Bölüm -18-

15.8K 456 38
                                    

Bu bölümü daha geniş anlatabilmem için yazarın anlatımından devam ediyor.

Beğenmeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayınnn.💕💕💕

Kadının gözleri kararıp yer yığıldığında onu ilk fark eden Semra hanım olmuştu. Koşarak Nazlı'yı kucağına çekmişti. "Melihhhh yetiiiiş!"

Melih annesinin feryadını duyduğu an kötü bir şey olduğunu anlamıştı. Kalabalığı yararak annesinin yanına yetişti. Kucağında gördüğü bedenle yerinden kıpırdayamaz hale geldi. Bedeni ağırlaştı , yüreğinde hissettiği duyguyu en son beş yaşında annesini pazarda kaybettiğinde hissetmişti. "Oğlum ne bakıyorsun ! Kız gidiyor ambulansı ara." Melih hala algılayamıyordu annesinin söylediği kelimeleri. Her şey uğultu gibi geliyordu ona.

Tüm kalabalık Semra hanım ve kucağındaki kızın başına toplandı. Nazlı'nın kırmızı elbisesinde daha da kırmızı lekeler çıkmıştı. Duyulan ambulans sesiyle kalabalık yarıldı.

Her şey çok hızlı bir film gibi ilerlemişti. Ambulansa bindirilen Nazlı acilen doğuma alınmıştı. Çünkü bebeğin kesesi yırtılmıştı ve doğum kanalına düşmüştü. Melih perişan bir halde ameliyathanenin önünde bekliyordu. Kıpkırmızı gözlerinden arada bir iki damla yaş süzülüyordu. Harun bey ve kızı Aylin'in de pek farkı yoktu. Semra hanımlar düğünü bırakıp gelememişlerdi. Birileri ölümle cebelleşirken , birileri eğlenmeyi beceriyordu.

Aradan geçen yarım saatten sonra bebek doğmuştu ve yoğun bakıma alınmıştı. Fahat Nazlı dan hala bir haber yoktu.

Sessiz bekleyiş bir saat daha atmıştı üstüne. İçeriden yorgun bir şekilde çıkan iki doktorun üzerinde toplandı umutla bekleyen bakışlar. "Doktor bey kızımın durumu nasıl ?" Harun beyin ağzından dökülen kelimeler ona acı veriyor gibiydi. "Şu anlık durumu stabil ama çok kan kaybetmişti ve vücudu doğum için çok zayıftı. Hem bebek hem de kendi çok yıprandı." Melih yutkunmaya çalıştı. "Peki oğlum" diyebilmişti sadece. "Oğlunuzun durumu iyi fakat biraz erken bir misafir oldu. Dediğim gibi ikisi içinde çok yıpratıcı bir doğum oldu." Herkes sadece kafasını salladı. Doktor koridordo ilerlerken sadece dolu gözlerle dua ediyordu herkes.

Zorlu geçen gece bitmişti. Melih , Harun beyleri eve göndermişti ve kendisinin hep burada olacağını söylemişti. Sabah bir kere bebeklerini görebilmişti. Daha çok minik ve savunmasızdı. Dünyalarına gelen erken bir misafirdi. Nazlı ise hala uyuyordu. Aklı almıyordu Melih'in , bir gecede neler olmuştu öyle. Eski kalp yarası olan kız hala onu sevdiğini söylemişti , abisi evlenmişti ve son olarak oğlu doğmuştu. 

Melih , Nazlı'nın yattığı yatağın tam karşısındaki koltukta uzanıyordu. Bakışları bir saniye ayrılmamıştı seviği kadının üzerinden. Sabaha karşı  acılar içinde , ağlayarak uyanmıştı Nazlı. Hemşirenin ağrı kesici yapmasıyla uykusuna geri kavuşmuştu. Melih deliriyordu , elinden hiç bir şey gelmiyordu. Sadece oturup bekliyordu. Öğlen saatlerinde kapı çalmıştı ve kalabalık bir grup içeri girmişti. Melih'in ailesi ve Nazlı'nın ailesi gelmişti. Savaş'ın yüzündeki suçlu ifade dikkat çekecek cinstendi. Gece botunca dönüp durmuş ve uyuyamamıştı. Biliyordu , kendi yüzünden yaşanmıştı bunca şey. Bir tarafı ise heyecanlıydı çünkü kendi çocuğu doğmuştu. Herkes Melih'e sorularını yöneltirken , Nazlı inliyerek gözlerini açtı. ''Melih'' Zor duyulan fısıltısıyla Melih hemen elini tuttu. ''Burdayım sevgilim.'' Nazlı bir kaç kere yutkundu. ''Bebeği nerede ? Hissedemiyorum onu Melih.'' Hıçkırarak ağlamaya başladı iki sevdalı yürek. ''Bizi bırakmadı sevgilim , sadece bize erken bir sürpriz yaptı.'' Melih Nazlı'yı avuturken kendi de avunmak istiyordu. Aileler gözleri yaşlı bir şekilde evlatlarının , evladına yanmasını izliyordu. Savaş ise sinirliydi. 

Düğün mekanı tutacağı yere gittiğinde zaten şüphe duyduğu şeyden tam emin olmuştu. Bebeğin kendine ait olduğunu anladığı andan beri Nazlı'ya çok kızgındı. Nasıl ondan saklardı böyle bir şeyi. O zaman ne tepki vereceğini bilemiyordu ama minicik bir cana kıyacak kadar da vicdansız değildi. Melih' i deli gibi kıskanıyordu. Nazlı'yı gördüğü , hissettiği o geceden sonra hep bir yanı eksik kalmıştı. Kadının o kadar güzel bir enerjisi , ışığı vardı ki hayatının her günü , her anı onunla geçsin istiyordu. Nazlı'nın elini o tutmalıydı , ona bu kadar güzel bakmalıydı. O avutmalıydı genç kızı.Daha fazla bu görüntüye tahammül edemeyeceğini anladığında ise kendini dışarı attı. 

