Aaron, kanayan avucunu benden saklamaya çalışıyordu ama bu çabası boşaydı. Onu görmüştüm ve avucunun kanamasının nedenini anlayamıyordum.
“Elin kanıyor. Tıpkı benimki gibi.” dedim ona yaklaşarak. Elimdeki sızı geçmiyordu.
“Evet, Ursula David’i kendine bağladığın için laneti kırdığından bahsetmişti hatırladın mı?” dedi benden uzaklaşarak. Kafa salladım. Bu Aaron ile, sanırım ona başka türlü seslenmeye alışamayacaktım, sevgili olduğumuz gün Ursula’nın söylediği şeydi.
“Ursula, benim yani David’in annesi değil, Rebecca’nın büyükannesiydi. Rebecca’nın kaybetmesi için annene yardım etmiştim ve Ursula benden intikam almaya çalışıyordu. Eğer kalbime yenik düşmeseydim beni asla yenemeyecekti ama artık her şey için çok geç. Beni yok edebilmesinin tek yolu, sensin.” Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Aaron’dan ailemi kurtarmamın tek yolu yine bendim. Bunun gerçek olmamasını istiyordum.
“Mutlu olabiliriz. Herkesi ve her şeyi geride bırakırsan bunu yapabiliriz Kate. Senden vazgeçemem. “ Aaron bana öyle baktıkça kalbim daha çok acıyordu. Avucumun acısı yanında hiç kalırdı.
“Hayır, Kate. Bunu sakın yapma!” Jared yerde acı içinde kıvranıyordu. Onun sesi beni kendime getirmeye yetmişti.
“Buradan gitmeni istiyorum David Conner. Sevdiğim kişi Aaron’dı. O artık, öldü.” Son kez ona bakıp Jared’ın yanına gittim. Onu güç olsa da kaldırabilmiştim. Kafamı çevirdiğimde Aaron yok olmuştu.
*
Arabayı ben kullanmak zorunda kalmıştım. Jared kendinden geçmiş bir halde oturuyor olsa da bana belli etmemek için elinden geleni yapıyordu. Tüm gücü tükenmiş olmalıydı. Aaron’ın ona ne yaptığını sormaya bile korkuyordum. Aaron’ın bunu öfkeyle yaptığı belliydi, o nedenle yarattığı hasarı tahmin bile edemiyordum.
“Bir an onunla gideceğini düşünmüştüm.” Jared’ın sesi ürkmeme neden olmuştu. Gerçekten de gitme fikrinin bir an aklımdan geçtiğini söylemek çok aptalca görünebilirdi. Cevap vermedim.
“Hala onunla gideceğini düşünüyorum. Onu affedecekmişsin gibi geliyor ve bunca olan şeyden sonra nasıl yapabilirsin bilmiyorum.” Sabrımın sınırlarını zorluyordu. Arabayı kenara çektim.
“Jared, ben hayatımı yoluna koymaya çalışmak zorundayım. Onu hiç var olmamış gibi gösteremem. O vardı ve benim için özeldi. Kırgınım ve kızgınım. Bana sürekli bunu hatırlatmazsan daha mutlu olacağım. Aaron öldü ve bunun yasını tutmama izin ver.” Hayatımın hiçbir döneminde bu kadar sulu göz olmamıştım. Jared eliyle gözyaşlarımı silmeye kalkmıştı ama onu sert bir şekilde tersleyip direksiyona uzandım. Kendimi şuan daha huzurlu hissediyordum. Yol boyunca bir daha konuşmamıştık. Eve vardığımızda ise boş gözlerle odama doğru baktım. Aaron’ı odamın penceresinde gördüğüm günü anımsadım. Onun hayal olduğunu düşünmüştüm. Şimdi anlıyordum. O hep oradaydı ve beni izliyordu.
“Eve girip üstümüzü değiştirelim. Beraber okula gideriz.” Jared düşüncelerimi konuşarak bölmüştü. Arabadan indim ve eve doğru ilerledim. Annem ve babam evde yoktu. Hızla odama çıkıp bu lanetli elbiselerden kurtuldum. Elimdeki yüzüğü hala taktığımın farkında değildim. Başucumda duran komodinin çekmecesinde Aaron’la resmimiz vardı. Biri ve ben kim olduğunu biliyordum, resmi dışarıya çıkarmıştı. Çok mutlu görünüyordular. Sanki o ben, artık ben değildim. Yüzüğü elimden yavaşça çıkarıp çerçevenin önüne bıraktım. Saçımı gelişi güzel toplayıp odadan seri bir şekilde çıktım. Bu seri şekilde çıkış Jared’la çarpışmama neden olmuştu.
“Elini sarmalıyız.” dedi elimi avucunun içine yerleştirerek. Elimi hızla ondan çektim.
“Benden böyle kaçacak mısın? Seni üzen ben değilim.” Jared omuzlarımdan tutup beni sarsmıştı. Ondan kurtulup arabaya koşturup onu bekledim. Cevap vermek zorunda olduğumu düşünmüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ceset Dedi Ki
FantasiaFısıltılar... Benim ne olduğumu bilmiyorsunuz ama umarım öğrenmek için merak duyuyorsunuzdur. İşte benim yalanlar, ölümler ile dolu hayatım. Hapishaneme hoş geldiniz.