Merhabalar canolar! 😍O güzelim yorumlarınıza dayanamayıp bir gecede yeni bölüm yazmış olabilirim been! 🙈
Size çok çabuk gaza gelen bir yapım olduğundan daha önce bahsetmiş miydim? 😂Yorumlarınızın hepsini keyifle okudum. Ama internetim geçici bir süre kısıtlı olacağı için tek tek dönüş yapamadım. 😔
Ancaaak bunun yerine size erkenden bir bölüm daha atabilirim diye düşündüm. 🤩
Neyse...
Yine uzattım sanırım. 😁
Yorumlarda konuşamayınca buradan dökeyim bari içimi 😅Artan ilginiz için çok teşekkür ederim. İnanın bu beni öylesine hevese getiriyor ki! 😍
İnternetimden dolayı dönüş yapamasam bile yorumlarınıza yine tek tek bakacağım inşAllah. 🥰
İyi okumalar! ❤️
Soğuk hava, üzerindeki ince kazağı aşıp içini ürpertirken, umursamadan sıcak çayından bir yudum daha aldı genç adam.
Hafsa'sı gittiğinden beri, evinin bahçesindeki çardakta oturuyordu öylece.
Aklı da kalbi de karman çormandı. İçindeki duygular artık kendisini bile korkutuyordu.
Taze hisler değildi bunlar. Olamazdı.
Onun kalbi çocukluğundan beri aşinaydı kızın kalbine. Ama kabullenmek yirmi altıncı yaşının sonuna nasip olmuştu.Farkedemediği günlere yandı. Belki birkaç sene önce anlamış olsaydı, bu akşam kızın yalandan taktığı yüzük kendisine ait olurdu.
İç geçirdi.
Hafsa'ya karşı hep ince fikirli olmuştu; üzülmesine kıyamaz, mutluluğunda daha fazla mutlu olurdu.
Önceden bunlara ağabeylik derken, şimdi aşk diye haykırıyordu işte.Aşk...
Ne meret bir şeydi...
Sevdiği kıza sevdiğini bile söyleyemiyordu. Onun ağzından çıkan tek bir kelime bağlamıştı ağzını dilini...Sinirle araladı dudaklarını.
"Ulan madem benim gönlüme gelip kondun, gönlüme koyduğunu niye unuttun insafsız!"
Söylediklerinden sonra kısıkça güldü. Delirmişti galiba. Kalkmış aşka kızıyordu şimdi de...
Kızacak bunca şey varken üstelik...Hafsa ile akşam ki konuşmaları geldi gözünün önüne.
Sonra parmağındaki yüzük...
Ah! O yüzük değil miydi adamı bu soğukta bahçeye diken?
Kafayı yediğini sanmıştı. Kızın parmağında gördüğü yüzükle artık nefes alamayacağını düşünmüştü. Neyseki daha kesilmemişti nefesi. En azından şimdilik...Bir şeyi gümbür gümbür kabullenmişti bu akşam. Onun yanında birini görmeyi bırak, parmağındaki yüzüğe bile katlanamazdı.
İsminin yanına konacak başka bir isme dahi tahammülü yoktu.
O böyle biçareyken, ya Hafsa'sı günün birinde gelip evleneceğini söyleseydi?Ağaçlık bölgeye diktiği bakışları nemlendi yine. Hayatının hiçbir döneminde bu kadar çaresiz kalmamıştı.
Usulca araladı dudaklarını.
"Sen benim en zayıf yanımsın Hafsa'm..."Bağıra çağıra 'seviyorum ulan' demek varken, susmak zorunda kalışından nefret etmişti genç adam.
Cesaret meselesi değildi onunkisi. Cesaretin âlasına sahipti. Yalnızca sevdiği kızın böyle bir neden yüzünden üzülmesini ve aralarına set koymasını istemezdi.Dertli şekilde oflayarak yaslandı arkasına. Daldığı umutsuz düşüncelerden, yanındaki boşluğun dolması ve önüne çay dolu bardağın bırakılması ile sıyrıldı.
Ağabeyinin sesini işitince dönüp bakma gereğide duymadı."Hayırdır oğlum? Karşı ki dağları yıktın. Ne bu hal?"
Hüzünle gülümsedi Fatih.
Derdi karşı ki dağları yıkardı elbet. Bu dert ne dağ bırakırdı geride, ne bayır...
Gözlerini esen rüzgarla yapraklarını sallayan ağaçlardan ayırmadan mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜMTENİ
RomanceBirlikte büyüdü onlar... Fakat büyüdükçe değişti birinin hisleri. Arkadaşlık değildi bu içindeki, sevdi Hafsa. İçin için, gizli gizli sevdi Fatih'i. Kimi zaman diline kadar taştı aşkı, ama her seferinde zorlukla yuttu. Zira konuşsa Fatih yüzüne b...