JİSUNGKan ve pas kokusu… Midemi bulandırıyor.
Acı dolu çığlıklara artık katlanamıyorum. Korkudan bedenim titriyor, Sonraki kişi benim.Çömeldiğim yer de titrerken Sıcak kollar beni sarmalıyor. Dolu ve korkak bakışlarımı ona çevirdiğim de bana güven verircesine gülümsüyor.
“Korkma Sungie~ Yanında olacağım”
Sarı saçlarının ardından bana güven verircesine baktığın da başımı sallıyorum ve ona sımsıkı sarılıyorum. O benim tek arkadaşımdı. O benim hayatımda ki tek kişiydi. Bizim birbirimizden başka kimsemiz yoktu. Olmayacaktı da.
“Sıra bizde” korkudan titrerken Koluna sımsıkı sarılıyorum. Benden fazlasıyla uzun olması daha da güven vericiydi. Korkuyordum. Korkuyorum ama zarar görmeyeceğimi biliyordum. Yine beni koruyacaktı. Benim yerime zarar görecek ve o acı dolu çığlıklar onun olacaktı. Korktuğum oydu… Beni tekrar korumasından korkuyordum. Beni tekrar koruyup acı çekmesinden. Güçsüz olmaktan… Nefret ediyorum.
Kalabalığın arasından sıyrıldığımız da Delice gezinen mavi gözler bizi buluyor. Dudakları keyifle kıvrılırken Oturduğu koltukta bacak bacak üste atıyor ve ortaya gelmemizi bekliyor. Sımsıkı tuttuğum kolu yavaşça bırakırken Asla unutamayacağım o gözler üzerimde geziniyor. O kaos ile beslenen Bir canavardı. Masum ve narin görünüşüne rağmen kan ve çığlıktan keyif alıyordu. Güçsüzlerin ölmesinden ve Güçlüleri kullanmaktan… Sadece keyif alıyordu.
Çok değil, Yarım saat geçmeden Üzerime düşen beden ile acı dolu çığlığı paslı odayı dolduruyor. Akmaya başlayan yaşlarım ile üzerimde ki bedeni kaldırmaya çalışırken Elime bulan kan ve acı dolu bağırışları nefesimi kesiyor. Ben acı çekmeliydim, Benim kanım akmalıydı. Ama yine o korumuştu beni.
“Hayır! Lütfen… ölme!” Fakat acıya dayanamayarak çığlıkları susmuş ve bizi izleyen keskin gözler bir an olsun üzerimizden ayrılmamıştı.
Acıyla gözlerimi açtığım da Bulanık görüşüm yüzümü buruşturmama sebep oldu. Birkaç kere gözlerimi kırpıp görüşümü düzelttiğim de Etrafıma bakındım. Neredeydim ben? Burası... fazla yabancıydı. Beyaz odada gözlerimi gezdirirken hemen yanımda serumla ilgilenen kişiyi gördüm. Uzun kırmızı saçları vardı ve fazla beyaz tenliydi. Bayan hemşire benim uyandığımı gördüğün de gülümsedi ve yaptığı işi bırakıp bana döndü.
“Uyanmışsın, nasıl hissediyorsun?”
Birden benimle konuşmasına şaşırırken samimi sesi ve görünüşü ile ne diyeceğimi bilemedim. Her şey neden bu kadar yabancı geliyordu bana?
“Sanırım hala kötüsünüz. Hemen Doktor Choi’yi çağırıp geliyorum.”
Bana yeniden sıcak bir şekilde gülümseyip odadan çıktığın da bir süre tavanı izledim. En son… ne olmuştu? Neden hiçbir şey hatırlamıyordum? Sanki hiç yaşamamışım gibi, tek bir anım bile yoktu. Ama hissediyordum. Bu samimi davranışlar, Gülümsemeler ve rahat yatak bana fazla yabancıydı. Sanki ilk defa görüyormuşum gibi…
Yattığım yerden kalkmaya çalışırken Omzuma giren acı ile inleyip geri uzandım. Tanrım, omzuma ne olmuştu böyle? Bakışlarım omzumda ki sargıda gezinirken üzerimin çıplak olduğunu o an fark ettim. Göğsüm tamamen sargılarla doluydu. Boynumda da sargı vardı ve ayaklarımı hissetmiyordum bile.
Üzerimde ki örtüyü kaldırıp baktığım da altımda kısa bir şortun ve ayaklarımda yine sargının olduğunu gördüm. Bana ne olmuştu böyle? Bedenim Yaralarla doluydu.Açılan kapı sesi ile Bakışlarımı kaldırırken İçeri giren orta yaşlı kişi bana gülümseyerek yaklaştı. Bu insanlar… Neden hep gülümsüyorlar?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Please Don't Die /Minsung X Sanhyuk
Fanfiction|TAMAMLANDI| Astro❤️Stray Kids "senin için geleceğim... Bu yüzden, lütfen ölme" Minsung and Sanhyuk