1. Bölüm - Sonun Başlangıcı

33.3K 792 204
                                    

Karanlık her yerdeydi. Beni yutan bu boğucu karanlıktan kurtarabilecek hiçbir şeyin olmadığına inanmaya başlamıştım. Karanlığın hissizleşmeme neden olduğu dakikalarda kulak tırmalayıcı bir ses işittim. 

"Delirdiğini düşüneceksin... İnanması zor olacak ama inanacaksın. Bu senin kaderin. Olan her şeyin bir nedeni vardır.

Acı çekmek ise seni büyütecek. Asla yılma. Eğer gerçekten çabalarsan tünelin sonundaki ışığa ulaşırsın. Henüz tünelin başına ulaşmış durumdasın. Önünde uzun bir yol var. Bu yol sonsuza uzanacak. Güçlü ol." 

Fısıltı şeklinde çıkan ses kesildiğinde beni hapseden karanlık son buldu. Gözlerimi maruz kaldığım yoğun güneş ışığı nedeniyle kırpıştırmak zorunda kalmıştım. Yerden kalktım ve ayaklarımın beni yönlendirdiği yere ilerledim. Küçüklüğünden beri ıslanmış toprak ve çimen kokusuna zaafı olan biri olarak bulunduğum ortamda oluşmuş bu kokuyu içime çekme ihtiyacı hissetmiştim. Derin nefes alış verişlerin arasında vücudumun kendi isteğimin dışında hareketlenmeye başladığını fark etmiştim. Çok geçmeden ne olduğunu anlayamadığım bir güç tarafından mezar taşının önünde diz çökmem sağlanmıştı.  Bir mezarın üzerine diz çöktüğümün farkındaydım ama buradan kaçamıyordum. 

Ellerimi soğuk mezar taşının üzerine koydum. Taşın üzerindeki çamuru silmeye çalışsam da ben silmeye çalıştıkça yeniden ürüyorlardı sanki. Veya ben deliriyordum. İkinci seçeneği yok saymaya çalıştım.

 "Onun öğrenmesine izin vermem." dedi biri. Mezar taşına gelmemi sağlayan o güç sesin geldiği yöne bakmamı engellediğine dair güçlü hislerim vardı.

 "Öğrenmeli!" bu sefer konuşan kişinin sesinden ne kadar öfkeli olduğu anlaşılıyordu. Bunun sebebi ne olabilirdi ki?

"İstediğin kadar çabala Katherine. Çamur gitmeyecek."

Kendisi öfkeli olabilirdi ama beni öfkelendirmeye çalışmasını anlayamıyordum. Bu davranışı beni durdurmaktan çok çamuru silmek için daha da uğraşmam konusunda hırslandırmıştı. 

"Yeterince eğlendin." dedi ilk duyduğum ses. Diğerine göre kesinlikle daha sakin olduğunu söyleyebilirdim.

Son bir hamleyle taşın üzerinde ismin yazılı olduğu kısmı silebilmeyi başarmıştım.

 David... 

Soyadını okuyabilmek için mezar taşına iyice yaklaşmış olsam da karanlık tarafından tekrar hapsolmuştum. 

Korkuyla gözlerimi açtığımda babam endişeli bir şekilde beni izliyordu. Rüyanın, kâbus demek daha doğru olur, bu kadar gerçekçi olması beni sarsmıştı. Terden sırılsıklam olmuş tişörtümü çekiştirerek yapay bir gülümsemeyi yüzüme yerleştirdim.

"Günaydın baba," boğuk çıkan sesime rağmen konuşmaya devam etmem gerektiğini düşünüyordum. "Saat kaç?" Gördüğüm kâbustan sonra ilgiyi başka yere çekmemin en iyisi olacağını düşündüm. 

 "Saat 8 olduğu için seni uyandırmaya gelmiştim ama buna gerek kalmadı. Sen iyi misin?" Ellerini yüzümün iki yanına koyan babamı rahatlatmak amacıyla hemen yatağımdan doğrulup yanağına öpücük kondurdum.

 "Kötü bir kâbus gördüm sadece. Önemli bir şey değil, kendime gelir gelmez hazırlanıp aşağıya ineceğim."babamın yanından kalkıp hızla lavaboya girdim. Musluğu açıp suyun yukarıdan aşağıya doğru akışını izlemeye daldım. David adında birini tanımıyordum, içimden bir his tanımamam gerektiğini de söylüyordu. Musluktan akan suyu avucuma doldurup hızla yüzüme çarptım. Kapıyı ısrarla yumruklayan annem kolejdeki ilk günüm için heyecanlı olup olmadığımı öğrenmeye çalışıyor olmalıydı. 

Ceset Dedi KiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin