Bölüm -21-

14.2K 446 32
                                    


Adam gitti , kadın bitti.
Kadın gitti , adam yok.

Melih Nazlı'yı terk edeli tam bir hafta olmuştu. 

Ölüm gibi geçen bir hafta.

Nazlı ve bebeğini o hastanede bırakıp gideli tam bir hafta. Ne bir mesaj ne de bir haber sadece anlaşmalı boşanma için belgeler gelmişti. Nazlı ağlama krizine girmiş ve saatlerce kendine gelememişti. Tek bir lokma bile geçmemişti genç kızın boğazından. Hastaneden çıkalı iki gün olmuştu ama sadece pencerenin önündeki koltukta oturup Melih'i beklemişti.

Savaş bu olaylardan sonra sadakatsizliğini tekrar göstermiş ve ortadan kaybolmuştu. Aileler asla anlam veremiyorlardı Melih'in bu tavrına , hatta kızıyorlardı bile.

Hava iyice kararmış gece olmuştu. Bulutlu gökyüzü içi boğuk olan genç kızı daha da boğmuştu. Bebeği hala hastanedeydi ve yaşamak için savaş veriyordu. Bebeğine bile düzgün bir yaşam sunamamışken , aşık olduğu adamı nasıl ellerinde tutacaktı ki ? 

Kimsesi kalmamıştı. Verlığından güç bulduğu bir adamı kendi hatasıyla hayatından kovmuştu resmen.Ömrüm dediği adam çıkmaz sokağı olmuştu şimdi. Yoktu yanında. Yaralarını sararken yoktu yanında. Biliyordu genç kız çok hatalı olduğunu ama bir türlü adamın terk etmesini sindiremiyordu. Hani her ne olursa olsun yanındaydı. Ellerini alışık olduğu şekilde karnında gezdirdi fakat hissettiği boşluk onu ürpertmişti. Bebeği de yoktu şimdi. Annesine her hareketinde can olan yavru canıyla mücadele ediyordu şimdi.

Donuk hareketlerle banyoya girdi ve küvetin içini soğuk suyla doldurdu. Dudaklarında ise her gece uyumadan önce oğlu için mırıldandığı ninni vardı. Gözleri donuk ve buz gibi keskin bakıyordu.Dışardan biri görseydi onu delirdiğini veya seri katil olduğunu sanardı. Pijamalarıyla girdiği buz gibi sudan zerre etkilenmedi. Bilinci tamamıyla kapanmıştı. Sağ eline aldığı parlak ve keskin metale baktı. Melih'in jiletiydi. Her gün yüzünü temizlerdi. O anlar aklına geldiğinde gülümsedi. Sol elinde ise Melih'in en sevdiği mavi gömleği vardı. Burnuna götürüp derince soludu kokusunu. Belkide bu sondu.Evet bu sondu. ''Uyu yavrum uyu '' fısıltı gibi çıkan sesi banyonun fayanslarında yankılanıyordu. Gömleği son kez öptü , kokladı. Narin bir şeymiş gibi özenle bıraktı kenara. Sağ elindeki jileti ise yavaşça sol bileğine yasladı ve derince bir kaç iz bıraktı. Parmaklarında derman kalmayınca jileti de küvetin dışına attı. Gözleri kapanırken hala mırıldanıyordu.

''Uyu güzel yavrum uyu.''

Ve sabahın erken saatlerine dek bileklerinden akan sıcak kan buz gibi suyla birleşti. 




Sabahın erken saatlerinde Nazlı'yı kontrol etmeye gelen hizmetlinin sesiyle inledi tüm şehir. Açeleyle kızı sudan çıkarabilmeyi başarmıştı fakat uyandırmayı başaramamıştı. Tüm banyonun zemini genç kızın kanıyla kaplıydı. Hizmetli kız hızla ambulansı aramıştı. Genç kadadın hala kıpırdamadan yatıyordu kanlı banyo zemininde. Nabzı hayattan vazgeçen bir insan için ideal bir biçimde yavaş yavaş atıyordu. Sona yaklaşan serum damlaları gibi. Yavaş. 

Ambulansın ışıkları ve sesleri insanı ürpertiyordu. Hızlı bir şekilde pansuman yapıp hemen hastaneye doğru yola çıkmışlardı. Çığlık gibi ötüyordu sirenler. Bir can kurtarmak için. Hizmetli kız Harun beyi arayabilmişti zorlukla. Harun bey sadece hangi hastane olduğunu sorabildi.

Saatler geçmiş , gün aymıştı. Bekleyiş bitmemişti ama. Nazlı'nın bileğine fazlasıyla dikiş atılmış ve sarılmıştı. Hayattan kopmasına az dakikaları kala bulmuşlar onu. Vücudundaki kanın neredeyse hepsi tükenmiş. Fazlasıyla kan yüklemesi yapılmıştı ama hala Nazlı kendine gelememişti.

Herkes hastane koridorundaydı. Bir kişi eksik. O bir kişinin eksikliği herkes tarafından fazlasıyla hissediliyordu. Savaş ve Pelin bile gelmişti ama Melih gelmemişti. Eğer Nazlı gözünü açıp , Melih'i sorarsa kimsenin verecek bir cevabı yoktu.

Melih ise o sıralar yıkık bir şekilde oturuyordu. Haberi annesi vermişti ona. Bir yanı koşa koşa gitmek istiyordu bir yanı ise hiç bir şey yapmamak.

"Hayatım sıkma canını bu kadar. Belliki dikkat çekmek için yapıyor. Şımarık sürtük ne olacak !"  Livan'ın konuşmasıyla Melih dalgın dalgın ona bakmıştı. Bir haftadırlı Livan'ın yanındaydı. Kız eline gelen bu fırsatı asla kaçırmak niyetinde değildi. Adamı buz gibi soğutmuştu , bir zamanlar aşkından delirdiği kadını.

Melih bir kaç saat daha durabilmişti. Apartopar üstünü değiştirip hastaneye gitmeye başladı. Hala kadını affedememişti ama bbu durumdayken onu yalnız bırakacak kadar da vicdansız değildi.

Hastaneye vardığında herkes ona kötü bakışlarla bakıyordu. Abisini gördüğünde yine hatırlamıştı o lanet günü. Yine de her şeye rağmen ilerlemeye devam etti. Nazlı'nın babası Harun bey Melih'i gördüğünde direkt yakasına yapıştı.

"Nerdesin ulan sen. Benim kızım burada senin için kendi hayatından vazgeçerken nerdeydin Melih !"

Kimsenin karşı çıkacak bir sözü yoktu.

Çünkü sevdasına sahip çıkamayan bir insana söylenecek tek kelime kalmamıştır.

Yoğun bakımın kapısı açıldı ve koşarak içeri doktor ve hemşireler girdi.

"Hastanın nabzı durdu !"

Hastane bu bağırışla inledi.








Herkese selamlarrr.

Hikayemiz güzelce şekillenmeye başlıyor.

Melih'e hakeret köşesi.

Savaş'a hakaret köşesi.

Mucize Gibi Hatam {TAMAMLANDI}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin