Oturduğu tuğlanın üzerinde, başında sanki tonlarca yük varmışcasına her zerresini ezberlemeyi ihmâl etmeden elindeki çivi ile toprağı deşeliyordu Abdullah usta.Buğulu bakışlarını Korhan yüzbaşıya çevirip;
"Tamam Yüzbaşım; Zorlada olsa bana o güveni verdin. Ne benim ne de oğlumun peşini aylardır bırakmıyorsun. Üç oğlum var biri değil üçüde feda olsun. " dedi içinde kor ateş, gözleri dolu dolu, gönlü vatan aşkıyla kavrulan inşaat ustası.
İki ay önce ziyaret etmişti Yüzbaşı.Altı aydır göz hapsindeydi bu aile ve oğulları 10 yaşındaki Rahman. Ustaya en sonunda söyleyebilmişti onu alacaklarını. Baba şaşırsada, itiraz da etse, haykırsada içerisindeki vatan aşkı ağır basmış, kabul etmişti Rahman'ı Aksakallılar himayesine vermeye. Şu gerçeği biliyordu; Rahman'ı almamaları için onlara ne sözü geçerdi nede gücü yeterdi.
Akşam en sevdiği çikolataları, bisküvileri yığmıştı önüne. Herşeyden habersiz olan annesine en sevdiği yemeği yaptırmış, güreşmişti eski pehlivan Rahmanıyla. Öpmüş, koklamıştı doyasıya.
Nereye gideceğini bilmeden arabasına atlamış, yarmıştı gece karanlığını gözünden akan yaşlara aldırmadan.
"Senden başka kimse bilmeyecek Abdullah usta. Biz seni daima bilgilendireceğiz Rahman hakkında." diyen yüzbaşı, karşısında oturan çınarın dizine elini atıp zorda olsa devam etti. Devam etmek zorundaydı. Onun için kolay olmayacaktı eti tırnaktan ayırmak ama mecburdu.
O kutlu nişan Rahman'a konmuştu bir kere.
"Ya annesi, ona nasıl izah edeceksiniz ? Rahman'ın durumunu o hiç bir şekilde bilmeyecek kayıp bilecek bunu biliyorsunuz..." dedikten sonra nasıl bir tepki ile karşılaşacağını bilmeden, tedirgin bir şekilde devam etti.
"Gerekirse ölü!"
Kaşlarını kaldıran Abdullah usta, güneşten kavrulan alnını kırıştırarak kendikendine mırıldandı.
"Rabbim bu nasıl bir imtihan? Bu nasıl ağır bir yük ? Canımdan bir parça koparıp yoluna veriyorum. Sen ona Hızır'ı yoldaş et Allahım."
Dolu gözlerle Yüzbaşı'nın gözlerine bir müddet baktıktan sonra titreyen sesi söse girdi.
" Bu durum olduktan sonra onu imanından başka hiç bişey ayakta tutamaz."
Derin bir iç çekerken gözleri boşluğa, çok uzağa dalmıştı.
" Dört tane oğlum olacaktı Yüzbaşı, Rahman'ın küçüğü Mert, Mert'in küçüğü Murad'dı. Murad hastalığa 2 yaşındayken yenik düştü. Bunları bilirsiniz zaten."
Murad'ı aklına geldiğinde toprağa sapladığı çividen ayırmadığı gözlerini acı bir tebessüm kapladı.
" Yerine Kağanımı verdi Rabbim!"
Karşısındaki ciddi adamın sohbetin başlamasından bu yana ilk defa tebessüm ederken görüyordu Yüzbaşı.
"Ne bilelim, sevmiş kurban olduğum." diyerek Yüzbaşı'nın dizine vurdu ve gözyaşlarını silerek çevik bir hareketle ayağa kalktı.
Nasırlı, sert elleriyle Yüzbaşı'nın omzunu sıkıp;
" Hadi yüzbaşı; görevin neyse onu yap." diyen Çınar, arkasını dönüp yapmakta olduğu inşaata doğru adımlamaya başladı.
Korhan Yüzbaşı 'Gitme !' der gibi elini uzatabilmişti. Artık Abdullah Usta için hiç bir kelimenin kifayeti yoktu.
"Yüzbaşı !"
Çınar'dan gelmişti bu ses;
'Seslenecek' beklentisi ile araca ilerleyen Yüzbaşı tam kapıya elini atmıştı ki büyük bir saygıyla olduğu yerde sıçradı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA MUHAFIZLAR
General FictionM.S 680 yılında 'Börü Budun' ismi ile doğdular. Kutluk Kağan tarafından kurulan, Devlet'in zor günlerine destek çıkan, Devlet yıkıp Devlet kuran Aksakallılar'ın önderliğinde, Türk-İslam toprakları ve milleti uğruna ailesinden koparılıp ölüm makinası...