Harun bey kızının başına geçti ve saçlarını elleriyle düzeltti. ''Güzel kızım.'' Sesi o kadar yumuşaktı ki , kırılmasından korktuğu vazoya dokunan narin parmaklar gibiydi. ''Babacım.'' Gözleri , gece yağmur yağmış kaldırımlar kadar ıslaktı. ''Kendini nasıl hissediyorsun güzel kızım.''

''Eksik.'' diyebildi sadece genç kadın. Sağanak halinde akan göz yaşları konuşmasına engel oldu. Semra hanım daha fazla dayanamayıp lafa daldı. ''Aaa kızım neden böyle konuşuyorsun ? Bebeğin gayet sağlıklı , biraz erken oldu ama gayet iyi ve yaşıyor. Lütfen böyle konuşma.''  Bu sözlerden sonra Nazlı göz yaşalarını silip dikleşmişti. Evet Semra hanım çok haklıydı ama Nazlı'nın hüznü başkaydı. Bebeğini güzel taşıyamamıştı. Saçma sapan kişiler için canını sıkmıştı ve bebeği buna fazla dayanamamıştı. Ya daha kötü şeyler olsaydı , ya bebeği kaybetselerdi. 

Harun bey kızının perişan haline daha fazla dayanamayarak eve gitmek için müsade istemişti. Melih'in ailesi ve geldiğinden beri sessizliğini koruyan Pelin de onlarla beraber kalkmıştı. Giderken gözleri dolu , dudaklarında ise narin bir geçmiş olsun cümlesi vardı herkesin. Melih ve Ablası aşağı inmişlerdi yiyecek şeyler almak için. Nazlı ise tek kalmanın rahatlığı ile serbestce ağlamıştı. İçli içli ağlıyordu. Yataktan yavaşça ama acılı bir şekilde indi. Terliklerini giyip , yavaş adımlarla koridora çıktı. Karşısında duran hemşire hemen yanına geldi. ''Bir problem mi vardı acaba?'' dedi ilgili bir sesle. ''Bebek yoğun bakımı kaçıncı katta.'' Hemşire kız Nazlı'nın koluna girdi. ''Şuan izin verilen saat değil ama sizin için bir istisna yapabiliriz." Genç hemşireyi takip etti Nazlı. Tüm ağrılarını , yorgunluğunu unutmuştu. Heyecandan avuçları terliyordu. Asansöre binip 8. katın düğmesine bastılar. Kısa bir yürüyüşün ardından büyük cam bir pencerenin önünde durdular. Camın ardında fanusu andıran beşiklerin içinde minik bedenler vardı. Kadın sağ köşedeki minik bebeği gösterdi. "İşte Yazgan bebek." Nazlı dahaa iyi incelemeye başladı. Siyah ve uzun saçları vardı. Minicik burnu çok tatlıydı. Kaşlarını çatmıştı. Bebeği beynine kazımak ister gibi bir saat boyunca izledi. Ellerini , ayaklarını hatta tırnaklarını bile. Çok küçüktü. Nazlı'nın kalbi sızlıyordu oğluna her baktığında. Annesi gibi hayata sımsıkı tutunmuştu. Savaşmıştı yaşamak için. Nazlı gözlerinde yaş , dudağında tebessümüyle izliyordu oğlunu. "Nazlı nerdesin sen , her yere baktım." Yanına gelen eşinin elini tuttu genç anne.

"Bak Melih. Oğlumuz." Şimdi iki çift göz , minicik beden de geziniyordu. Elleri , parmakları , vücudu o kadar minikti ki. İnsan bakmaya bile kıyamıyordu. "Çok güzel değil mi ?" Gözlerini oğlundan ayırmadan sormuştu Melih'e. Derin bir iç çekti adam . "Çok güzel sevgilim. Dünyadaki her şeyden çok daha güzel." Ikiside hipnotize olmuş şekilde bebeklerini izliyordu.

"Hımm. Benden de daha güzel yani. Kıskanmalı mıyım?" Nazlı'nın Muzip sesi Melih'e harika bir enerji vermişti. "Senin yerin her zaman çok farklı sevgilim."  Nazlı aşık olduğu adama döndü. Kollarını boynuna sarıp dudaklarını usulca adamın dudaklarıyla birleştirdi. Tedavi eder gibiydi bu öpüş. Yavaş ve şefkatliydi. Mutlu birer anne ve babaydılar artık. Kalpleri huzur , mutluluk ve fazlasıyla heyecan yüklüydü.

Bu mutlu aile tablosuna uzaktan şahit olup , kıskançlıktan deliye dönen bir adet Savaş'tan habersizlerdi. Ama Savaş bu tabloyu susup izlemeyecekti. Çünkü gerçeklerin ortaya çıkma gibi kötü huyları vardı.






Biraz uzun bir bölüm oldu umarım severek okuyorsunuzdurr.

Savaş'ın bu kadar kin dolmasına ne diyorsunuz ?

Peki Melih ve Nazlı'nın aşkı.😍

Bu arada bebeğimize ne isim koysak acabaaa?

Mucize Gibi Hatam {TAMAMLANDI}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin