🌿13. BÖLÜM ( SINIRLAR )🌿

30.2K 1.7K 829
                                    


Merhabalar! 🌸

Nasılsınız? İyi olduğunuzu ümit ediyorum.
Bu aralar günlük olarak sınavlara girdiğim için bölümü pek nadir yazabildim. Malumunuz, Ramazan ayının temposu da var tabi. 🥰

Ama elimden geldiğince bu süreçte sizi bekletmemeye çalışacağım. Ve yorumlarınızı merakla bekliyor olacağım.

İyi okumalar. 💓



Usulca araladı göz kapaklarını Hafsa. Yanmaya başlayan gözlerini ovalamak için kaldırdı elini. Serum bağlı olduğundan ani hareket etmesi canını yakmıştı. Bu yüzden kolunu tekrar eski yerine indirdi ve yaşlarının yatağı ıslatmasına izin verdi.

Seviyordu...
Yıllardır aşkından için için yandığı adam da onu seviyordu...
Bir hıçkırık koptu boğazından.
Hayal miydi duydukları?
Rüya mıydı?
Oysa işitmişti Fatih'in sesini. Tüyleri diken diken olarak işitmişti hem de.
Söylediklerini duydukça sıkmıştı bedenini. Gözlerini açmamak, boynuna atlamamak için tutmuştu kendisini.
Sözünü kesmek istememişti.
Konuşsun, döksün içindekileri diye sonuna kadar hareketsizce beklemişti.
Nitekim iyi de yapmıştı.
Zira adamın kollarına atlamak gibi bir günaha teşebbüs etseydi, Fatih'de o an engelleyemeyecek kadar hassastı ve bu günaha seve seve ortak olacaktı.

Ama yine de gözlerini açıp, sevdiceğinin yüzünü izleyebilmeyi isterdi genç kız. O sözleri söyleyen ve kaybetme korkusuyla aşkını itiraf eden adam, ağlamıştı bu akşam yanıbaşında.
Fatih'in ağladığını yalnızca dedesi öldüğünde görmüştü Hafsa. Şimdi o değerli yaşların kendisi için aktığını bilmek...
Nefesini kesiyordu.

Sevdiği adamın söylediklerinden sonra ona olan sevdasından habersiz olduğunu anlamıştı. Başka birine aşık olduğunu sanmış olmalıydı. Demek bu yüzdendi azarlayıp durmaları...
Bu yüzdendi o neşesiz tavırları.

Ne yapacağını bilemeyerek ağlamaya devam etti. Karmakarışıktı duyguları. Normal bir zamanda, Fatih'in itirafına hoplaya zıplaya sevinirdi. Yıllardır beklediği ve olması için dua ettiği hayalleri gerçek oluvermişti.
Ama şimdi...
Böyle bir kazadan sonra, yalnızca gözyaşı dökebiliyordu. Dudaklarına bir tebessüm bile konamamıştı...

Gözlerinin önüne kanlı beden geldi yine. Kolayca aklından çıkmayacağını belli edercesine netti görüntüler. Bir haykırışla ağlamaya başladı tekrar.
Bu...çok ağırdı!
Bugün bir gencin parçalanmış bedenine şahit olmuştu.
Ağlayışları sesli bir şekilde devam ettiğinde, annesi ve teyzesi girdi içeri aceleyle.

Kadınlar apar topar kızın başına giderken; Hafsa gözlerini sımsıkı yummuş, gözünün önünden gitmeyen görüntüyü def etmeye çalışıyordu...

"Hafsa! Hafsa sakin ol kızım! İyisin! Hiçbir şeyin yok! Bak! Yanındayız annem!"

Sultan hanımın haykırışlarından sonra araladı gözlerini Hafsa. Karşısında duran annesine kanlanmış gözleriyle baktı. Ve beklenti dolu sesiyle fısıldadı.

"O genç...O da iyi mi?"

Çaresizce Gülsüm hanıma döndü Sultan hanım. Ne diyeceğini bilemezcesine sustu birkaç saniye. Ama Hafsa anlamıştı bu sessizliğin sebebini. Anlamış ve kahrolmuştu. Bir çığlık kopardı.

"Öldü! Öldü değil mi?!"

Yatakta çırpınarak ağlayan kıza Sultan hanım müdahale etmeye çalışırken, Gülsüm hanım hemşireyi çağırmak üzere dışarı koşturdu.

***

Fatih aşağıda daha fazla duramayacağını anladığında çaresizce tekrar hastaneye girdi. Burası onu ölesiye boğuyordu. Ama yarinden uzakta olmak daha fazla sıkıyordu boğazını.
Bitkin adımlarla asansörden çıktıktan sonra Hafsa'nın kapısının açık olduğunu gördü. Koşarak yaklaşmaya başlarken annesinin telaşla odadan çıktığını gördü.
İçini kaplayan korku ile birlikte bağırdı koridorda.

MÜMTENİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin