Zümra'dan..." Ben sizi yerim, sizi yaradana kurban olurum. Siz annenizi mi tekmeliyorsunuz ? Siz babanız gibi kavgacı mı olacaksınız . "
Bebelerimle kendi kendime konuşurken başımı karnımdan önüme kaldırdığımda Kübra elinde çay tepsisi ile dikilmiş şaşkınlıkla beni izliyordu.
" Hıııııhhh hıh bu da oldu ! Daha doğmayan çocuklarla konuşuyorsun. İyice tırlattın. " deyip tepsiyi sehpaya bıraktıktan sonra iki elini manşet açar gibi birbirinden ayırarak anonsunu verdi.
" Şok şok şok ! Bir Kara Muhafız'ın ikizlerini taşıyan Psikiyatrist Delirdi. " dediğinde ikimizde birlikte gülmeye başladık. Gülme esnasında karnımın az da olsa kasılması dikkatimi çekmişti ama Kübra'ya söyleme gereği duymadım.
" Evet bende öyle düşünüyorum ama karnımdakilerin akıllı bir adamın kanını taşıdığı söylenemez. Onlardan geçti bana."
Boynumu yan tarafa yatırıp nazlı, şimarık bir kız çocuğu edasıyla söylemiştim bütün bunları.
Evet Rahman gitti !
Bukez rahmime tutunmaları bütün bunlara sabrettiğim, Rahmanıma; onun yolundaki savaşçısına sadık kaldığım için Rabbim'in bana armanıydı. Sanki Yaradan derdime ortak olsun diye 'Kalın' demişti karnımdaki sabilere. O kadar rahat bir hayat sürerken zayıf kalan rahmin bu kadar stresin ve üzüntünün arasında sağlam kalmıştı. Buna kim inanırdı ki ? Bu mucize değildi de neydi ?
Benim yaşadığımı yaşayan, rahmi gayet sağlıklı bir anne adayı sağlam kalabilir miydi ? Bu hep düşündürdü beni.
' Allah bilir ! '
Evet ' Onlar 'diyorum çünkü karnımda bir değil iki tane melek var.
Melek ! Benim meleklerim.
Rahman dan altı aydır haber alınamıyordu. Hiç aramamış, en basiti gizliden mektup bile yazmamıştı. Bazen şeytan'ın vesveselerine gelsemde, hiç bir zaman onun beni bırakıp gittiğine inanmadım.
O beni seviyordu ! O bana bağlı bir adam. Benim bir tırnağım için hiç düşünmeden canını verecek bir adam.
Şüphesiz o yaşıyor. Birgün bu kapıdan girdiğini, o en sevdiğim, bakmaya doyamadığım kara gözlerinin gülerken yuvalarında kaybolduğunu göreceğim.
Bana kapının pervazından tutunup yine Tokatımızın şivesi ile ' Nöğürdün haatun ! ' dediğini duyacağım.
O gelecek ! Görevini bitirip o muhteşem tilaveti ve yüreğimizi sızlatan sesi ile Fetih Suresini okuduktan sonra çocuklarının ismini kendi koyacak.
Bir yandan çay içip bir yandan bunları düşünürken kapı çaldı.
Annem gelmişti. Rahmanımın canı, kanı kapıyı açmamı bekliyordu.
Kapıyı açtığımda tahmin ettiğim gibi annem ve Rahman'ın en küçük kardeşi Kağan ile karşılaşmıştım.
Kağan'ı gördüğümde ağzım açık baka kaldım. Sadece iki yılda Rahman'ın boyunu geçmiş, kaşı gözü tamamiyle ona benzemişti.
Kağan ODTÜ'de mimarlığı kazanmış kayıt yaptırmak için buradaydı. Annem henüz bir ay önce gitmesine rağmen duramayıp, Kağan'ı bahane ederek tekrar gelmişti.
Annem'in boynuna atıldığımda sıkı sıkıya kucaklamama içindeki boncuklar belli bir mesafeden sonra izin vermiyordu.
" Yavruumm ! Bitanecik güzel gözlü kızım benim. " deyip iki elini yanaklarıma koyarak kendine doğru çekip öptü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA MUHAFIZLAR
General FictionM.S 680 yılında 'Börü Budun' ismi ile doğdular. Kutluk Kağan tarafından kurulan, Devlet'in zor günlerine destek çıkan, Devlet yıkıp Devlet kuran Aksakallılar'ın önderliğinde, Türk-İslam toprakları ve milleti uğruna ailesinden koparılıp ölüm makinası...