Kürşad'dan...' Ölüm ! '
Zıkkım olsun evi, zıkkım olsun arabası, zıkkım olsun parasıda puluda.
Bütün kötüleri kötü yapan o değil mi zaten ?
Dünya dönmesin dursun artık. Bütün kötülerin cayır cayır yandığını görmemiz için kopsun kıyamet.
' Rabbim sen bize sabır sükûnet ver. '
Yetimhanede büyümüştü. Yemin töreninde onun annesi yerine bizim annelerimiz sahip çıkıp basmıştı bağrına. Biz ne kadar yanında durmaya çalışsakta, ne kadar bizi öz kardeşi yerine koysada Ozan hep yalnızdı. Ne hısmı, ne akrabası, ne de bir kanbağı çalmıştı kapısını. Kardeşim yalnız gelmiş, bizi ve çocukluk aşkı Nilgün'ü mezarının başında boynu bükük, gözü yaşlı bırakıp yalnız gidiyordu.
Hoca;
" Şehidimizin yakınlarından iki kişi mezara inebilir mi ? "
Hocanın bu çağrısı daha bir ağırlık yapmıştı vücudumuza.
Mert gözyaşlarını silip, hiç düşünmeden boş mezara atladı. Peşinden bende inip başımı yukarı çevirdiğimde tabutun üzerindeki Türk bayrağı çıkartılmış, örtü misali başımızın üzerine gerdiriliyordu.
15 yaşında Polis Koleji'nde tanımıştık onu. Herşeye gülmeyen, hatta kahkahasına bile nadir tanık olduğumuz bir yapısı vardı. İnsanı huzursuz eden asık suratlılığı yoktu. Aksine, tebessüm dahi etse insanın kalbine huzur serpen bir yüzü vardı. Yetimhaneden olan alışkanlık mıdır bilinmez ama herzaman o önce giyinir, softadan ilk kalkan daima o olurdu. Operasyon alarmı çaldığında o beyaz tenine oldukça yakışan kamuflajı ile beş dakika sonra yanımızda bitiverirdi.
" Hadi lan daha hazırlanmadınız mı ? " dediği geldi aklıma.
Evet şimdi ise kamuflajlı o bedeni beyaz kefenle tabuttan çıkarılıyordu.
Ozan'ın cansız bedenini bayrağın altından Mert ile bana uzattıklarında
" İsyan etmeyin, sadece gözyaşı dökün." demesi tekrar yankılandı kulaklarımda. Sanki sözümüzde durup durmadığımızı görmek için bizi seyrediyordu başucumuzda.Baş tarafını Mert'e uzattıklarında, Mert soğukkanlılıkla dişlerini sıkıp Ozan'ın başını toprağa yerleştirdi.
Hoca çömeldiği yerden Mert'e bakıp;
" Ensesine toprak it aslanım. " diyerek telkinler veriyor; Mert, kardeşinin rahat uyuması için eksiksiz bir şekilde söylenenleri yapmaya çalışıyordu.
" Tamam kardeşim şimdi biriniz çıkın. Diğeriniz de aşağıdan verdiğimiz beton plakaları dizin. " dediklerinde Mert yalvarırcasına gözlerime baktı.
Ozan'ın bedenine sonkez ellerimi sürüp mezardan çıktım. Bana uzatılan beton levhaları Mert'e vermek için döndüğümde, Mert'i Ozan'ın kefenli başını iki elinin arasına almış alnından öperken gördüm.
Dizlerimi hissetmez olmuştum artık olmuyordu, dik duramıyordum.
'Olmadı be kardeşim ! Tutamadım sözümü hakkını helâl et.'
Gözyaşlarım dökülürken Mert'te Ozan'ın başını okşayarak kulağına belli belirsiz birşeyler fısıldıyordu.
" Senin için zaman kavramı kalmadı yiğidim, aslanım, koçum. Zaman artık bize ızdıraptır, sana kavuşmak için ölümü beklemek bize çiledir Ozanım. Nilgün bize emanet kardeşim, selam götür Resûle. " derken Mert'in içten yakarışına Hocanında gözündeki yaşı sildiğini gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA MUHAFIZLAR
Fiction généraleM.S 680 yılında 'Börü Budun' ismi ile doğdular. Kutluk Kağan tarafından kurulan, Devlet'in zor günlerine destek çıkan, Devlet yıkıp Devlet kuran Aksakallılar'ın önderliğinde, Türk-İslam toprakları ve milleti uğruna ailesinden koparılıp ölüm makinası...