1. Bölüm: Kalp Krizi
"Hayat bize bunu da gösteriyor..."2 gün önce...
Yaşamımızı güzel kılan, insanların birbirlerinin yüreklerini ısıtmak için bulabilecekleri iyilik dolu sözcüklerdir. Sevgi dolu sözcükler, öğüt verirken alttan alta imalı sözler gibi bir çoğu. İnsanları biraz olsun rahatlatabilen, mutlu eden en güzel sözcüklerin kullanılması ve söylenmesi gerekir. Çünkü zaman bunu söyleyemeyecek kadar kısa. O yüzden bence herkesin sevdiğine seni seviyorum demesi lazım, sarılmak istediğine sarılması, barışmak istediğiyle de barışması gerek, dediğim gibi zaman çok kısa. Gururu olanların gururlarını ayaklar altına alıp yapması gerek... Her ne olursa olsun ünlü kişilerin dediği gibi; Hayat kısa kuşlar uçuyor...
"Heyy! Elin işte düşüncelerin ve kafan yerinde değil! Önüne baksana kızım! Kahve taştı!" Mutfağa canım çocukluk arkadaşım Nil ile birlikte kahve içip sohbet etmek için gelmiştik. Ben kahveleri yaparken o da bana bugün neler olduğunu anlatıyordu. "Senin kafan iyice gitmiş. Beni de dinlemiyorsun."
Kahveyi hemen ocaktan çekip fincanlara doldurdum. "Amma abarttın he. Bir şey yok sakin. Aklıma bir şey gelmişti onu düşünüyordum." Tezgahtan gövdemi ayırıp mutfak masasına geçtim. Arkadaşıma kahvesini verirken de konuşmayı ihmal etmedim. "Bazı şeyleri abartmayı çok seviyorsun Nil." Kahveyi koyup karşısına da ben oturdum.
Kahvesinden bir yudum aldı. "Abartmak mı? Kızım sen iyi misin? Resmen ocağı kahve yaptın. Bizim içeceğimiz kahvenin resmen %80'ini ocak içti." Büyük bir kahkaha patlattım o da benim karşımda kayıtsız kalmadan gülmeye başladı. Onu çok seviyordum. Beni mutluykende mutsuzkende her koşulda güldürmeyi başarıyordu.
"Tamam tamam. Biraz sakinleşelim. Sana anlatacaklarım var." Gözlerimden gelen yaşları kolumun tersiyle silip arkadaşıma odaklandım.
"Tamam dinliyorum seni. Anlat bakalım ayaklı gazete." Kahvesinden bir yudum aldığı gibi geri püskürdü. Yüzüm resmen arkadaşımın ağzından çıkan pis kahve oldu. Masadan bir peçete bir ıslak mendil alıp yüzümü güzelce sildim. İstesem deterjanla bile silerdim ama...
"Ya napıyorsun kızım. Biliyorsun titiz olduğumu bile bile yüzüme tükürdün." Yüzüme ciddi bir şekilde bakıyordu. Acaba kötü bir şey mi söylemiştim diye düşündüm ama böyle bir şey söylememiştim.
"Asıl sen ne diyorsun kızım. Ayaklı gazete ne demek? İnsan arkadaşına böyle şey söyler mi? Bu sözünden dolayı kınıyorum seni Hazal." Dudaklarımı büzüp masum bir şekilde ona baktım. Sanki kedinin kasaba 'açım kasap abi karnım aç.' der gibi baktım ona. "Sakın, sakın bana kedinin kasaba masum bakışlar atarak sonunda eti kapamaması gibi bakma. Sakın."
Bu kızla resmen düşüncelerimiz bir! Biraz alınmıştı. Bir anlık ağzımdan çıkmıştı ama ne yapabilirim. Hem kendisi bu kelimeyi sonuna kadar hak vererek yapıyordu. Mahallenin tüm haberinden, dergilerdeki ünlülerin ne konuştuğundan, magazin haberlerinde olan haberlerden, hepsinden haberi vardı. Bana gelen bu haberler resmen bir şeyi en son babalar öğrenir ya bende de aynı böyle oluyordu. Haberleri en son ben alıyordum. Arkadaşım benden önce mahalledeki teyzelere anlatır ordan kalkar gelir genç kızlara anlatır sonra telefon rehberindeki gıybet tayfasına ordan da en son gelir bana anlatırdı."Tamam ya özür dilerim. Ben öyle demek istememiştim. Hem ne var demişsem. Kötü bir şey değilki bunu sende biliyorsun." Kıkırdadım. Anında yüzünü bana döndü.
"Öyle ama... Aman neyse tamam affettim. Şimdi beni dinle bu sefer ki vereceğim haber öyle bir şey değil. Şimdi hani sana demiştim ya bizim fakülteden Emre. Heh o beni daha yakından tanımak istiyormuş. Bende daha yakından derken dedim. Utandı bir şey diyemedi. Ayy Hazal bir görsen o kadar tatlı ki. Bir insan utanırken bile karizmatik ve yakışıklı olur mu? Evet olmaz..." O kadar çok konuşuyordu ki dediklerinin hepsi heyecanlı anlatışından dolayı anlaşılmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
8 Kuralla Hayatta Kal
Mystery / Thriller-Hayatta kalmak istiyorsan kurallara uymak zorundasın... En büyük hayali bir gün öğretmen olup öğrencilerinin hayatlarına dokunup onlara geleceği emanet etmek. Izmirden okumak için kalkıp hiç bilmediği, büyük şehir olan İstanbul'a gelip okurken haya...