🌿 33. BÖLÜM ( PİŞMAN ) 🌿

25.4K 1.4K 568
                                    


Bölüm şarkısı: Kıvırcık Ali/Yıldız Tilbe-Al Ömrümü.

Burnuna dolan ferah kokunun daha fazlasını istercesine derin derin nefesler çekti içine Esra.
Sevdiği adamın bedenini bedeninde hissetmek tir tir titremesi için yeterli bir sebepti. Kuş gibi çırpınıyordu Yiğit'in kollarında.
İlk kez birine böyle sarıldığını hissetti genç kız. Sanki...tek vücuttular şu anda.
Öylesine yakın, öylesine mahremdi bu sarılış...

Tamamiyle Yiğit'in kollarında kaybolmuştu. Daha önce tatmadığı bir his doldurdu içini. Huzur muydu bu?
Tanımlayamıyordu ki...
Çok...çok farklı bir şeydi!

Endişelerini, sıkıntılarını o anlığına bıraktı bir kenara. Omuzlarından büyük bir yük kalkmışçasına titrek bir nefes verdi.
İyi hissetmişti.
En azından birkaç saniyeliğine de olsa, iyi hissetmişti işte...

Duyduğu kapı sesiyle sığındığı bedenin arasından çıkmak zorunda kaldı. Zar zor çekti kendisini geriye.
Yiğit'de boğazını temizleyip, toparlamıştı kendisini.
İkisi için de fazla özel bir andı ve o andan çıkmaları hiç de kolay olmamıştı.

Giden imamın ardından içeri doluşan dostları koltuklara yerleşirken, taze çiftte eşlik etti onlara. Az önceki yerlerine, yine yan yana oturdular. Ama bu kez daha yakındılar birbirlerine. Bunun farkında bile değillerdi. Sanki olması gereken hep buymuş gibi olağandı hareketleri.

"Ee? Yedik, içtik, evlendik. Şimdi ne olacak?"

Fatih'in sorduğu soru ortamdakileri gülümsetirken, olacakları bilen Esra ve Yiğit gülemedi.

"Esra'nın ailesi ile konuşmaya gideceğiz."

Genç kız sevdiği adamın sözleriyle içini kıpır kıpır eden sevda parıltılarına rağmen doldurdu gözlerini.
Ailesi...
Evlendiğini duyunca ne yapacaktı?

Fatih elalarını açtı şaşkınca. Böyle nikahtan sonra direkt gitmelerini beklemiyordu.

"Hemen mi?"

Yiğit yanındaki kızın halini farketmişti. Onun ellerine indirdiği bakışlarının altında, incilerini akıttığını da hissetti. Bu yüzleşmeyi erteleyemezdi. Durdukça Esra kendisini daha fazla yiyip bitirecekti...
Tok sesiyle araladı dudaklarını.

"Hemen."

"Biz de gelelim istersen? Belki hep bir elden daha kolay yumuşatırız."

Genç adam başını sağa sola salladı.

"İlkinde biz yalnız gidelim. Sonrakilerde gerek olursa gelirsiniz..."

Öyleydi. Şimdi toplanıp gitmenin bir faydası yoktu. Her halükarda öfkeleneceklerdi ve Esra'ya ağır konuşacakları da tahmin edilemeyecek bir şey değildi. En azından yalnız oldukları takdirde asi kız daha rahat olur, duydukları karşısında belki biraz daha güçlü durabilirdi. Ya da Yiğit böyle olmasını umuyordu.

Fatih iki elini oturduğu koltuğun kolçaklarına vurdu hafifçe.

"O zaman biz kalkalım. Siz de oyalanmadan çıkarsınız."

Yiğit arkadaşının sözleriyle tıpkı onun gibi ayaklandı yerinden. Öyle yapacaktı. Oyalanmadan konuşacaktı ailesiyle.
Gözleri hâla oturan kıza kaydı. Başı önüne eğilmiş, gözyaşları birer birer ellerine damlayan kıza.
Ciğeri yandı adamın.
O başı tutup kaldırmak, doldurma güzel gözlerini demek istedi.
Ayakları istemsizce karısının yanına bir adım atmışken, ondan önce Hafsa ulaştı Esra'nın yanına. Bunu görünce duraksadı. Ardından bir şey demeden, Fatih ve Alparslan gibi kapıya yöneldi.

MÜMTENİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin