39. BÖLÜM HAYDAR ALİ

1.1K 128 66
                                    


Bu bölüm en uzun bölümlerden biri oldu . Daldıkça daldım, ne kapatabildim, nede bitirmek istedim.

Bu bölümü desteğini esirgemeyen sonaysorhu@ kardeşime ithafen yazıyorum.

Kürşad'tan...

' Ulan Kartalı azbuçuk akıllı sanıyordum oda psikopat çıktı iyi mi ? '

Karabasan'ın işaretiyle Kartal'ın çakalı kaşla göz arası büyük bir gürültüyle masaya çarpması bayağı bir germişti bizi. Birde o kırılma esnasındaki kemik sesi eklenince kanımızın çekilmesi kaçınılmaz olmuştu.

Kırıldığında, insan iskelet anatomisine aykırı duran, başı aşağıya doğru sanki kopmuş gibi sarkan bedeni öylece seyretmek midemi kaldırmıştı.

O görüntüye daha fazla dayanamayıp, cesede ben gibi kaçamak bakışlarla bakan memurlara seslendim.

"Gençler ! Alın şu leşi aşağıya masada durmasın."

Salih ile Ethem cansız bedeni masadan sürüklerken pislik çuvalı gibi aşağı düşmesini seyrettik.

Ben, Mert, Ozan, Yavuz amir ve Kara Muhafızlar öylece gelecek haberi bekliyorduk.

Tekrar Ethem'le, Salih'e dönüp.

" Tamam kardeş hadi siz çıkın elinize sağlık ." dediğimde çocuklar gönülsüzce kapıya doğru ilerlediler. İstemiyorlardı; romanlarda okudukları bu yiğitlerin yanından ayrılmaya gönülleri razı değildi.

Toplantı salonuna sessizlik hüküm sürerken Karabasan parmakları arasına aldığı telefonunu tesbih misâli çevirip projeksiyon ekranındaki Şura'nın durdurulmuş eşsiz güzelliğine hareketsizce bakıyordu.

Diğer Kurtları seyrederken Rahman'ın telefonu çaldığında bütün gözler ona çevrildi. Daha birinci çalmasını tamamlamayan telefonu açıp hoparlörüne dokunduktan sonra masaya bıraktı.

"Dinliyoruz dayı !"

" Karabasan telefon elimize ulaştı iyi haber sinyal hâla aktif. Kötü haber ise adamlar tahminen sınıra doğru gidiyor. "

" Nasıl komutanım ? Ne demek sınıra doğru gidiyor ? Daha beş saat olmadı. "

Karabasan'ın sesi ne kadar sakin çıksada, aşırı gerildiği masaya bastırdığı elinde oluşan beyazlıktan belli oluyordu.

"Evet evlat. Şerefsizler bir yere kadar helikopterle gitmiş olmalı. Şuanki gittikleri hıza bakılırsa kara aracındalar."

" Neresi komutanım ? Bulundukları yer neresi ? " dedi telefona yaklaşan Gölge

" İki saat sonra Öncüpınar sınır kapısındalar. "

Bu kez söze giren Yavuz amir olmuştu.

"Hemen irtibata geçelim sınır kapısı ile !"

" Sakın ha Yavuz amir ! " deyip parmağını kaldıran Karabasan devam etti.

" Bu adamlar gözlerini kırpmadan kendini patlatan adamlar. Olası bir müdahalede hem oradaki aslanlar hemde ailem ölür. "

" Kesinlikle katılıyorum." dedi telefondaki Orhan Albay.

Karabasan telefona doğru eğilip;

"Komutanım siz bize Kiliste tüm mühimmatlarımızla bekleyeceğimiz bir yer ayarlayın. Bırakalım geçsinler. Durdukları yerde zaman kaybetmeden harekete geçeriz. " dediğinde ne Orhan, nede Korhan Albay'dan bir müddet ses gelmedi.

KARA MUHAFIZLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin