Gidiyordu genç kız.Ağlaya ağlaya geldiği bu yolları geri dönüyordu. Bir daha gelmemeye yemin ettiği yere gidiyordu. İçi korkuyla sarsılıyordu. Üç dakikada bie uyuyan oğlunu kontrol ediyordu. İçi sıkılıyordu. Her an vazgeçecek gibiydi. Ama bir tarafıda gidip görmek istiyordu. Babasının evini , kendi odasını özlemişti. Bir aralar içini aşık olduğu ya da sandığı adamla beraber döşediği bir evi vardı. Eski Nazlı'yı o banyoda öldürmüştü.İçinden geçen ürperemeyle beraber gözüne bit tabela takıldı. 'İstanbul' yazıyordu. Başarmıştı , gelmişti işte. Bu saçma korkusu atmalıydı bir kenara. Her seferinde aynı şeyler yaşanmayacaktı. Buna izin vermeyecek kadar güçlüydü Nazlı. Elinde olan telefon titreyince Nazlı tekrar irkildi.
Yavuz Özoğuz:
''İyi misin ?''
İki kelimelik ufacık bir soruydu ama genç kadını heyecanlandırmaya yetmişti.
''İyi olmaya çabalayacağım.''
Hızlıca yazıp göndermişti cevabını. Çok geçemeden bir mesaj daha geldi.
''İyi olacaksın minik savaşçı.''
'Slk yhaaa.' Dememek için çok zor tutuyordu kendini. Bu adamda kendi yarasını çok iyi anlayan bir taraf vardı. Bir türlü çözemiyordu bu gizemi ama çok hoşuna gidiyordu. Hem heyecanlandırıp hem de dinlendiriyordu. Henüz çok az tanıyordu onu. Bir şans vermek veya yeni bir şeye başlamaya pek niyeti yoktu. Ama eğer olursa bu kesin Yavuz olurdu.Sadece geçmişte edindiği tecrübelerden dolayı bir ilişkiye hazır değildi. Ruhu hala çok yaralıydı.
Araba eski evlerini bahçesine giriş yaptı ve durdu. Nazlı hem hüzünlü hem de buruk bir mutluluk yaşıyordu. Arabadan önce kendisi inip oğlunu kucağına almıştı. Küçük bir çocukken babasına ısrarla yaptırtığı minik parka baktı.Genç bir kızken gece eğlenip geç bir saate eve geldiğinde , gizlice girdiği mutfak kapısına baktı. Ne de güzel masum anıları ve hayalleri vardı. Şimdi hepsi paramparçaydı.
Odasına girip yatağının üstüne oturmuştu. Çok sakin ve yavaştı. Sanki bu anı bir şeyler mahvedecekti. Banyo kapısına baktığında ilk hamile olduğu günü hatırladı.Ne kadar korkmuştu , kaç göz yaşı dökmüştü. Gecelerce uyumayıp ne yapacağını düşünmüştü. Sonrası , sonrası felaketti işte. Hız treni gibiydi. Gayet güzel gidiyorken , hızla aşağıya düşmüşlerdi.
Beyaz atlı prensi , kötü cadıyla kaçtığında ardında bebeğiyle kuleye hapsolan bir prenses vardı işte. Ama artık masallar bitmiş , mutsuz sonlar olmuştu. Bir varmıştı artık yokmuştu.
Oğlu ve kendine ufak bir banyo keyfi yaptıktan sonra biraz uyumuşlardı. Uyandıklarında akşamüstü olmuştu. Nazlı kalkıp giyinme odasına baktı. Sadece Kamer'e minik bir bavul hazırlamıştı çünkü elbiseleri o berbat evden buraya getirilmişti. Keten beyaz bir pantol ve yeşil ipek ipli bir bluz giymiş , yanına da krem ince bir ceket almıştı. Krem sivri burun ayakkabılarını da giydiğinde fazlasıyla asil ve olgun görünüyordu. Artık küçük bir kız çocuğu değildi. At kuyruğu yaptığı uzun sarı saçları ona daha ciddi bir ifade vermişti. Renkli gözlerine yaptığı siyah buğu , rengini daha da ortaya sermişti. Oğluna ise kot tulumunu giydirmişti . ''Yakışıklı oğlum benim. Sen bu gidişle kızların canını çok yakarsın.'' Sonra söylediği sözlerden çok pişmanlık duydu. ''Aman oğlum kimsenin canını yakma. Seni de canavarlaştırmasın bu dünya.'' Kamer boş gözlerle annesine bakıyordu.Oğlunun kafasına öpücük kondurarak telefonunu eline aldı.
Savaş'ın ismini yazıp , ara tuşuna kararsız kalsa da bastı. Dördüncü çalıştan sonra açılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mucize Gibi Hatam {TAMAMLANDI}
ChickLitBir gecelik hatası , Nazlı' nın hayatının mucizesi olacaktı. Bir hata kaç kere tekrarlanırdı ? Sadece bir kere gördüğü bir adamdan hamileydi Nazlı . Neler yaşayacaktı , hayat ona ne zorluklar sunacaktı , bunların hepsinden habersizdi. Olmaması ger...