Büyüdükçe zorlaşıyordu bu dünya. Her gün daha da fazla yoruyordu , yıpratıyordu hayat beni. Güldüğümde bile huzursuz oluyordum , başıma bir şey gelecek diye. Kendimi hep aptal bir kız çocuğu olarak görmüştüm ama şimdilerde güçlü bir kadın olarak görüyordum. Çok kez ölmeyi düşündüm ki öldürdüm de. Kurtuluş olarak gördüğüm şey bencillikten başka bir şey değilmiş , daha iyi anlıyorum. Gecelerce avaz avaz ağlamıştım. Yapamam , altından kalkamam bunların demiştim. Neden ben ? Diye beynimi yiyip durmuştum. Anlam verememiştim bir türlü. Çok iyi bir insandım ben , kime ne kötülük yaptım da bunlar benim başıma geldiş demiştim , defalarca kez. Cevabını ise şimdilerde aynada kendime bakarken anlıyorum. Benim büyüyüp , güçlü bir insan olmam lazımmış. Hatta kendimle savaşmam lazımmış. Daha iyi anlıyorum. Oğlumun uyurken yüzünü izliyorum. 'İşte' diyorum. 'Yaşadığım her şeyin mükafatı.' Çok daha fazla şükredip , daha az isyan ediyorum. Öyle olur olmadık şeylere ağlamıyor , ölümü aklımın en uzak rafına kaldırıyorum.
Çalan telefonumla düşüncelerden sıyrıldım.Arayan Savaş'tı.
''Alo''
''Nazlı. Nasılsın?''
Sesi çok durgun ve bir parça da üzgün geliyordu sanki.
''Ben iyiyim de , asıl sen nasılsın ?''
''Pek iyi değilim. Babam bu aralar çok hasta Nazlı.''
''Çok geçmiş olsun . Nesi var ?''
Derin bir nefes aldı.
''Son zamanlar da biliyorsun ki iyi şeyler yaşamadık. Haliyle babamda bundan çok etkilendi ve bir hafta önce kalp krizi geçirdi.''
''Çok geçmiş olsun. Yapabileceğim bir şey var mı ?''
''Aslında ben de seni bunun için aramıştım. Babam ısrarla Kamer'i görmek istiyor. ''
Söylediği sözlerle nefesimi tuttum.
''Biliyorsun. Son yaşananlardan sonra o şehre dönmem imkansız Savaş. Bunu isteme benden.''
''Nazlı lütfen anla biraz beni. Adam son kez torunumu görmek istiyorum diyor. Ne yapabilirim ?''
''Peki Savaş düşüneceğim.''
''Peki kendinize iyi bakın.''
Telefonu kapattıktan sonra yatağın ortasına fırlattım. İstanbul'a dönmek , o kadar zordu ki hatta bir parça imkansız. Yüzüm asık bir şekilde banyoya yöneldim.
Üzerimi giyip , oğlumu kucağıma alıp aşağı indiğimde mutfaktan gelen kokularla biraz daha olsun mutlu olmaya zorladım kendimi. "Kübra kızım yumurtaları tavaya direkt kırarsan ne olur , berbat olur. Önce geniş bir kasede iyice çırpacaksın öyle dökeceksin. Sonra yerken diyeceksin ki aaa benim parmaklarım nerede ?" Kapıdan gizli gizli babamın yumurta püf noktalarını dinlerken dayanamayıp kahkahayı basmıştım.
"Sonunda hanımefendi uyanabilmişsiniz."
Sözlerinin altındaki kinayeyle gözlerimi devirdim.
"Ben erken kalktım. Senin torunun geç uyandı asıl."
"Torunuma laf söyleme . Anasının kötü huyunu almış yavrucağız !"
Daha fazla babamın azarlamasını dinlemek istemediğimden masaya geçtim. Sofrada kuş sütü bile vardı. En son böyle güzel bir kahvaltıyı Gürkan'la hazırlamıştık. Aklıma düşen canım arkadaşıma hemen bir mesaj atıp , efsane kahvaltıyı kaçırmamasını söyledim. Babam özenle çırpıp pişirdiği yumurtaları da masaya ekleyince her şey tamamdı. Hem muhabbet ediyorduk , hem de keyif yapıyorduk. Muhabbetin ortasında çalan kapıyla ayağa kalktım. Oğlumu Kübra'ya teslim edip kapıyı açmaya gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mucize Gibi Hatam {TAMAMLANDI}
ChickLitBir gecelik hatası , Nazlı' nın hayatının mucizesi olacaktı. Bir hata kaç kere tekrarlanırdı ? Sadece bir kere gördüğü bir adamdan hamileydi Nazlı . Neler yaşayacaktı , hayat ona ne zorluklar sunacaktı , bunların hepsinden habersizdi. Olmaması ger...