu yüzden gerçeği söylediğine emin oldum ve daha fazla uzatmamaya karar verdim. Jenny'nin omzunun üstünden insanların dikkatinin bizden çekildiğini görünce rahatça pistten uzaklaşıp Scott'ın yanına ilerledim.
"Ne derler bilirsin, bir yıla nasıl girersen tüm yılın öyle geçermiş. Sanırım benimki şimdiden belli oldu." Cümlemi sonlandırdıktan sonra zoraki bir gülümsemeyi yüzüme yerleştirebilmiştim.
Scott ise böyle konuşmamdan dolayı sırıtmıştı. "Zaten ben de bu sene seni kovmayı düşünmüyordum." Söylediğini duyunca içimden gelerek gülmüştüm. Cüppenin üzerine palto giymek de çok zordu, bilmem belirtmiş miydim? Ellerimi kendi etrafıma sarıp ısınma çabalarına girdim. Burnumun ucunu kesinlikle hissetmiyordum. Ben kıpırdanınca Scott üşüdüğümü anlamış olacak ki, içki teklif etti. Hemen ansiklopedik bir açıklama yaparak onu bu fikirden soğuttum."Parmak uçları ve burun gibi bölgelerin olduğu yerlerdeki damarlar soğuk zamanlarda büzüşür, oraya giden kan akışı iyice yavaşlar. Böylece iç organlarımızın iç ısısını koruma amacıyla neredeyse tüm kan gövdeyi ısıtmakta kullanılır. Eğer alkol alırsam büzüşen damarlarım gevşeyecekler, ben ısındığımı sanacağım ama aslında organlarım zarar görecek. O yüzden hayır, kalsın lütfen." Ben öyle diyince elindeki cam bardağı imalıca süzdükten sonra yere koydu. Bu hareketinden sonra kıkırdamıştım. Karanlıktan bize doğru yaklaşan insan siluetini keskinleştirmek amacıyla gözlerimi kıstım. Boşa çabaydı. Ancak çok yakına geldiği zaman kim olduğunu anladım. "Ba-Zac!" Baba deme isteğimi son anda engelleyebildim.
"Arkadaşlarını da alıp dilek dilemek isteyebilirsin. Şuradan sola döndüğünüzde çok güzel bir çeşme var. Mutlu yıllar." Geldiği serilikte yok oldu. Onu görmeyeli onca zaman geçmesine rağmen yalnızca bunu söyleyip gitmesi boğazımın düğümlenmesine yol açmıştı. Yutkunup omzumu iki kez dürten Scott'a döndüm."Benim göremediğim şeyler görüyor olman hiç hoş değil. En azından bana haber vermeyi denesen, olmaz mı?" Onu hiç duymamış gibi davrandım. "Hadi gidip Jenny'i bulalım." Hızla içeriye girdim. Dışarıdaki karanlıktan, soğuktan sonra içerinin kuvvetli ışıkları ve sıcak havası beni afallatmıştı. Scott'ın beni takip ettiğini umuyordum, gözlerim hala ışığa alışamamıştı ve dar açıyla hayata bakmaya çalışıyordum. Jenny'i bulup kolundan sakince çektim.
"Burada bir dilek çeşmesi varmış." Kesinlikle orada görmem gereken bir şeyler vardı. Zac'in, yani biyolojik babamın, beni bu zamana kadar boşuna ziyaret ettiği hiç olmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ceset Dedi Ki
FantasiFısıltılar... Benim ne olduğumu bilmiyorsunuz ama umarım öğrenmek için merak duyuyorsunuzdur. İşte benim yalanlar, ölümler ile dolu hayatım. Hapishaneme hoş geldiniz.