39

208 29 29
                                    


Güne,Duyduğu kalp atış sesleriyle başladı. Hemen kulağının altında atan düzenli kalp sesleri ve sarıldığı bedenin sıcaklığı gözlerini açmasına sebep olmuştu. İlk görüş açısına giren bahar gecesin soğuk rüzgarıyla dalgalanan perdeydi. Gece soğuğu denilen hava açık camdan içeri girmiş ve odayı bir örtü gibi sarmıştı. Tişörtün açık bıraktığı kolları soğukla titrerken sarıldığı bedenin sıcaklığına daha da sığındı ve başını kaldırıp derin bir uykuda olan sevgilisine baktı.

Siyah,uzun saçlarının birkaç tutamı anlına düşmüş ve dudakları hafifçe aralanmıştı. Uzun kirpikleri birbirine sıkıca kenetlenmiş ve uzun bir süre ayrılmayı düşünmüyor gibi görünüyordu. Kalın dudakları hafifçe şişmiş ve öpme istediğini zorla bastırmasına sebep olmuştu.

Minho, Uykunun en derin yerlerinde olsa bile kollarının arasında ki küçük bedeni sahiplenircesine sarmalamış ve soğuk rüzgardan bile korumuştu. Beline sardığı kolunu kaldırıp gözünün üstünde ki siyah tutamı çekti ve usulca nefesini bıraktı. 

Bu sabah Minho’nun onu eve getirmesine anlam verememişti fakat geldiklerin de asla tahmin etmediği bir şey yapmışlardı. Minho ile oyun oynamışlardı.

Hiç görmediği ve adını bile bilmediği oyunlarda oldukça eğlenmişlerdi ki bir saatin ardından uyumak istemişti. Minho’da onu kıramayıp onunla uyumuştu. Ne kadar Sanha’yı arkasında öyle bırakmak içini sızlatsa da Minhyuk olduğu için bir şey dememişti. Ona güveniyordu. O yeraltından onu kurtarıp getirdiği gibi, ona güveniyordu.

Havanın kararmış olması ve evde sessizliğin hakim olması merakını gün yüzüne çıkartırken Yataktan destek alarak doğruldu. Bakışlarını Minho’nun iki yana düşen kollarından komodinin üzerinde ki telefona çevirdi. Saati merak ederek yataktan kalkıp oraya ilerledi.

Saatin çok geç olmaması gerekiyordu çünkü Sanha 10 gibi odasına çekilirdi. Odada olmadığına göre saat 10’a gelmemişti. Fakat telefonu alıp saate baktığın da şaşkınlıkla dudakları aralandı. Saat gecenin 2’siydi. Bu saatte Sanha hala odada değilse neredeydi? 

İçinde büyüyen endişe ve korku tohumcuğu açarak bütün bedenine yayılırken telefonu hızla bırakıp odanın çıkışına ilerledi. Başına bir şey gelmiş olma düşüncesi beyninde dolaşıp dururken pişmanlık yavaşça gün yüzüne çıkmaya başladı. Onu orada bırakmamalıydı. Ne olursa olsun Bin’İn Eunwoo’ya olduğu gibi Sanha’nın gözü olmalıydı. Onu asla bırakmamalıydı. 

Endişeyle dudağını ısırırken ıssız ve karanlık koridorda hızlı bir şekilde ilerledi. Adımları en son kapının önünde dururken nefesini yavaşça içine çekti. Tabiki Minhyuk’a soracaktı. Nasıl olsa Minho Sanha’yı Minhyuk’a emanet etmişti. Yerini bilen ilk kişi Minhyuk olmalıydı. 

Kapıyı geldiği hızın aksine yavaşça tıklatırken içeriden ses gelmesini beklemeden yavaşça araladı. Başını içeri uzattığın da Minhyuk’u yatakta kitap okurken buldu. Çekingence ona bakarken Minhyuk okuduğu kitaptan başını kaldırıp ona baktı. 

“Hyung,” Jisung kapının kenarını biraz daha sıkı kavrarken Minhyuk kitabının arasına ayracını bırakıp kenara koydu ve gülümsedi.

“Gelsene Jisung” Nefesini bırakıp başını yavaşça salladıktan sonra kapıyı tamamen aralayıp içeri girdi ve ardından kapattı.

“Ben, Sanha’yı mera-ak… etmiştim” Sonlara doğru sesi kısılırken Sanha’nın diğer yatakta uyuduğunu gördü. İçinde ki sıkıntı ve yük anında kalkarken sanki dakikalardır nefesini tutuyormuş gibi usulca bıraktı nefesini. Minhyuk karanlığa rağmen parlayan Gamzesiyle gülümsedi ve Sanha’dan bakışlarını çekip küçüğe baktı.

Please Don't Die /Minsung X Sanhyuk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin