Bölüm -12-

16.6K 458 10
                                    

Olmazlara yanalım bugün.

Üzerimdeki kan kırmızı elbiseye baktım . Karnımı belli etmeyecek fırfırlar vardı üzerinde. Keşke her günahın üstünü böyle kapatabilseydik. Belinden sonra kabarık tüllerle kaplıydı. Sırtımda minik bir işleme ve dekolte vardı. Saçlarım özenle yapılıp iki yanıma bırakılmıştı. Omuzlarımı örtüp elbiseye karışıyorlardı. Gözlerimde buğulu siyah makyaj dudaklarımda kırmızı ruj vardı. İşte bu bendim . Aynadaki gördüğüm babasının bacağına yapışıp üç gün kırmızı bir etek için yalvarmış küçük kızdım hala ama gözlerimin içindeki anlam değişmiti. İçimde bir can yeşeriyor , yetişiyordu. Benim bebeği. Benim günahım. Ellerim karnımdayken gözümden bir damla yaş aktı. Silmeden baktım yüzüme. Kendi yangınıma gönüllü olarak atlayan müstakbel kocamı düşündüm. Gözümden akan yaş kurumadan gülümsemişrim. Kahramanım.

''Nazlı hadi hazırsan çıkıyoruz.'' Ablamın sesini duyup. Giyinme bölümünden çıktım. Kapıda bizi bekleyen üç araba vardı. Eniştemin arabası , Semra hanım için gelen araba ve benim için gelen siyah takım elbiseli papyolu bir adet Melih'cim bey vardı. Beni gördüğünde gözündeki parıltıya ek olarak eşsiz gülüşünü o güzel dudaklarına yerleştirmişti. Ayakta duramıyormuş gibi kalbini tutup arabaya yaslandı. ''Vuruldum.'' dedi acı çeker gibi. Kıkırtımı dudaklarımı ısırıp engelledim. ''Beni ilk gördüğünde vurulmamış mıydınız siz ?'' Gülümseyip kafasını aşağı eğdi . Baş parmağızla üs dudağını kaşıdı. Hoşuna gitmişti.  kAfasını kaldırıp gözlerimi güzel bakışlarıyla buluşturmuştum. Elimi tutup kulağıma eğildi. İlk defa bu kadar yakındık ve benim çarpıntım tutmuştu sanırım. Heyecandan bebeği düşürebilirdim. ''Ben , seni her gördüğümde vuruluyorum. O nu ne yapacağız sevgilim ?''  Sevgilim mii ? Sanırım erimiştim çünkü iki kelimeyi bir araya getirecek aklım ve fikrim yoktu. ''Geç kalıyoruz bence sevgilim !'' Keyifli gülümsemesini bozmayıp kapımı açtı. Hem yakışıklı hem de centilmen ya. Acaba Savaç'la üvey kardeş olabilirler mi ? Yüzümüzde aptal gülümsemeyle romantik şarkılar eşliğinde nişanın yapılacağı mekana gelmiştik.

Arabayı valeye bırakıp ellerimi sımsıkı tuttu Melih. Her seferinde güç veren bakışları bu sefer de görevini yerine getiriyordu. Elimi daha da sıkıp içeriye doğru adımladık. İçerideki mütevazı kalabalık ve basının sesi kulaklarıma ilişiyordu. Gerilmiştim. İçimden dualar ediyordum. Büyük ve gösterişli kapı sesli bir şekilde açıldığında bütün bakışların odağı olmuştuk. Kimi kıskanç , kimi ilgili , kimi de zehirli bakışlardı. Herkeste gözlerimi gezdirirken bir köşede lacivert takım elbiseli Savaş'ı ve yanında onu hak edemeyeceği kadar güzel olan nişanlısı vardı. Bakışlarımı hızla çevirmiştim. Slow bir müzik başladığında ilk dansımızı yapmıştık. Lazerlerin altında dans ediyormuşum gibi hissediyordum. Tüm cemiyete güzel bir malzeme çıkmıştı çünkü.

Gece güzel devam ediyordu.Her şey olması gibiydi. Yüzükler takılmıştı ve benim en sevdiğim kısım olan pasta yeme , pardon kesme faslı da geçmişti. Misafirler tebriklerini iletip yavaş yavaş gidiyorlardı. Mekan iyice boşaldığında biz de ayaklanıp arabalara yönelmiştik.

Elbisem çok ağırdı . Karnımı da sıktığı için içinde kendimi çok rahatsız hissediyordum. Bir an önce eve gidip küvetimde yaşlanmak istiyordum. "Bir şeyler içmeye gidelim mi ?" Soru soran Pelin'di. Melih bana cevap hakkı vermeden atıldı. "Biz beraber bir şeyler yapmayı düşünmüştük." Aslında düşünmemiştik ama bu fikir hoşuma gitmişti. Savaş'ı ve onun pek gözde olan nişanlısını çekemezdim sanırım. Savaş bana son bir bakış atıp arabasına yöneldi. "Doğru ya siz çifte kumruları baş başa bırakalım. Gerçi siz çok yalnız kalmayın ikinci çocuğuda düğünden önce yaparsanız çok komik olur." Bu kız benimle , nişanlımla ve bebeğimle resmen dalga mı geçmişti ? Sinir kat sayım o kadar hızlı yükselmişti ki gözlerimden alev atmayı denesem başarılı olabilirdim. Melih kıza saldıracağımı anladığında arabanın kapısını açıp iteklemeye başlamıştı. O arsız kızın kafasını kopartmalıydım. Arabaya binip hızla onlardan uzaklaştığımızda hala çok sinirliydim. Kırmızı elbisemle aynı rengi alma yolunda ilerliyordum. "Nazlım lütfen sakin ol. Bak bebeğe bir şey olacak." ofladım. "İstersek beş tane çocuk yaparız ona ne oluyor yani ? Bir de komik oluyormuş. Nesi komik bunun erken anne olmak istememin mi ? Kendisi 40 yaşına gelmiş tık yok ama bana 'kimik ilir' diyor." Sustuğumda derin bir nefes almıştım. Melih delirdiğimi gözlemleyerek sakince konuştu. "Tamam haklısın söyledikleri çok saçmaydı ama lütfen sen sakin ol. Bak endişeleniyorum." İşte her yerde bu sihirli kelimeyi kullanıp beni yumuşatıyordu. Kendisine kıyamadığımı bildiği için zorla yaptırdığı her şeyin sonuna 'Beni endişelendiriyorsun ya da beni üzmek mi istiyorsun' cümlelerini ekleyince otomatik olarak yapıyordum.

Sessiz geçen kırk beş dakikalık yolculuğun sonunda bir uçurumun kenarındaydık. Deniz dalgalarını asi bir şekilde uçuruma çarpıyordu. Üstüme kendi ceketini çıkartıp vermişti. Kapımı açmaya gelene kadar sinsi bir şekilde bütün kokusunu içime çektim. Ferah ve keskin işte benim sevgilim. Kapımı açtığında kendimi dışarı attım. Arabaya yaslandım ve sadece gözlerimle hırçın dalgaları takip ettim. İkimizde susmuştuk. Yine sessiz sessiz anlamıştık birbirimizi. "Nazlı." adım dudaklarından fısıltı gibi çıkmıştı. Kafamı kaldırıp baktığımda gece gözlerine vuran ay ışığıyla tıpkı gökyüzü gibi bakıyordun. Derin ve ışıltılı. "Biliyorum her şey aceleye geldi ve ne olduğunu anlayamadan nişanlandık. Ama bilmeni istiyorum ki seninle başka bir yerde , başka bir zamanda tanışmış olsaydık ben yine seni hayatımda isterdim." Konuşmasını devam ettirirken bir dizini kırıp öbür dizini yere dayadı. Diz çökmüştü karşımda. "Tesadüflere inanmayan bir adamdım senden önce şimdi ise bir tesadüfe gönlümü kaptırdım. İyi ki sen ve minik adam benim karşıma çıktınız. Benimle evlenip , çürüyene kadar benim olur musun Nazlı ?"  Cebinden çıkardığı kutuyu açtığında içinde parıldıyanın yüzük olduğunu anlamamam salaklık olurdu. Göz yaşlarıma engel olamıyordum. "Evet. EVETTT." Çığlık atıp Melih'in dudaklarına dudaklarımı bastırmıştım. Onu ilk gördüğüm andan beri biliyordum hayatımda basit biri olmayacaktı. Alyansın yanına taktığı yanında iki mavi safir ortasında tek taş olan yüzüğe baktım. Ciddi ciddi evleniyordum. Gidiş yolum ne kadar kötü olsada sonuç mükemmeldi. Sevdiğim adamla ömrümü birleştirecektim ve minik bi oğlumuz olacaktı. Sanırım Tanrıdan isteyebileceğim her şeye sahiptim...



Bu bölümün sonunu pamuk şeker yerken yazdım. Seviyorum bu ikilinin birbirilerini sevmelerini. Bölüm hakkındaki düşünceleriniz nelerdir acabaaaa?

Mucize Gibi Hatam {TAMAMLANDI}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin