🌿 36. BÖLÜM ( SENDEN DAHA ÇOK... ) 🌿

28.2K 1.4K 642
                                    


Bölüm şarkısı: Mustafa Ceceli, Ekin Uzunlar- Öptüm Nefesinden.

...

"İstemediğin bebeğe Fatih! Dua ette bir türlü isteyemediğin bebeğine bir şey olmasın!"

Gülsüm hanımın sözlerinden sonra Fatih'in gözleri dehşetle Hafsa'ya çevrildi. Büyümüş elalarından apaçık okunuyordu adamın hayreti. Bir şeyler anlıyordu ama öyle şaşkındı ki; konduramıyordu bir türlü.
Emin olmak istercesine ısrarla baktı yarine. Onun başını önüne eğmiş halini görünce daha büyük bir dehşete düştü.
Doğru anlıyordu.
Hafsa hamileydi!

Genç kız ise ara ara bakışlarını kaldırıp, suçluca bakıyordu o elalara. Günlerin birikmişliği ile Fatih'e söylemek istediği o kadar çok şey vardı ki...
Ama bir nebze kendisinin de hatalı olduğunu biliyordu. Sonuçta bunca zamandır bir şekilde söyleyebilirdi.
Yine de şu an ki durumlarının en büyük sebebi karşısındaki adamdı, bunun da fazlaca farkındaydı.

Saniyeler süren bir bakışmanın sonunda olduğu yerde aniden eğildi Fatih. Hafsa daha ne olduğunu anlayamadan bir çırpıda kucağına aldı kızı. Ve beklemeden inmeye başladı merdivenleri.

Gülsüm hanım bir an şaşkınlıkla olduğu basamakta kalsa da, oğlunun gelinini götürdüğünü farkedince hızla harekete geçirdi ayaklarını. Tam çiftin arkasından inecekken, çoktan kapıya ulaşmış olan Fatih'in seslenişiyle tekrar yukarı yöneldi.

"Üzerine bir şey getirir misin anne?"

Başka da bir şey çıkmadı adamın ağzından. Ne olan biteni sorguluyordu, ne de herhangi bir kızgınlık emaresi sergiliyordu. Tuhaf bir hal oturmuştu yüzüne. Buradaydı ama burada değil gibiydi, aklı uçmuştu sanki.

Hafsa sızlayan ayağının acısı ile dudaklarını dişlese de, kucağında olduğu adamdan bir saniye ayırmıyordu gözlerini. Ondan gelecek fırtınayı bekliyordu. Gözlerinin öfkeyle kararmasını, bağıra çağıra neden ona söylemediğini sorgulamasını...
Ama beklediği bir türlü gelmiyordu.
Fatih, Fatih değil gibiydi!

Birkaç dakika içinde arka koltuğa yerleştiğinde, yine baktı aşık olduğu elalara. Ama o elalar yüzüne bile bakmadan örttü kapısını.
O sırada evden çıkan Gülsüm hanım elindeki ayakkabı ve ferace ile koşturdu arabaya. Acele etmese, çoktan arabayı çalıştırmış olan oğlu onu beklemeyecekti belli ki.

Telaşla kendini arkaya, gelininin yanına attığında; Fatih bir saniye bile vakit kaybetmeden yüklendi gaza.
Ara ara arkaya çevirip karısını kontrol eden gözleri dışında hâla bir tepki gelmemişti adamdan.

Hafsa umutsuzca cama döndü. Kocasının kızmaması elbette iyiydi ama şimdi de garip hissetmişti kendisini. Susması hayra alamet miydi?

"Ağrın var mı yavrum?"

Kayınvalidesinin endişeli sorusundan sonra elini karnına götürdü. Eğer önünde Fatih olmasaydı ve onun üzerine düşmeseydi, yüksek ihtimalle merdivenlerden aşağıya yuvarlanacaktı. Korkuyla bir iç geçirdi. İyi ki önden o değil de, sevdiği adam inmişti!
Karnında herhangi bir ağrı yoktu ama tüm bedenini ele geçiren bir endişesi vardı şimdi. Hem bebeğine bir şey olmasından, hem de Fatih'e yapacağı açıklamadan korkuyordu. İkisine karşı da mahcup hissediyordu kendisini.

"Ayağım acıyor biraz..."

Gülsüm hanım koltuğunda iyice gerileyerek yer açtı.

"Gel, uzat şöyle ayağını."

Hafsa hızla reddetti bu teklifi. O kadar kötü değildi. İlk düştüğünde canı acımıştı ama şimdi çok daha iyiydi. Basit bir burkulmaydı işte.

MÜMTENİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin