Sürpriiiiz! 😁Daha hâla çalışmam ve girmem gereken iki sınavım varken; ben oturup sizler için bölüm yazdım. 🙈💜
Alırım artık bir Allah yardımcın olsununuzu. 😅Yukarı bıraktığım şarkıyı, o kısma geldiğinizde açmanızı tavsiye ediyorum kuzular. 🥰
Bölüm şarkısı: Sen çölüme yağmur oldun-Müslüm Gürses.
"Yemin ederim! Yemin ederim sana olan hislerimin hepsini yakıp atacağım bu akşam!"
Esra'nın hıçkırıklarla söylediği sözlerden sonra sertçe yutkundu Yiğit. Öfkeye bulanmış bedeni yavaş yavaş kendisine gelirken, neden diye sordu kendisine.
Neden böylesine zıvanadan çıkmıştı bir anda? Neden sarfetmişti tüm o lafları?
Cevabı belliydi esasında.
Bir annenin pazarda yavrusunu kaybettikten sonra, bulduğunda herkesin içinde azarlaması ile aynı şeydi. Korkmuştu...Peki Esra'nın sözleri miydi içini böylesine sızlatan?
Oysa başından beri istediği bu değil miydi?
Onu da, kendisini de günahtan korumak istemişti.
Ama şimdi kızın gözlerinden dökülen yaşlar adamın kalbine kor olup düşüyordu sanki.
Canı yanmıştı.
Canı ilk defa böylesine farklı bir ateşle yanmıştı. Tanıdık değildi bu his. Bilmiyordu genç adam! Aşk denen kelime hep uzak olmuştu ona. Tatmamıştı ki daha önce...Esra yumruk olan elini kaldırıp gözlerini sildi aceleyle. Onun karşısında böylesine güçsüz duruma düşmek istemiyordu! Ama elinde değildi işte. Nitekim bir yaşı silmeden diğeri hızla yol alıyordu elmacık kemiğine.
Derin bir nefes çekti içine. Ardından hırsla arkasını döndü. Tüm kırgınlığını akıtırcasına konuştu adım atarken."Nefret ediyorum senden!"
Yiğit duyduğu sözlerle irkildi olduğu yerde.
Haketmişti.
Zira ağır konuştuğunu biliyordu. Bu kadarını o da istememişti ama olan olmuştu. Sarhoş adamı Esra'nın yanında görünce yanmıştı balataları. Onları farketmemesi halinde olabilecekler ile kararmıştı gözleri bir an. Ağzından çıkanları da sorgulayamamıştı haliyle...İçli bir şekilde ağlayarak yanından giden kıza doğru seslendi elemli bir sesle.
"Esra!"
Esra dönmedi. Aksine daha bir hızlandırdı adımlarını. Gidecekti! Defolup gidecekti bu adamın hayatından. Gurursuz bir kız değildi o. Olmamalıydı! Madem böylesine rahatsız etmişti onu, o zaman yok olacaktı etrafından.
Görmeyecekti, görünmeyecekti.
Bir hıçkırık daha koptu boğazından.
Neden böylesine zor olmak zorundaydı ki? Az evvel paramparça olmuştu ama hâla ardına dönüp ona bakmamak için zor tutuyordu kendisini. Adamın tekrar ismini seslenmesi ile duraksayacak gibi oldu. Ama izin vermedi ayaklarının aşkına itaat etmesine. Aceleyle devam etti yürümeye. Ve sinirle mırıldandı."Sakın dönme! Sakın."
Yiğit ise yanından uzaklaşan kızın arkasından yürümeye başladı.
Esra'nın o halini gördükten sonra dönemezdi evine.
Böyle bir adam değildi o.
Birini ağlattıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi devam edemezdi.
Kaldı ki, kırdığı kız herhangi biri de değildi. Henüz farkına varmamıştı. Ama içinin cayır cayır yanıyor oluşunun nedeni bambaşkaydı..."Esra bekle!"
Büyük adımları ile kısa sürede yanına ulaştı kızın. Yüzünü önündeki yoldan çekmeden konuştu.
Alenen bir pişmanlık vardı sesinde.
Hayır, o pişmanlık çoktan hakim olmuştu tüm sesine."Yalnız gitme evine bu saatte. Dön hadi, ben bırakayım."
Normal zamanlara tezat daha yumuşak çıkıyordu ses tonu. Beklentiyle döndü yanındaki kıza.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜMTENİ
RomanceBirlikte büyüdü onlar... Fakat büyüdükçe değişti birinin hisleri. Arkadaşlık değildi bu içindeki, sevdi Hafsa. İçin için, gizli gizli sevdi Fatih'i. Kimi zaman diline kadar taştı aşkı, ama her seferinde zorlukla yuttu. Zira konuşsa Fatih yüzüne b...