Bölüm şarkısı: Pinhâni-Bülbülüm altın kafeste.
(Aşağıda belirttiğim yerde açabilirsiniz kuzular.)"Yiğit ağabey?"
Mustafa'nın adamı görür görmez tanıyıp, sıcakça karşılamasıyla daldığı yerlerden sıyrıldı Yiğit. Yüzündeki soğuk ve gergin ifadeyi silmeden sertçe tuttu çocuğun elini.
Farklı hissediyordu kendisini. Şimdiye kadar yaşamadığı bir korku yerleşmişti yüreğine.
Bu çocuk... Esra'nın yaşıtıydı sonuçta. Ondan daha iyi olan o başkası bu muydu lan yoksa?!Mustafa karşısındaki adamla tokalaşırken Esra açıkladı durumu arkadaşına.
"Yiğit, Yaren ve Yade'nin ağabeyi aynı zamanda."
Duyduklarından sonra silkinip, bakışlarını Esra'ya sabitledi Mustafa. Yan tarafta duran ve ona bakmayan ürkek kıza çevirmedi gözlerini tekrar. Ağabeyinin yanında bakacak değildi ya! Vallahi bu adamın elinde kalırdı yoksa!
Ama içten içe bir sıcaklık akmıştı bile gönlüne. Açık-kapalı ayrımı yapan bir adam değildi, fakat kapalı bir arkadaşı da olmamıştı şimdiye kadar. Hafsa ile proje yapmış olmalarına rağmen arkadaş seviyesine ulaşmamışlardı hiç. Her zaman bir sınır olmuştu aralarında.Rahat çocuktu o. Din-iman bildiği de söylenemezdi ayrıca. Dövmeli kolları, hippi giyim tarzıyla belki de bambaşkaydı karşısındaki kızdan. Bir sürü sevgilileri olmuş, bazıları ile fazlaca ileri bile gitmişti. Onu durduracak bir ilmi yoktu. Ama şimdi bir utanç baş göstermişti içinde. Sanki...karşısındaki kıza bakma hakkı yokmuş gibi...
Onun temizliği, yüzünden bile belliydi ve kendisi temiz kelimesinden epey uzak bir adamdı. Ne yüzle hoşlanabilirdi ki? Hem hoşlansa bile onunla diğer kızlar gibi olamazdı. Hızla toparlandı. Beğenmişti evet, ama olmayacağı apaçık ortadaydı.Yiğit, Mustafa'nın Esra'nın yüzüne bakarak daldığını farkedince sertçe temizledi boğazını. Bu sesle çocuğun bakışları kendisine döndü. Eğer o gözler biraz daha yanındaki kızdan ayrılmasaydı, acı bir kafa darbesiyle çekilmek zorunda kalacaklardı!
Mustafa ise adamı nasıl delirttiğinin farkında bile değildi. Onu sinirlendirmemek için kardeşine bakmamak adına, Esra'ya dikmişti gözlerini. Ama bu hareketin adamın bam teline basacağını bilemezdi ki...
Kısacık bir sessizlik olmuşken, tahammülsüz bir halde döndü kızlara Yiğit. Hemen arabaya gitmezlerse kendisini daha fazla tutamayacağını bilerek gergince konuştu.
"Tamamsanız yürüyün hadi arabaya."
Yade ortada dönen soğuk havadan habersiz okulu incelemeye devam ederken itiraz etti ağabeyine. Huylunun huyuydu bu da işte.
"Hayır ağabeeeey! Daha içeriyi gezmedik kii!"
Yiğit, Mustafa'nın bakışlarının yine Esra'ya çevrildiğini gördüğünde bu kez öfkesini taşırdığı sesiyle tısladı.
"Arabaya dedim Yade!"
Bu keskin ses tonuyla şaşkınlıkla döndü kızlar ağabeylerine. Normalde çabuk sinirlenen bir adam değildi Yiğit. Şaşırmışlardı haliyle.
Bir şey demeden arabaya yürümeye başladılar. Esra ise son kez baktı arkadaşına ve samimice gülümsedi. Yiğit'in acelesi olduğu için böyle yaptığını sandı. Hatta oyalandığı için bir güzel de azarladı kendisini. 'Aptal! Akşama kadar seni bekleyecek hali yok ya!'"Sonra görüşürüz o zaman Mustafa."
Mustafa arabaya giden kıza çevrilmek isteyen bakışlarını, zorla tuttu Esra'da. Ve dalgın dalgın mırıldandı. Yanındaki adamı daha bir çığrından çıkardığını anlamadan...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜMTENİ
RomanceBirlikte büyüdü onlar... Fakat büyüdükçe değişti birinin hisleri. Arkadaşlık değildi bu içindeki, sevdi Hafsa. İçin için, gizli gizli sevdi Fatih'i. Kimi zaman diline kadar taştı aşkı, ama her seferinde zorlukla yuttu. Zira konuşsa Fatih yüzüne b...