•41•

10.1K 872 643
                                    

Merhaba, yine tatlış bir bölümle karşınızdayım.
Aklımdakileri yazmam için 1-2 bölüm daha böyle minnoşluklar okumanız gerekebilir, benden söylemesi. Belki 50. Bölüm gibi final olabilir, kesin bir şey söyleyemem ama yine de.

2 günde 1 atmaya devam edeceğim, ancak oy sayısı bir önceki bölümden az olursa beklerim yani bana göre hava hoşhajshajsj

Lütfen bolca yorum yapmayı unutmayın, iyi okumalar bebekler❤️

...

Park Roseanne•

Ekranı elim yardımıyla öne doğru eğdiğimde yansıyan güneşin kaybolmasıyla derin bir nefes verdim.

Jaehyun'un gönderdiği maillere bakarken bir yandan bedenimi ısıtan güneşin ve net bir şekilde duyulan dalga sesinin tadını çıkarıyordum.
Uzun bir süreden sonra gerçekten de huzurlu hissediyordum.

Omzumda hissettiğim el ile arkamı döndüğümde Jungkook'u gördüm. Gülümseyerek yanıma oturduktan sonra çilek kasesini kucağıma bıraktı.

Uzamaya başlayan kahverengi saçlarının ucu hala biraz nemliydi. Güneşten bronzlaşan üst bedeni çıplaktı ve altında ise siyah deniz şortu vardı. Kabul etmek gerekirse, gerçekten de nefes kesici gözüküyordu.

" N'apıyorsunuz?" Gülümsedim.

Elini gözüne siper ederek biraz eğilip ekrana baktı.

" Mailleri kontrol ediyordum." Başını salladıktan sonra geri çekildi.

" Herhangi bir sorun yok değil mi?" Bakışlarımı tekrar ekrana çevirdikten sonra başımı hayır anlamında salladım.

" Yok, her şey yolunda gözüküyor." Bir şey söylemeden bakışlarını denize çevirdiğinde gözlerimi tekrar ona çevirdim.

Bu adam ne zamandan beri bu kadar yakışıklıydı?

" Yakışıklı gözüküyorsun." Gülümsediğimde şaşkınlık dolu bakışlarını bana çevirdi.

" Ne?" Kendimi tutamayarak güldüm.

Sövmek yerine övdüğüm için şaşırmış olmalıydı.

" Yakışıklı gözüktüğünü söyledim?" Kaşlarımı çattığımda dişlerini göstererek güldü.

" Ne yani? Tişörtümü çıkarınca bir anda yakışıklı mı oldum?" Başını tamamen bana çevirip kolunu oturduğum şezlongun sırt kısmına attı. Yüzünü iyice yaklaştırdığında tebessüm ettim.

" Kırk yılın başı övmüşüm, yat kalk dua et bence." Başını salladığında biraz daha yaklaşmıştı. Niye bu kadar oyunbazdı ki?

Hamile bir kadının hormonlarıyla oynamaya utanmıyor muydu?

Başını yana eğip çok yavaş bir şekilde dudaklarıma yaklaştığında derin bir nefes aldım ve önüme döndüm.

" Dudaklarını uzak tut Jungkook-ah, çalışıyorum." İç çekerek geri çekildiğinde gülümsedim.

Niye bu kadar heyecanlandığımı çözmeye çalışıyordum.

" Ne iyi oldu da geldik değil mi?"

" Hm hm." Başımı salladım.

Kore'de bütün işleri yoluna koyduğumuzda Bay ve Bayan Jeon yazlıklarının anahtarını verip biraz kafamızı dinlememiz konusunda çok ısrar etmişlerdi. Olayı öğrendiklerinde onlar da en az bizim kadar korkmuş, ilk uçakla Seul'e gelmişlerdi ve elimize tutuşturdukları ilk şey yazlığın anahtarıydı.

marriage story | rosékook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin