Birinin beni dürtmesiyle başımı kaldırdım.Yanağıma yapışmış olan mikrobiyoloji notunu yatağıma bırakırken,gözlerim istemsiz anne iç güdüsüyle baş ucumdaki kavanoza kaydı.Ama kavanozun kapağı yere düşmüştü ve yatık bir biçimde duruyordu.Ve içi bomboştu.Yani odamda onlarca solucan mı vardı?! Bart neredeydi?! Yataktan inmek istemiyordum. Boş kavanozu aldım ve bağrıma bastım. Evlat acısı dedikleri buydu işte. Jared geriye doğru bir adım attığında içimi ürperten ‘cılk’ sesi çıkmıştı. Bir yavrum ayaklar altında ezilmişti işte. Hepsi benim yavrumdu ama ezilenin Bart olmaması için dua ettim.
“Kate, yataktan çıkmayacak mısın? Ne o,korktun mu? Ben onları çok sevdiğini sanıyordum.”
“Sen yaptın.” dedim ve gözlerimi kısarak ona baktım.”Şimdi ben nasıl bunları yeniden toplayacağım?!” dedim ve yataktan eğilip yerde solucan aramaya başladım. Şaşırtıcı şekilde hiç yoktu. Etrafıma baktığımda hiçbir yerde solucan olmadığını gördüm. Sinirle Jared’a döndüm. Elinde solucanlarla dolu kavanozu tutuyordu.”O zaten boş olan bir kavanozdu. Yalnız bir tane solucanı öldürmem gerekti, şakayı daha gerçekçi kılmak için. Senin için sorun olmaz değil mi?”
“Uykum açılınca saldırırım sana… Demek onu öldürdün… Bart’ı öldürmedin değil mi?”
“Bart şu en üstte duran değil mi? En kolay o alınıyordu.” Ağzım şok ile açıldı. Bart…ölmüş müydü yani? Kavanozu yatağıma bırakıp dizlerimin üstünde sürüne sürüne solucanın bedenine gittim.”Bart…seni hiç unutmayacağım.” Gözlerim dolmuştu. Aklıma ölen kaplumbağam Vincent gelmişti çünkü. Onu da aynı şekilde annem ezmişti. Kabuğundan gelen kıtırtıyı hiçbir zaman unutamadım… Başımı yerden kaldırdım.”Katil…” dedim sinirle. Jared yanıma çöktü.”Kate ağlıyor musun yoksa?”
“Ben ağlamayayım da kim ağlasın? Anneyim ben, anneydim… Şimdi babasına ne hesap vereceğim? Ona bakmayı beceremedim mi diyeceğim?”
“Kate kavanoza bak.” dedi ve yatağıma uzanıp kavanozu ellerime tutuşturdu. Bart hala kapağı açmaya çalışıyordu! Bart yaşıyordu!”Bart’ı ne kadar sevdiğini fark ettim. Altlarda duran bir solucanı aldım. Anne olduğunu iddia ediyor ama daha çocuğunu tanıyamıyor.” Alayla gülüp ayağa kalktı. Ben de ayağa kalkmıştım.
“Ne yapayım hepsi birbirine benziyor.” Kollarımı göğsümde kavuşturdum. Gözlerini devirdikten sonra odadan çıktı. Gitsin, pis şakacı.”Anne sana mama versin mi Bart?” dedim ve kavanoza dokundum. ”Çok beklersin önce kendim yiyeceğim. Anne iyi olsun ki Bart’a baksın ama sakın babaya bunu söylemek yok. Aramızda.” Kavanozu masaya bırakıp tuvalete doğru yol aldım.
*
İnek olmamın yararları şu ana kadar quizlerimin iyi geçmesiydi. Telefonumun çalmasıyla Jenny ile cevaplarımızı karşılaştırmayı kesmek zorunda kaldık.
“Senin işine yarayabileceğini düşündüğüm bir şey buldum. Benimle kafede buluş.” Chad hiçbir şey dememe fırsat vermeden bunları söyleyip telefonu kapatmıştı. Jenny’i de sürükleyip kafeye götürdüm.
*
“Chad, otopsinin ne zaman yapılacağını nereden öğrendin?”
“Sana hiç söylemedim ama o kız benim sınıf arkadaşımdı. Bugün dersten önce konuşuyorlardı. En yakın arkadaşı söyledi.” Kaşlarımı çattım.
“Bakalım Andrew’u şüpheli kılabilecek bir şey bulabilecekler mi? Chad, kızın ailesiyle konuşmalıyız.” dedim ve masadan çantamı kapıp ayağa fırladım. Jenny’e kalkmasını belirten bir işaret yaptım.”İşiniz bittikten sonra haber ver. Scarlett’in evine gideriz. Benim maceraya atılmaya niyetim yok.” Chad’in kalkıp yanıma geldiğini görünce Jenny’i başımla onayladım ve el sallayıp uzaklaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ceset Dedi Ki
FantasíaFısıltılar... Benim ne olduğumu bilmiyorsunuz ama umarım öğrenmek için merak duyuyorsunuzdur. İşte benim yalanlar, ölümler ile dolu hayatım. Hapishaneme hoş geldiniz.