•38•

11.3K 907 1.2K
                                    

Merhaba, nasılsınız?

Açıkçası bu bölüm hikaye için biraz dönüm noktası değerinde. Bu yüzden bölüm hakkında çok endişeliyim.
Duyguların açığa çıktığı bir bölüm oldu. Artık Rosie'nin de geçmişi hakkında bazı şeyler öğreneceğiz önümüzdeki bölümlerde.

Bölüm sonunda görüşmek üzere, umarım beğenirsiniz.
Oy vermeyi ve boooolca yorum yapmayı unutmayın lütfenn
İyi okumalar❤️

...

•Park Roseanne•

" Ya! Bari çikolata yememe karışma." Jungkook elindeki listeyi kaldırıp adeta gözüme soktuğunda yüzümü buruşturdum.

" Çok abur cubur yiyorsun." Başımı hiddetle iki yana salladım. Yediklerime karışması sinirimi bozuyordu.

" Yemiyorum." Kaşları alayla havalandığında oturduğu yerden kalktı ve çekmeceyi açarak makarnaların arkasına sakladığım abur cubur paketlerini gösterdi.

" Her gece saat 2'de uyanıp yemek yemek için aşağı indiğini farketmeyeceğimi mi sandın?" Onuzlarım çöktüğünde somurttum. Bu sırada Jungkook, paketleri çöpe atıyordu.

" Ama onlar benim mutluluk kaynağım." Gözlerini devirdikten sonra atmaya devam etti.

" Artık geceleri yemek yemeyi bırak. Aksi takdirde seni yatağa kelepçelemeyi düşüneceğim ciddi ciddi." Gülümsedim.

" Olur." Şaşkın bakışlarını bana çevirdiğinde kıkırdadım.

Kabul, kafam çok farklı yerlere çalışıyordu.

" Artık paketli gıda tüketmek yok, sağlıklı besleneceğiz." Derin bir nefes verdim. Oldukça zorlanacaktım.

" Bari jelibon yememe izin ver." Güldükten sonra yanağımı sıktı.

" 15 günde 1, bir paket jelibon yiyebilirsin." Güldüm.

" Avantaj boylarından değil ama." Gülümsemem soldu.

O küçük paketlerin içinde çok az vardı ama.

" Bitki çayı yapacağım, içecek misin?" Yavaşça başımı salladıktan sonra eğilerek Gaia'yı kucağıma aldım.

" Bahçedeyim." Başıyla onayladıktan sonra kettle'a su doldurmaya başladı. Ben de bu sırada kucağımda Gaia'yla mutfaktan çıkarak bahçeye yöneldim.

Saat daha yeni 5'e geldiği için hava hala sıcaktı. Bahçe yatağına oturduktan sonra gülümsedim. Yüzüme çarpan güneş ışığını seviyordum.

Sırtımı başlığa yasladıktan sonra Gaia'yı göğsüme yatırdım. O da benim gibi güneşi sevdiği için sorgulamadan başını göğsüme yasladı ve gözlerini kapattı. Gülümsedim.

Son zamanlarda ilginç bir şekilde uyuduğum uykudan hiçbir şey anlamıyordum. 12 saat uyusam da, 6 saat uyusam da aynı şekilde yorgun kalkıyordum. Bu yüzden gün içinde uyuyakalmamak benim için çok zordu. Aslına bakarsak uykuya düşkün biri olduğum söylenemezdi, ancak hamilelik beni tamamen değişmişti. Fazladan bir saat uyumak için yapamayacağım şey yoktu.

Yüzüme vuran sıcaklıkla mayıştığımda ,ki çok zor olmamıştı, gözlerimi kapattım ve elimi Gaia'nın üzerine koydum. Normalde nefes alış veriş sesi beni rahatsız ederdi ancak Gaia çok yorulduğu zaman horladığında bile rahatsız olmuyordum. Evet ben doğurmamıştım ancak sonuç olarak bu benim çocuğum olmadığı anlamına gelmiyordu.
  Nefesini boynuma üflediğinde güldüm ve yavaşça tüylerini okşamaya başladım.

marriage story | rosékook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin