KESİT...
"Ne oluyor burada?"
Yiğit merdivenleri hızla inerken, yüksek sesle sormuştu bu soruyu. Etrafı tarayan gözleri, görmeyi beklemediği kişiye rastlayınca şaşkınlıkla duraksadı olduğu basamakta. Yanlış görüp görmediğine emin olamadı birkaç saniye. Gerçek olduğuna kanaat getirdiğinde ise tüm öfkesini akıtırcasına dikti gözlerini kıza.
Esra'nın yanındaki genç, çaresiz bakışlarını adama çevirdi.
"Bu kız bir şekilde içeri girmiş. Şimdi de çıkmam diyor. Anlamadık bizde Yiğit ağabey."
Yiğit delikanlının sözlerinden sonra sert adımlarıyla indi merdivenleri. Sinirden göz bebekleri bile titriyorken hoyratça tuttu Esra'nın kolundan. Hiddeti yüzünden hafifçe sıkıyordu da. Ama farkında değildi genç adam. Zira her tarafından ateşler çıkarıyordu şu an!
Sıkıca kavradığı kolu çekiştirerek dışarı çıkardı. Ortamda söylenen yüksek sesli türküden dolayı çoğu kişi onları farketmese de, girişte eğlenen erkekler merakla dikmişlerdi gözlerini. Böyle bir olaya her zaman şahit olmuyorlardı sonuçta.
Yiğit hepsinin gözlerine de sertçe baktığında, hızla önlerine döndüler uyarıyı almışçasına.Genç adam mekandan çıktıktan sonra birkaç adım daha yürüttü kızı. Sakin bir yere geldiklerinde ise hışımla karşısına geçirdi. Hâla şaşkınlık emarelerinin bulunduğu kehribar gözleriyle, kızın gözlerine baktı.
"Ne işin var senin burada?! Ben sana gelmeyeceksin demedim mi?!"
Esra Yiğit'in aşırı öfkesi ile hafiften tırsmış ve geri adım atmak istemiş olsada, birden kendisine bağırmasından sonra kuyruğunu saklayıp çenesini kaldırdı. Evet, adam gelmeyeceksin demiş olabilirdi. Ama o dinleyeceğini söylemiş miydi ki?
"Dedin! Ben de tam bu yüzden geldim! En başında inat etmeyip, izin verseydin hemen bakıp çıkacaktım! Ama sen müsade etmediğin için gizlice girmek zorunda kaldım işte."
Yiğit kızın söylediklerine inanamazcasına kahkaha attı. Keyiften uzak, tamamen öfkeli bir gülüştü bu. Sabrının sınırlarındaydı. Zira Esra hiç düşünmeden o kadar adamın içine girmiş ve bir anda bakışları üzerine çekmişti. Sinirden gerilmiş çenesini sıktı. Bugün kafayı yemezse, hiçbir zaman yemezdi! Yüksek sesle girdi araya.
"Birde üste mi çıkıyorsun Esra?! Bunca erkeğin içine nasıl girersin sen?!"
Hem tedirgin, hem gururlu bir gülümseme eklendi kızın suratına. Aklına koyduğunda yapamayacağı bir şey yoktu zira.
Her ne kadar içindeki ses adamı daha fazla sinirlendirmemesi gerektiğini bas bas bağırsada, kulak asmadı ona ve ciddiyetle açıklamaya koyuldu."Hiçbiriniz farketmediniz bile. Aslında saklandığım yerden çıkmasaydım sonuna kadar yakalanmazdım da. Ama daha iyi görebileceğim bir yere geçmek isterk-"
Yiğit, hem suçlu hem güçlü halde yaptıklarını anlatan kızı kolundan tutup sertçe kendisine çekti. Burun buruna gelmişlerken sinirle gürledi.
"Dalga mı geçiyorsun sen benimle?! Kaç defa diyeceğim sana? Erkek sıra gecelerine kadın, kadın sıra gecelerine erkek giremez diye!"
Yiğit'in öfkeden seğiren gözlerini farketmesiyle bir pişmanlık baş göstermişti Esra'da. Öyle ki, yaptığının hata olduğunu daha yakalandığı an kabullenmişti aslında. Dik burnundan dolayı çaktırmamıştı ama baya da bir mahcup olmuştu karşısındaki adama.
Yine de farkettirmemeye çalıştı. Aksi halde Yiğit daha fazla kızacaktı."Girdim işte. Yakalanmasam hâla içerideydim de."
"La havlee! Çığrından çıkartma kızım beni! Burası İstanbul'a benzemez! Girilmez diyorsam, girilmeyecek!"
Adamın yükselen sesiyle taktik değiştirmesi gerektiğini anladı genç kız. Zira üste çıktıkça Yiğit daha bir alevleniyordu. Artık kabullenmeliydi belkide. Ondan habersiz gelerek ayan beyan hata yapmıştı.. Kedi gibi mırıl mırıl yanaştı.
"Tamam Yiğit'im. Neden bağırıyorsun şimdi bana?"
Yiğit derin bir soluk verip, sağa sola salladı başını. Sabrının böylesine sınandığı bir gün daha bilmiyordu!
"Çünkü lafımı dinlemiyorsun!
Çünkü devamlı burnunun dikine gidiyorsun! Ve bin kez hayır demiş olmama rağmen, bu akşam yine de buradasın! Daha sayayım mı Esra?!"Gözlerini ellerine çevirdi genç kız. Suçlu çocuklar gibi hafifçe sallanmaya da başlamıştı. Zira öyleydi. Yerden göğe kadar suçluydu ve bunun sonuna kadar farkındaydı.
"Özür dilerim... Bu kadar kızacağını tahmin etmemiştim."
Usançla homurdandı Yiğit. Her ne kadar kızın sevimlice özür dilemesinden sonra merhameti galebe edecek gibi olsa da, izin vermedi buna. Biliyordu ki yumuşadığı an tekrar böyle bir olaya kalkışacaktı Esra.
"Bir kez ya bir kez! Sadece bir kez beni dinlesen, ölürsün değil mi?! Bu konu burada kapanmadı Esra hanım. Evde görüşeceğiz bilesin. Şimdi yürü hadi eve."
Adam arkasını dönüp usulca yürümeye başlamışken, Esra yumuşak sesiyle seslendi ardından.
"Yiğit..."
"Hım?"
Tekrar yüzünü dönen adamın gözlerinin içine bakıp şirince konuştu.
"Sadece kapıdanda mı bakamam?"
Eveeet! Biliyorum ki şu an birçoğunuz "Ne oluyor yahu? Bunlar en son terslememiş miydi birbirlerini? Ne ara bu seviyeye geldiler?" diyorsunuz. 😅
Şimdi güzellerim...
Paylaştığım kesit bir sonraki bölümden değil. 😏
Bu gençleri daha fazla yazmam gerektiğine dair birçok mesaj aldım. 😅
Veeee Esra-Yiğit sevenleri için bir kıyak yapıp, ileriki bölümlerden ufak bir kısım paylaşmak istedim. 😋Gelelim kesite. ☺️
Sizce ne oluyor?
Bu minnoşlar nerede ve ne durumdalar?Fikirlerinizi merak ediyorum. 🤩 Bu arada baştan söyleyeyim. Daha fazla spoiler istemek yok anlaştık mı? 😜💜
Sizi çok seviyorum ve bir sonraki bölüme kadar Allah'a emanet ediyorum. 😍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜMTENİ
RomanceBirlikte büyüdü onlar... Fakat büyüdükçe değişti birinin hisleri. Arkadaşlık değildi bu içindeki, sevdi Hafsa. İçin için, gizli gizli sevdi Fatih'i. Kimi zaman diline kadar taştı aşkı, ama her seferinde zorlukla yuttu. Zira konuşsa Fatih yüzüne b...