Bölüm -4- (Düzenlendi)

25.2K 649 11
                                    


Yazarın anlatımından devam ediyor.

Nazlı sabah Melih'in mesajıyla uyanmıştı. Bugün buluşacaklardı. Heyecanlı ve mutlu hissediyordu. Uzun zamandırlı hissetmediği kadar. Hafif bir şarkı mırıldanarak odasının kalın lacivert perdelerini aralayıp , kışın bütün güzelliğini odaya kattı. 

Banyoya girip uzun mis kokulu bir duş keyfi yaptı. Saçını ve vücudunu toz pembe havluyla sararak dışarı çıktı. Yanakları kızarmıştı. Heyecandan mı , yoksa sıcak duştan mı ? Bilemedi. Yatağını topladıktan sonra odasının giyinme bölümüne geçti. 

Turuncu dizlerinde bir triko elbise , elbisenin tam bitiminde başlayan siyah hafif topuklu çizme ve siyah peluş bir ceket alıp odasına geri döndü. Üstünü giydikten sonra beliren karnına baktı.  Aklında o kadar soru vardı ki genç kızın. Hafif dalgalı bırakıp omuzlarından sarkıttı bal rengi saçlarını. Makyaj yapmayıp aşağı inmeye karar verdi. 

Babası evdeydi ve masanın baş köşesine kurulmuş kahvaltı yapıyordu. Kızını görünce gülümsedi. "Nazlım bu ne güzellik." Kızın gözlerinin içi güldü. "Aman Harun bey sizin yanınızda lafımız bile olmaz" Harun bey kahkahayı patlattı. Oturup birlikte kahvaltı ederken babası boğazını temizlemek için öksürdü. Nazlı tüm dikkatini ona yönlendirdi. "Kızım bu akşam hiçbir yere gitme bir davete katılmamız gerek." Kaşlarını çattı genç kız. "Öğlen bir arkadaşımla buluşacağım ama akşama bir planım yoktu." Babası çayından bir yudum aldı. "Peki nereye davetliyiz babacım?  " dedi merakla. "Avukatım var ya hani dün gelen , o nişanlanıyormuş. Çok ısrar etti gitmezsek ayıp olur." Yediği peynir boğazına kaçmıştı. Kesinlikle Nazlı o adamı bir daha görmek istemiyordu. Hele ki nişanlanmasına şahitlik edecek değildi.! Suyundan bir yudum alıp rahatlamaya çalıştı. "Ben gelmesem daha iyi olacak. Sanırım akşam bir dersim vardı. Unutmuşum." Orada işi yoktu. Çocuğunun babasının nişanına gitmesine giç gerek yoktu. "Ben geleceksin dedim mi geleceksin Nazlı lafımı ikiletme." Derin bir iç geçirip tabağına baktı iştahı tamamen kapanmıştı hatta biraz midesi bulanıyordu. Nazlı izin isteyip evden dışarı attı kendini. Arabasına binip sahile indi. Kendini tek rahatlatacak şeydi şu an denizdi. 

Biraz oturup kendini bırakıp etrafı , denizi , gökyüzünü , ileride konuşan sevgilileri dinledi. Elini karnına koydu. Candan öte canı.  biraz kafa dağıttı. Cafeye vardığında etrafına baktı , Melih bir köşede oturmuş manzarayı izliyordu. Sessizce yanına yaklaşıp oturdu. "Nazlı hoş geldin" dedi gözleri parıldıyarak. Nazlı kalp atışlarının hızlandığını hissetti."Hoş buldum. Umarım çok bekletmemişimdir."  İkisinin gözleri bir birine değdi. O kadar güzellerdi ki o bakışlar , kaç konuşmaya bedeldi. "Yok hayır bekletmedin." Nazlı'nın öne gelen saçlarını parmaklarının arasına alıp geriye itti Melih. İkiside büyülenmiş gibiydiler. Garson seslenmese saatlerce öyle kalabilirlerdi. "Pardon sipariş verecek miydiniz ?" İkiside utanarak gülümsemişlerdi. "Bana sade bir türk kahvesi , hanımefendiye de bol kremalı latte". Şaşırmıştı kız. Nasıl biliyordu latteyi sevdiğini bu güzel bakışlı adam.

Saatlerce biribirleri hakkında konuşmuşlardı. Sanki bebeğinin doktoru değildi de flörtüydü. "Peki bu bebek , yani bebeğinin babası kim ?" Nazlıyı biraz germişti bu soru. "Boşver tanımaya değecek biri değil." Melih kafası karışmışa benziyordu. "Ayrıldınız mı yoksa terk mi etti seni ?" Genç kız çok saçma bir şekilde Melih'e gerçekleri söylemek istiyordu ama çekiniyordu. "Aslında bu bebek kazara olan bir şey. Bir gecelik hatadan olan bir mucize diyelim." dedi Nazlı toparlayarak. 

Melih içten gülümsemeyle baktı kızın gözlerine. ''Bu bebeğin babası ben olsaydım şu an mutluluktan ölüyor olurdum. Eminim babası öğrense o da mutlu olurdu Nazlı. Belki de öğrenmesi gerekiyordur.'' Derin bir iç çekti Nazlı " Hiç sanmıyorum Melih. Bir kaç saatlik tanıdığın bir kadının sana gelip baba oluyorsun demesi çok farklı bir şey." Öğrenmeden bilemezsin ama.'' Kafasını çevirip iki mavinin buluştuğu noktaya baktı. ''Aldıralım , korunmadın mı , benden para mı kopartmak istiyorsun. Banane bebekten. Derse ben hiçbir şey yapamam haklı çünkü aptalca ve kocaman bir hata yaptım ve bu hatanın bedelini tek başıma ödemeye hazırım. Kimseye ihtiyacım yok.'' Melih elini uzatıp denizi izleyen genç kadının elini tuttu. ''Biliyorum söylediklerim çok aptalca gelecek ama ben ne olursa olsun senin yanında olmaya hazırım Nazlı. Bu yükü beraber sırtlayabiliriz. Daha iki kere gördük birbirimizi biliyorum ama ben bu bebeğe babalık etmeye hazırım.'' Nazlı göz yaşlarını daha fazla tutamadı. Ne güzel bir adamdı bu böyle. Sessizce "Çok teşekkür ederim Melih. Bunun benim için ne kadar değerli olduğunu bilemezsin." Biraz daha kaldılar orada. Birlikte geçirdikleri her dakika biraz daha bağlandılar biribirlerine. Sanki yıllardır tanışıyorlarmış gibiydiler. Çok zor bir şekilde vedalaşıp ayrıldılar. İkisinin de kalbi o kadar farklı bir ritimle atıyordu ki bunun adı sanırım aşktı.

Nazlı eve vardığında mutluluk sarhoşuydu. Şarkı söyleyerek merdivenleri çıkıyordu. Tam odasına girecekti ki babası seslendi "Nazlı bir saate çıkacağız haberin oldun kızım." Bir de bu vardı şimdi. Oflayarak kendini sırt üstü yatağa attı. O gözler , o bakışlar çıkmıyordu aklından. "Bebeğine baba olmaya hazırım .." Halbuki Nazlı bile bebeğe anne olmaya hazır değildi. Ne kadar cesurdu ama. Nazlı giyinme bölümüne geçip kendine elbise bakmaya başladı. Kırmızı bir elbise geldi eline sırtı tamamen açık , göğüslerini saran ve bel kısmında olan püsküller elbiseye ayrı bir hava katıyordu. Elbise çok dardı ama bel kısmındaki püskül detayı karnını hiç belli etmiyordu. Yerlere kadar uzanan saten bir elbiseydi. Saçlarını ortadan ayırıp iri bukleler yaptı. Siyah buğulu göz makyajı ve kırmızı rujuyla adeta dergiden fırlayan kızlar gibiydi. Harun beyin seslenmesiyle beyaz kürkünü ve kırmızı el çantasını alıp çıktı. Arabaya binip yola çıktılar. Nazlı telefonuna mesaj gelmesiyle heyecanlandı. Telefonu eline aldı. Heyecandan şifresini iki kere yanlış yazmıştı.  Yazan Melih'ti. "Nasılsın , seni merak ettim." Kelebekler midesinde dans ediyordu. Onu merak etmişti. "Iyiyim merak etme. Şimdi bir yere davetliyiz oraya gidiyorum." yazıp göndermişti. Neden şimdi açıklama yapmıştı ki ? "İyi olmana sevindim. Güzel eğlen." , "Teşekkür ederim." yazıp telefonu bıraktı. Kafasından tek bir şey geçiyordu 'Demek beni merak etmiş'.

Araba büyük bir yalının önünde durdu. Zengin ve pisliğin tekiydi , ondan da bu beklenirdi zaten. Babasının koluna girip evin girişine ilerlediler. İçeri girdiklerinde çok kalabalık olmadığını gördüler. Kocaman bir salondu , uzun kokteyl masalarıyla doldurmuşlardı. Bir köşede süslü bir masa vardı. Savaş ve Gaye yazıyordu. Kızın gözleri etrafa bakındığında tanıdık çok kişi göremedi. Biraz sonra alkışlarla Savaş ve nişanlısı merdivenlerden inip aralarına katıldı. Demek kız buydu. Sarışın ve renkli gözlüydü . Savaş'ın gözleri etrafı izlemiş sonra da onun gözleriyle buluşturup , baştan aşağıya süzüp  meydan okurcasına bakmıştı. Nazlı karnında çok minik bir hareketlilik hissetmişti. Bu bebeğiydi. Nazlı kafasını yavaşça başka yönlere çevirdi ve gördüğü kişiyle nutku tutulmuştu. Acaba bu anı kafasından mı kuruyordu . Şu an bir hayal ürünü müydü?

Ne işi vardı bunun burada ?

Mucize Gibi Hatam {TAMAMLANDI}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin